Ademin iki oğlu Habil ile Kabil, kendilerini Allaha yaklaştırmak için birer kurban sunmuşlardı. Bunlardan Habilin kurbanı kabul edilirken Kabilin kurbanı kabul edilmemişti. Kurbanının kabul edilmeyişine öfkelenen Kabil, kardeşi Habile Seni mutlaka öldüreceğim demişti. (Maide27) Kabil, kardeşi Habili hırsına kurban etmişti .
O günden beri yaradanın rızası için Kurban Kesmek ile yaradılanın Hırsı için kurban etmek birlikte anılır oldu.
Allahın Her ümmet için biz bir kurban ibadeti koyduk (Hac34) buyruğu istikametinde KURBAN KESMEK; Semavi dinlerin kimine göre farz, kimine göre sünnet, kimine göre vacip sayılırken; KURBAN ETMEK; Kıskançlığın ve hasetliğin doğurduğu, ortak kabul etmez iktidar hırsının neticesi olmakta, insanlığa onulmaz yaralar açmakta, telafisi olmayan acılar yaşatmaktadır.
Yüce kitabımız Kuran Kestiğiniz kurbanların etleri de kanları da Ona ulaşmaz. Ona ulaşan sadece sizin takvanızdır. (Hac37) buyuruyor.
O halde, Allaha ulaşmasını istediğimiz TAKVA nedir?
İlmi ve dini kaynaklar; samimiyet ve güzel ahlak ile harmanlanmış, İNSAF, MERHAMET, MÜSAMAHA, ŞEFKAT, VİCDAN ve ADALET kavramlarının tümünü birden TAKVA olarak tarif ediyor.
KURBAN KESMEK , Allah rızası için kan akıtmaktan ibaret iken; biz, bizi eşrefi mahlukat seviyesine yükselten bu güzel kavramları HIRSlarımıza kurban ederek insanlığımızı yitirdik.
İnsanlığımızı kemale erdirme hususunda bize yardımcı olması gereken, din adamı ve ilahiyatçı kisvesindeki insanlar, gücü elinde bulunduranlara yol gösterip, güçlünün hırsını tatmin ederek dünyalık kazanma gayretine girdiler.
İnsan, insan olmaktan, din de din olmaktan çıktı.
İnsan Allahın değil gücü elinde bulunduranın kulu, din de Allahın değil gücü elinde bulunduranın hizmetkarı oldu.
Dini ve ahlaki kurallar içinde Hakkı temsil eden;
İNSAFı merhametsizliğe kurban ettik de en ufak bir MERHAMETi müsamahasızlığa kurban ettik de hoş görmeyi bazı kusurları görmezden gelmeyi beceremedik.
MÜSAMAHAyı şefkatsizliğe kurban ettik de dışımızdakilere karşı sevecen olmayı başaramadık.
ŞEFKATi vicdansızlığa kurban ettik de ahlaki hiçbir ilke umurumuzda olmadı.
VİCDANı adaletsizliğe kurban ettik de hak, hukuk da neymiş? Herşey bizim hakkımız dedik.
ADALETi zulme kurban ettik de zalimi alkışladık.
Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem diyen Merhum Mehmet Akifi mezarında bile rahat ettiremedik.
Dini, imanı, hukuku, medeniyeti elimizin tersiyle itip zulme dalkavukluğu adamlık , insanlık sandık.
Önümüze atılacak kemiğin, ruhumuzu saran lezzetini düşleyerek su akarken testiyi doldurmanın hazzına daldık.
Biz, dünyevileşmenin her türlü nimetini arsızca tepiştirirken Allahtan gayri sahibi olmayan biçare çocuklarının aşrı titreten ahını duymazdan, görmezden, bilmezden geldik.
Denizde boğulan çocuklara cenaze aracı vermemeyi vatanseverliğin ölçüsü haline getirdik.
Oysa bizim yüce dinimiz, müşrik kafir çocuklarının bile, rüşte ermeden ölmeleri halinde cennet ehlinden olacağını bildirmektedir.
Bize ne oldu da; dinin en rahat ve en serbest yaşandığını sandığımız bir dönemde, dinin sembol ve şiarlarının en rahat kullanıldığı zamanda, dine ilişkin bütün yasakların ortadan kalktığına inanıldığı dönemde ; insanı, Allaha ulaştırdığına inanılan TAKVAyı oluşturan güzel kavramları birer birer kurban ettik ?
Ben bu sorunun cevabını, Diyanet İşleri eski başkanlarından Prof.Dr. Ali Bardakoğlunun İslam ışığında Müslümanlığımızla YÜZLEŞME adlı kitabının 125 ve 126. Sahifelerinde bulduğumu sanıyorum. Hoca şöyle diyor : Din yorumcusunun lütufkar müsaadelerine havale edilmiş din, dini de demokrasiyi de rayından çıkarır DİN YORUMCULARININ;
Müslümanların hayatında yönetimin ibadet ölçüsünde değeri vardır. Çünkü inanç, ibadet ahlak ve tüm ilkeleri ile islamı yaşamak, yönetime hakim olmakla, yönetim ilkelerini öğrenmekle ve yönetmekle ancak mümkündür. Bu bakımdan çağımızda Müslümanların özenle üzerine eğilmeleri gereken alanlardan biri şüphesiz yönetim ile ilgili hususlardır. Hatta bu alan ile meşgul olmak ümmeti Muhammed için farzı kifayedir
TARZINDA BİR SÖYLEMLE DEMOKRASİ MÜCADELESİNİ DİN ZEMİNİNE TAŞIMAK, NASIL BİR DURAKTA SOLUKLANACAĞI BELLİ OLMAYAN TOTALİTER BİR ANLAYIŞI DİNLE BESLENDİĞİ İÇİN ÖNLENEMEZ HALE DE GETİRMİŞ OLMAKTADIR.
Böylece, adına demokrasi dediğimiz ve insan onuruna en uygun olan siyasi rejim, bize din diye yutturulan din ticareti ne Kurban edilmiş olmaktadır.
Siyasi rejimi kurban ederek, ülkeyi ve milleti kurtarmak mümkün olsa, öpüp başımıza koyalım. Lakin bunun mümkün olamayacağını, sayın Bardakoğlu Hoca, aynı eserin 130. Sahifesinde şöyle açıklıyor: Din ekseninde iç siyaset dine zarar verdiği, dini değerleri yıprattığı, başlangıçta dindarları mutlu eder görünse de sonuçta dindarları rencide ettiği gibi dış siyaset de öyledir. Müslüman devletlerle tarihi tecrübe ve ülke insanları arası manevi bağlar sebebiyle daha sıcak bir ilişki kurulması mümkün ise de uluslararası ilişkiler temelde ülke çıkarı ve uluslararası antlaşmalar zeminine oturur
Hiçbir Müslüman Ülken ve O ülkelerin Müslüman halkları, Siz Müslümansınız diye şahsi ve ülke çıkarlarını size kurban etmezler.
Siz manevi duygularla Kurban ettiklerimizi kayıp hanesine yazmakla yetinmek zorunda kalırsınız.
Allah rızası için KESTİĞİNİZ KURBANLAR kurtuluşunuza vesile olsun.
Hırsınıza yenik düşerek KURBAN ETTİKLERİNİZ için Allah affetsin.
Her gününüz bayram olsun.
21.08.2018
O günden beri yaradanın rızası için Kurban Kesmek ile yaradılanın Hırsı için kurban etmek birlikte anılır oldu.
Allahın Her ümmet için biz bir kurban ibadeti koyduk (Hac34) buyruğu istikametinde KURBAN KESMEK; Semavi dinlerin kimine göre farz, kimine göre sünnet, kimine göre vacip sayılırken; KURBAN ETMEK; Kıskançlığın ve hasetliğin doğurduğu, ortak kabul etmez iktidar hırsının neticesi olmakta, insanlığa onulmaz yaralar açmakta, telafisi olmayan acılar yaşatmaktadır.
Yüce kitabımız Kuran Kestiğiniz kurbanların etleri de kanları da Ona ulaşmaz. Ona ulaşan sadece sizin takvanızdır. (Hac37) buyuruyor.
O halde, Allaha ulaşmasını istediğimiz TAKVA nedir?
İlmi ve dini kaynaklar; samimiyet ve güzel ahlak ile harmanlanmış, İNSAF, MERHAMET, MÜSAMAHA, ŞEFKAT, VİCDAN ve ADALET kavramlarının tümünü birden TAKVA olarak tarif ediyor.
KURBAN KESMEK , Allah rızası için kan akıtmaktan ibaret iken; biz, bizi eşrefi mahlukat seviyesine yükselten bu güzel kavramları HIRSlarımıza kurban ederek insanlığımızı yitirdik.
İnsanlığımızı kemale erdirme hususunda bize yardımcı olması gereken, din adamı ve ilahiyatçı kisvesindeki insanlar, gücü elinde bulunduranlara yol gösterip, güçlünün hırsını tatmin ederek dünyalık kazanma gayretine girdiler.
İnsan, insan olmaktan, din de din olmaktan çıktı.
İnsan Allahın değil gücü elinde bulunduranın kulu, din de Allahın değil gücü elinde bulunduranın hizmetkarı oldu.
Dini ve ahlaki kurallar içinde Hakkı temsil eden;
İNSAFı merhametsizliğe kurban ettik de en ufak bir MERHAMETi müsamahasızlığa kurban ettik de hoş görmeyi bazı kusurları görmezden gelmeyi beceremedik.
MÜSAMAHAyı şefkatsizliğe kurban ettik de dışımızdakilere karşı sevecen olmayı başaramadık.
ŞEFKATi vicdansızlığa kurban ettik de ahlaki hiçbir ilke umurumuzda olmadı.
VİCDANı adaletsizliğe kurban ettik de hak, hukuk da neymiş? Herşey bizim hakkımız dedik.
ADALETi zulme kurban ettik de zalimi alkışladık.
Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem diyen Merhum Mehmet Akifi mezarında bile rahat ettiremedik.
Dini, imanı, hukuku, medeniyeti elimizin tersiyle itip zulme dalkavukluğu adamlık , insanlık sandık.
Önümüze atılacak kemiğin, ruhumuzu saran lezzetini düşleyerek su akarken testiyi doldurmanın hazzına daldık.
Biz, dünyevileşmenin her türlü nimetini arsızca tepiştirirken Allahtan gayri sahibi olmayan biçare çocuklarının aşrı titreten ahını duymazdan, görmezden, bilmezden geldik.
Denizde boğulan çocuklara cenaze aracı vermemeyi vatanseverliğin ölçüsü haline getirdik.
Oysa bizim yüce dinimiz, müşrik kafir çocuklarının bile, rüşte ermeden ölmeleri halinde cennet ehlinden olacağını bildirmektedir.
Bize ne oldu da; dinin en rahat ve en serbest yaşandığını sandığımız bir dönemde, dinin sembol ve şiarlarının en rahat kullanıldığı zamanda, dine ilişkin bütün yasakların ortadan kalktığına inanıldığı dönemde ; insanı, Allaha ulaştırdığına inanılan TAKVAyı oluşturan güzel kavramları birer birer kurban ettik ?
Ben bu sorunun cevabını, Diyanet İşleri eski başkanlarından Prof.Dr. Ali Bardakoğlunun İslam ışığında Müslümanlığımızla YÜZLEŞME adlı kitabının 125 ve 126. Sahifelerinde bulduğumu sanıyorum. Hoca şöyle diyor : Din yorumcusunun lütufkar müsaadelerine havale edilmiş din, dini de demokrasiyi de rayından çıkarır DİN YORUMCULARININ;
Müslümanların hayatında yönetimin ibadet ölçüsünde değeri vardır. Çünkü inanç, ibadet ahlak ve tüm ilkeleri ile islamı yaşamak, yönetime hakim olmakla, yönetim ilkelerini öğrenmekle ve yönetmekle ancak mümkündür. Bu bakımdan çağımızda Müslümanların özenle üzerine eğilmeleri gereken alanlardan biri şüphesiz yönetim ile ilgili hususlardır. Hatta bu alan ile meşgul olmak ümmeti Muhammed için farzı kifayedir
TARZINDA BİR SÖYLEMLE DEMOKRASİ MÜCADELESİNİ DİN ZEMİNİNE TAŞIMAK, NASIL BİR DURAKTA SOLUKLANACAĞI BELLİ OLMAYAN TOTALİTER BİR ANLAYIŞI DİNLE BESLENDİĞİ İÇİN ÖNLENEMEZ HALE DE GETİRMİŞ OLMAKTADIR.
Böylece, adına demokrasi dediğimiz ve insan onuruna en uygun olan siyasi rejim, bize din diye yutturulan din ticareti ne Kurban edilmiş olmaktadır.
Siyasi rejimi kurban ederek, ülkeyi ve milleti kurtarmak mümkün olsa, öpüp başımıza koyalım. Lakin bunun mümkün olamayacağını, sayın Bardakoğlu Hoca, aynı eserin 130. Sahifesinde şöyle açıklıyor: Din ekseninde iç siyaset dine zarar verdiği, dini değerleri yıprattığı, başlangıçta dindarları mutlu eder görünse de sonuçta dindarları rencide ettiği gibi dış siyaset de öyledir. Müslüman devletlerle tarihi tecrübe ve ülke insanları arası manevi bağlar sebebiyle daha sıcak bir ilişki kurulması mümkün ise de uluslararası ilişkiler temelde ülke çıkarı ve uluslararası antlaşmalar zeminine oturur
Hiçbir Müslüman Ülken ve O ülkelerin Müslüman halkları, Siz Müslümansınız diye şahsi ve ülke çıkarlarını size kurban etmezler.
Siz manevi duygularla Kurban ettiklerimizi kayıp hanesine yazmakla yetinmek zorunda kalırsınız.
Allah rızası için KESTİĞİNİZ KURBANLAR kurtuluşunuza vesile olsun.
Hırsınıza yenik düşerek KURBAN ETTİKLERİNİZ için Allah affetsin.
Her gününüz bayram olsun.
21.08.2018
25.08.2018
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ