HEMŞEHRİMİZ KARADENİZ,ROMANI ‘KUTSAL TAÇ’IN ‘ RUHUNU GAZETEMİZE ANLATTI

Araştırmacı yazar hemşehrimiz Muammer Karadeniz, tarihi, kültürü ve mitolojiyi harmanladığı yeni romanı “Kutsal Taç” ile okurlarının beğenisini kazandı.Bundan bir süre önce ' Turkuvaz Kitap' etiketiyle yayımlanan eser, kısa sürede roman dünyasının gündemine oturdu.İçeriği kadim uygarlıkların izinde şekillenen, kehanetler ve bilimsel araştırmalarla örülü fantastik bir kurguyu ‘Kutsal Taç da’ akıcı bir üslupla dile getiren Muammer Karadeniz gazetemizin konuğu oldu.
Hemşehrimiz Karadeniz ,Kutsal Taç eserini niçin yayınlamıştı ve kitabın ruhunu hangi faktörler oluşturuyordu.Anlamı derin romanında neler anlatıyordu. Bu soruları ve Kutsal Taç’ın içeriğini sizlere özetlemek için araştırmacı yazar Muammer Karadeniz ile sorulu-yanıtlı bir röportaj hazırladık.
YOZGAT Gazetesi olarak biz sorduk,sayın KARADENİZ yanıtladı.İşte,Kutsal Taç’ın ruhunu özetleyen söyleşimiz aynen şöyle :
- Kutsal Taç” romanınızı yazmaya sizi iten temel motivasyon neydi? Bu hikâyeyi anlatma ihtiyacını ilk kez ne zaman hissettiniz?
Öncelikle şunu ifade etmemiz gerekiyor. Kıtaların buluşma noktasındaki Anadolu coğrafyası, dünyanın hiçbir yeriyle mukayese edilemeyecek ölçüde zengin tarihi ve kültürel özellikleri taşıyor.
Yüzyıllar boyunca sayısız uygarlığa ev sahipliği yapmış bu coğrafyada hüküm sürmüş kadim medeniyetlerin izlerinin korunması, yaşatılması ve geleceğe aktarılmasının hepimizin ortak mesuliyeti olduğunu düşünüyorum.
Ülkemizin dört bir yanı adeta “Açık Hava Müzesi” ama biz bu tarihi ve kültürel varlıklarımızın inşasından bugüne geçirdiği evreler, tarih içinde üstlendiği misyon ve günümüzdeki değerinin yeterince farkına varamıyoruz maalesef. Oysa Anadolu da bulunan her taşın, her yapının ve her iz bırakmış uygarlığın anlattığı sessiz bir hikaye var.
Hemen yanı başımızda bulunan bir antik yerleşimdeki yaşanmışlıkları merak etmeden, öğrenmeden belki de göz ucuyla bakıp geçiyoruz. Kimi zaman da kaderine terkedilmiş olduğunu düşünerek sadece üzülmekle kalıyoruz.
Seyahat etmeyi, özellikle tarihi ve kültürel mekanları ziyaret ederek bu topraklarda hüküm süren uygarlıkların geride bıraktığı izleri takip etmek, yaşanmışlıkları hayal etmek ve o zamanın atmosferini bugüne taşımak bana mutluluk veriyor.
Yıllardan beri gezip gördüğüm, dokusunu öğrenmekten büyük heyecan ve mutluluk duyduğum bu kültürel mirası, daha önce tanıma fırsatı bulamamış insanlarımıza bir serüven heyecanıyla hissettirmek istedim.
Kısıtlı da olsa bazı tarihi ve kültürel mekanların yaşanmışlıkları, efsane, öykü ve rivayetlerine yer vermeye, o yönleriyle tanıtmaya çalıştım. Bu fikir, her seyahat sonrasında artarak olgunlaştı ve bir romana dönüştü. Sanırım bazı sayfalarda üşüyecek, bazı sayfalarda terleyeceksiniz…
Özellikle bir tarihten bahsedecek olursak, 12.12.2012 tarihinde dünyanın yok olacağına ilişkin bazı kehanetler doğrultusunda hareket eden dünyadaki birçok insanın, Selçuk İlçemizin Şirince Köyü’ne akın etmesi olayının bu fikrimizi harekete geçirme noktasında etkili olduğunu söyleyebilirim.
Belki yıllar öncesinden bu konuya dikkat çekebilseydik, o gün çok daha fazla misafirimiz olabilirdi…
Roman boyunca Anadolu coğrafyasının tarihî ve mistik yönleri ön planda. Sizce Anadolu neden bu tür bir anlatının mekânı olmalıydı?
Anadolu, eski dünyanın batıya açılan penceresi, medeniyetlerin beşiği. Antik çağlardan günümüze uygarlıkların yaşam izlerini barındıran kadim coğrafya. İnsanlığın günümüze kadar kat ettiği evrelerin hemen hemen hepsini, adeta bir laboratuvar olan görebiliyoruz.
Bunu, kil tabletlerden tutun da o tarihlerdeki imkanlarla inşasını anlamakta güçlük çektiğimiz nice ihtişamlı eserlere kadar Anadolu’da birçok tarihi varlık sayesinde elde ediyoruz. Birçok eserin sözlü kültüre, hikaye ve rivayetlere yansıyan özellikleri, çok daha enteresan ve heyecan verici boyutta.
Anadolu’muzda kimi zaman savaşlarla yakılıp kül edilmiş bir şehrin, kimi zaman bir mağaraya sığınanların, kimi zaman da çözülemeyen esrarıyla meraklılarını bekleyen o kadar eser var ki bu öykülerinin mutlaka paylaşılması gerektiğini düşünüyorum. Bu da bu romanımızın mistik ve antolojik yönünü öne çıkarıyor diyebiliriz.
- Kutsal Taç’ta bilimsel araştırmalarla mistik unsurlar bir araya geliyor. Bu iki uçlu yapıyı kurarken nasıl bir denge kurdunuz?
Genellikle tarihi mekanlarda bir arayışın hakim olduğu romanda geçen kültür varlıklarının tarihsel misyon ve nitelikleri akademik alanın konusuna giriyor. Bu mekanların yaşanmışlıkları, rivayet ve efsaneleri ise duygularımıza hitap ediyor.
Her iki alanı da kapsayan ancak daha çok karakterimizin hissettikleriyle yol almaya çalıştık. Bir anlamda mekânsal yolculuk duygusal yolculuğa dönüştü.
- Başkarakteriniz bir Amerikalı arkeolog. Bir Türk yazar olarak bu tercihi neden yaptınız? Bu tercih romanın anlatısını nasıl etkiledi?
Kahramanımızın içimizden biri olması, ‘kendimizi kendimize anlatmak’ olur diye düşündüm. Bir yabancının gözüyle bakıldığı takdirde daha farklı bir bakış açısı ve farkındalık oluşturmayı istedim. Zaman zaman karşılaştığı çelişki ve çatışmalar romana renk kattı diye düşünüyorum.
Mekânsal planlamanın kültürel boyutu nedeniyle kahramanımızın da arkeolojik araştırmalar yapan bir bilim insanı olmasının faydalı olacağını düşündüm. Arkeolog dostlarımın katkısını da burada anmadan geçemeyeceğim. Çünkü bu eserlerin dilinden en iyi anlayan meslek grubu olarak, her zaman bizden bir adım öndeler.
Amerikalı olmasını da şöyle izah edebilirim. Araştırma safhasında arkeolojik araştırmalar konusunda en çok bilimsel makale yayımlayan üniversitelerin başında Yale geliyordu.
Bu konuda tercih sebebi Yale Üniversitesi olunca akademisyenin de Amerikalı olmasının, oradaki yaşam örgüsünü kurgularken daha doğru olacağını düşünmüştüm. Asistanı da Yale de okuyan bir Türk öğrencimiz oldu. Bence de çok güzel oldu.
-Yazım süreci boyunca sizi en çok zorlayan şey neydi ? Romana son halini vermeniz ne kadar sürdü?
Zaman… Zihninizde kurguladığınız bir durumu, bir sahneyi kaleme almak için en çok ihtiyacınız olan şey zaman... Klavyenin tuşlarına dokunmaya başladığınızda araya giren zorunluluklar, sizi o an konudan uzaklaştırıp yazının yarım kalmasına belki ilerde o yazdığınızı da çöpe atmanıza neden olabiliyor.
O nedenle bilgisayarımda ilk belge oluşturma tarihiyle kitap olarak elime alıncaya kadar altı yıldan fazla zaman geçmiş. Bu konuda en büyük desteği ailemden aldığımı belirterek, bu vesileyle sevgili eşime ve çocuklarıma teşekkür ediyorum.
- Romanda geçen mekânlar, efsaneler ve tarihi referanslar kurguya ne ölçüde bağlı, ne ölçüde gerçeklere dayanıyor?
Hemen söylemeliyim ki tarih ya da arkeoloji eğitimi almadım. Ama mekânsal ziyaretlerimi olabildiğince geniş tutmaya, inceleme ve gözlemlerimi not almaya, özellikle yayımlanmış makale ve araştırmalara mümkün mertebe vakıf olmaya çalıştım.
Tarihi mekanların ve oralara atfedilen efsane ve öykülerin referansları yaygın şekilde akademik kaynaklarda yer alıyor.
- Sizce “Kutsal Taç” sadece bir macera romanı mı, yoksa başka katmanlar da taşıyor mu? Örneğin metafizik ya da felsefi bir altyapı kurmayı amaçladınız mı?
Belki bazı okurlarımız üzülecek ama bir macera romanı değil maalesef. Burada aksiyon ve macera enstrümanlarını kurgusal manada okurlarımızla daha güçlü bir bağ kurmak amacıyla kullandığımızı söylemek isterim.
Malumunuz, öğrenmenin en önemli anahtarı merak etmektir. Merak olmazsa öğrenme ihtiyacının kapısı aralanmıyor. Bütün keşiflerin temelinde bu var.
Heyecan, aşk ve ihtiraslı serüvenler daha çok ilgi görebiliyor. Ancak burada amacımız kültürel varlıklarımızı, manevi zenginliğimizle birlikte ele alarak okurlarımızı kitabın sayfalarında merak, heyecan ve keyif dolu bir seyahate çıkarmak olunca, felsefi zeminleri de olan Kutsal Taç yolculuğu başlamış oldu.
- Romanın okurlardan gördüğü ilgiyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Size ulaşan yorumlar arasında sizi en çok etkileyen ne oldu?
Bugün böyle güzel yorumlarla karşılaşabileceğimi düşünseydim, belki yirmi yıl önce bu yolculuğu romanlaştırmak isterdim. Genel olarak okurlarımız sürükleyici bir dil ve anlatımla ülkemizin en batısından; Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu güzergahına uzanan keyifli bir seyahat yaptıklarını dile getiriyorlar.
Binlerce yıllık eser ve anıtların, kitabelerin, antik şehirlerin efsane ve öyküleriyle geçmişe yapılan tarihi bir yolculuktan duyulan memnuniyet ifadeleri daha çok öne çıkıyor.
Bu serüvenin, bir gün kendi şehirlerindeki kültür mirası eserleri de kapsaması dileğinde bulunan çok okurumuz oldu. Kahramanımız Profesör Dr. Fischer belki bir gün onları da ziyaret edecektir, kim bilir…
- Bu romanı yazarken kendi içsel yolculuğunuzda neler değişti? Sizde ne bıraktı “Kutsal Taç”?
Öncelikle ülkemizde ziyaret ettiğim tarihi ve kültürel mekân ve yörelerin, bir gün roman konusu olacağını hiç düşünmemiştim. Zamanla bu değerlerimizi daha yakından tanımaya gayret ettim.
Mekânsal ziyaretlerin doğal bir neticesi olarak manevi bir yolculuk ta beraberinde geldi. Bu seyahatlerin öğrettikleriyle kültürel mirasımıza olan ilgi ve hayranlığım kat be kat arttı diyebilirim.
Bundan sonra gezeceğim yerlerdeki bakış açımın roman öncesine göre çok değiştiğini söylemeden edemeyeceğim.
Kutsal Taç, aslında bir tükenmişlikten yeniden doğuşa uzanan bir seyahat gibi. Günümüzde Batı toplumlarındaki tükenmişliğe karşın, Anadolu’muzda bu tükenmişliği bertaraf edebilecek yenilenme, dostluk, kardeşlik ve hayat var.
Buradaki medeniyet harmanında boy veren kültürel değerlerin, daha huzurlu ve barış içindeki bir yaşam için keşfedilmeyi beklediğini söylemek isterim.
Buradan hareketle, gelecekte daha huzurlu ve daha yaşanabilir bir dünya için dostlarımızı, Anadolu’muzun her bir köşesinden farklı inanç ve dilde insanlığa seslenen kadim kültür ve medeniyet izlerini yakından tanımaya davet ediyoruz.
- “Kutsal Taç”tan sonra sizi benzer türde başka projeler bekliyor mu? Yazarlık yolculuğunuzun bundan sonraki yönü hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Evet, Kutsal Taç okurlarımızı olduğu kadar beni de çok sürükleyici bir yolculuğa çıkardı. Belki de kahramanlarımız, kaybolmaya yüz tutmuş medeniyet izlerinde yapacakları yeni bir yolculukla okurlarımızı buluşturabilirler.
Bu yolculuk, üzerinde çalıştığım başka bir tarihi serüven ile devam ediyor. Ancak, şimdilik sürpriz olsun.