Mehmet SANAL

SANAL BAKIŞ

Kudüs mes’elesi

Yeni bir yıla girerken,bitip giden yılla ilgili muhasebenin yanında o yılın önemli olayları da zikredilerek kayda geçirilir.Yıl içinde yaşanan olayların önemi kişiler,halklar,ülkeler,milletler açısından tartışılır olsada mutlaka o olaylardan biri öne çıkar ve dünya kamuoyunu daha çok meşgul eder.
2017 yılının dünya da öne çıkan olayı,şüphesiz Kudüs'ün ABD tarafından İsrail'in başkenti olarak ilan edilmesi ve ABD'nin büyükelçiliğini Tel Aviv'den Kudüs'e taşıyacağını dünyaya duyurmasıdır.
Dünya ülkelerinin Birleşmiş Milletlere üye olması,BM kararlarının şöyle veya böyle bütün üye ülkeleri bağlaması,ABD'nin tek yanlı ve 'ben yaparsam olur' kibriyle aldığı kararın BM genel kuruluna taşınması neticesi, Kudüs dünyanın en önemli olayı haline geldi.Bu vesileyle sadece müslümanların değil, yahudiliğin olduğu gibi hıristiyanlığın da kutsal mekanı sayılan Kudüs, halkı hırıstiyan olan ülkelerin de doğu Asya'daki diğer dinlere (Çin ve Japonya gibi) mensup ülkelerinde gündemine oturdu.
ABD temsilcisinin BM genel kurulunda tehditler savurmasına karşılık 129 üye ülke ABD'nin bu kararına HAYIR dedi.
Dünya imparatorluğu açısından belki de bu HAYIR, ABD için sonun başlangıcıdır.Her neyse yaşayan zaten görecek.
Bu olay bana ittihatçıların Osmanlı sultanına CİHAT ilan ettirmelerini çağrıştırdı.Sultan ıı.Abdulhamid'in karşı çıkmasına rağmen onu Osmanlı tahtından indirip yeni sultana CİHAT ilan ettiren ittihatçılar, büyük bir hayal kırıklığı ile gördüler ki; Arap alemi başta olmak üzere (Kuzey Afrika'da Sunusi'ler hariç) dünyadaki hiç bir müslüman ülke veya halk, İslamın Halifesi'nin ilan ettiği CİHAT'a ne itibar ne de iştirak ediyor.Ve Osmanlı'nın malum sonu! Dünyanın itirazına rağmen ABD'nin mahalle pardon dünya kabadayılığı devam ediyor. Bakalım sonu nereye varacak? Sonu gelmeyen imparatorluk da kalmadı dünyada.
Osmanlı yönetiminde bölgede 400 yıl huzur içinde yaşayan üç semavi dinin mensupları, Filistin ve Kudüs'ün Osmanlı'dan koparılıp İngiliz idaresine verildiği günden beri huzursuz ve birbirini boğazlıyor.
Türkiye Cumhuriyeti'nin müslüman vatandaşı yanıbaşındaki müslüman komşusunu değil, 'din kardeşi' diye Arap müslümanı daha çok sevince; "Araplar bize bir şey yapmadı ki, o toprakları biz kendimiz terkettik." yalanları ile kendi milletine yıllarca akla sığmayacak iftiralar ettiler.
Bu teraneler bana hep, küçükken kardeşimin beceremediği yalanı hatırlatır.Ben 12, kardeşim 5 yaşında.Küçük kardeşimin,"karnım ağrıyor" bahanesiyle mızmızlanması dinmek bilmeyince, babaannemiz onu diğer odaya götürüp çay içiriyor.O tarihlerde çocuğun çay içmesi büyük ikramiye.Fakat sıkı sıkı da tembih ediyor."sakın çay içtiğini söyleme." kardeşim önde, baba anne arkada yanımıza gelir gelmez, kardeşim arsızca "biz çay içmedik ki." deyiverdi.
Yaşanmış bir olay yaşanmamış gibi bundan daha güzel nasıl anlatılır?
İsterseniz,çocuksu bir dürüstlükle tarihi hafızamızı, yeniden yoklamaya çalışalım.
Arap yarımadasında Osmanlı'ya karşı ilk isyanı, bugünkü Suudi'lerin dedeleri başlatmadı ki! Kanal(süveyş) seferinde, İngiliz Lavrens'in İngiliz altınları ile satın aldığı Araplar Osmanlı'yı arkadan vurmadı ki! Filistin cephesinde Osmanlı askerini Araplar sırtından hançerlemedi ki! Bedevi Araplar, her yıl hac mevsimi öncesi Kabe'nin ihtiyaçlarını götüren Osmanlı kervanlarına(surre alayları) saldırmadılar ki! O saldırılarda öldürdükleri Osmanlı askerlerinin karınlarını yarıp(altını saklamak için yutmuşlardır diye) altın aramadılar ki! Kıbrıs davamızda Arap dünyası(Libya hariç) bizi Yunan'a satmadı ki! İsrail tarafından öldürülen çocuklarına ağıtlar yaktığımız Gazze'nin hakimi Hamas'ın lideri, Türkiye'yi değil Mısır'ı kendine arabulucu tayin etmedi ki! Bunların hepsini tariten silemeyiz ama hafızamızdan sildik varsayalım!
Daha dün, BAE Dış işleri bakanı, Medine Müdafii kahraman Fahreddin paşamızı kutsal emanetleri çalan hırsız olarak ilan etmedi ki!!!
Görüldü ki, Kudüs özelinde ve ülkelerin çıkarları temelinde ABD'nin kararına müslüman da, hırıstiyan da, diğer dinlerin mensupları da karşı çıktılar.Demekki olay, sadece din-iman ve kutsallık olayı değil, dünyanın bugünkü konjonktürü ve enerji kaynaklarından dolayı orta Doğu'daki siyasi denge meselesi.
Kudüs vesilesiyle,yıllardır aklımı kurcalayan bir soruya, bu ülkenin Kudüs'ü kendisine mabet edinen müslümanları bir cevap verir sanırım!
Osmanlı ecdadımız,dünya müslümanlarının halifesi ve zamanının süper gücü olarak, Orta Çağ Avrupa'sının engizisyonundan müslümanları ve yahudileri kurtarmış, o zaman Osmanlı'nın kendi mülkü sayılan Kuzey Afrika,Mısır,Filistin,Selanik,İzmir ve İstanbul'a iskan etmiştir.Bu yüzden,bir zamanlar Selanik yahudi kenti olarak anılmıştır.
Keza 2.dünya harbinde nazi soykırımından kaçan Avrupa yahudileri genç Türkiye Cumhuriyeti'nin misafiri olmuşlardır.
Soru şu:"Avrupa hırıstiyanları bütün yahudileri ortadan kaldırmaya çalışırken,ecdadımız Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti onlara niye sahip çıktı?Onlar yahudilere sahip çıkmakla doğru yaptılarsa bugünkü yahudi düşmanlığı niye?Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti yahudilere sahip çıkıp korumakla yanlış yaptı ise bu Osmanlı tapınıcılığı niye? Cumhuriyetten intikam alırcasına devletin tepesinde tepinmek niye?
Din-iman-itikat,ifrat ve tefritde sınır tanımamazlığın sebebi olmamalı değil mi?
İsmail Hakkı Bursevi, Ruhu'l Beyan tefsirinde yüce pegamberimizin(s.a.v.)bir hadisinden bahseder.Kendisine soru soran bir sahabeye şöyle cevap verir:"sana zarar vermeyen ve seni huzursuz-rahatsız etmeyen yahudi komşun,sana zarar veren ve seni daima rahatsız ve huzursuz eden müslüman komşundan senin için daha hayırlıdır."
Filistin Kurtuluş örgütü'nün kurucu lideri Yaser Arafat'ın, "Osmanlı'dan sonra Ortadoğunun huzur bulmadığını" söylediği rivayet edilir.İş sadece Osmanlı ile kalsa tarihe mal eder geçeriz.
1970’li yıllarda, Filistin halkının yanında onun mücadelesine omuz veren sol görüşlü gençlerimiz El-Fetih kamplarında eğitilip, Filistinlilerle yan yana öldüler.Sanırım bir kısmının mezarı hala Filistin topraklarındadır.Çünkü sol görüşlerinden dolayı suçlu sayıldıkları için ülkeye dönememişlerdir.Gazzeli çocuklara ağıt yakanlar, bu çocuklar için 'vah' bile dememiştir.
O yıllarda,El-Fetih kamplarında ASALA militanlarının da eğitildiği yazıldı söylendi.Yanlış hatırlamıyorsam; bu ASALA militanları otuzbeş dış işleri mensubumuzu(Büyükelçi,Konsolos, elçilik görevlisi) Avrupa'nın çeşitli şehirlerinde ve Amerika'da şehit ettiler.Bu katliamdan sonra, ASALA militanlarını kamplarında eğiten Filistin'e hep mesafeli durdum.Ve o yıllarda çok sevgili kardeşim merhum Ahmet Zeren'in YÖRE gazetesinde "sana artık acımıyorum Filistin" başlıklı bir yazı yazdım.
Filistin ve Kudüs'te yaşanan olaylar,insanlığa karşı işlenmiş suçlardır ve insana yapılan ZULÜM nerede olursa olsun iğrendiğim bir olaydır.Bunun ötesinde,Kudüs beni pekde ilgilendirmiyor.Ancak,kendini dünyanın hakimi sanan hegemonik güce de itirazım var.
İslam ülkelerini,gönüllü-gönülsüz katılımla toplayıp Doğu Kudüs'ü Filistin'in Başkenti ilan etmek, Batı Kudüs'ü İsrail'e alenen terk etmek değil mi?
Dileğim o ki;Kudüs,müslüman yöneticilerin seçim propagandalarına hamaset mezesi yapılarak saf ve samimi müslümanlar kandırılmasın,Filistin halkı bu hamaset rüzgarında yeni acılara sürüklenmesin.
Huzurlu bir dünya da bağımsız ve özgür yaşamak diliğiyle nice yıllara.

01.01.2018
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ