Kadriye ŞAHİN

YANKI

EFENDİMİZE MEKTUP

Bismillâhirrahmânirrahîm
Essalatü Vesselamü Aleyke ya RASÛLULLAH (s.a.s)
Esselatü Vesselamü Aleyke ya HABİBÛLLAH (s.a.s)
Esselatü Vesselamü Aleyke ya Seyyidilevveline Vel’ahirin , Veselamün Alel Mürselin.
(Sonsuz muhabbet deryasının samimiyetine sığınarak "Siz" diyerek değil, Sen diyerek hitap etmek istiyorum, Rabbim'in en sevgili Habibine.)
Rahman’ın; günahkâr, gafil, aciz, çaresiz kulundan; “İki Cihan Güneşine”;
Ey Hakkın Habibi.!
Sana gelmek istedim; yüreğimin en izbe köşesinde çırpınan güvercini uçurup.
Sana gelmek istedim, duygularımı kelime kelime kanatlara asıp.
Sana gelmek istedim, omuzlarım üzerinde boynumu büküp; Mahzunca, dizlerinin dibindeymiş gibi, diz çöküp...
Sana göndereceğim duyguları taşıyacak kağıdın, yazacak kalemin karşısında, Senin karşınızda mahzunlaşır gibi mahzunlaşıp;
Sana ulaşacak bu kelimelere bakacak yüzüm olmasa da... Gözlerin, üzgün bakar korkusu sarsa da; Hayalimde seni görüp, hasretine doymak... Bakışlarında sevgilini, seni seveni görmek; Yüreğimde sevgini, sevginin sesini duymak istedim…
Ey Sevgililer Sevgilisi (s.a.s); Bir güvercin olsaydım; Sana mektup taşıyan. Senin için, göklerde kanat çırpan. Arar sorardım; Gökte uçan turnalardan, su içtiğin kuyulardan, ayak bastığın kumlardan, hurma topladığın dallardan… Hira dağında ki mağaralardan. Ellerinle ördüğün Kabe duvarından, toprağa gömülmekten kurtulan Fatma’lar dan… Kölelikten kurtulan Bilâl’lerden…
Yorgun düşse de kanatlarım, çırpınarak hicret ederdim Sana, hicret ettiğin yollardan...
Kalem olmak isterdim, sadece adını yazan. Kağıt olmak isterdim. Sana hissedilen duygular taşıyan. Mektup olaydım zamanı yırtıp Sana ulaşan. Ellerinin arasında, satır satır gözlerinizle buluşan. Okunurken nefesinin temasıyla ellerinde titreyen.
Duygular olsaydım, titrek titrek yüreğine akan. O, kağıt olaydım atılmak için avuçlarında buruşan. Ya da, saklanmak için katlanarak cebinde kalan...
Ey Gecelerin Nursabahı (s.a.s); Senin Ümmetin olarak, Yaratan Rabbime, sonsuz şükürler edip; Mirac'a yükselen tek Peygamber'in ümmeti olma şanına sığınarak yazıyorum.
Bir mektup, kanatlarında nasıl taşır bu yükü? Nasıl çırpınır bu kanatlar? Nasıl aşılır zaman mesafeleri? Böylesine duygular yoğunken... Nasıl okunur bu mektup, bunca günah doluyken?
Yine de diyorum ki; En kirlenmiş gönüllerde bile, ölümsüz güzel duygular vardır yaşayan. Duygular, o duygular değil mi, bizi gönüllere taşıyan?… Duygular değil mi, bizi yarınlara ulaştıran?
Ey güzeller güzeli (s.a.s); Ceylan bakışlı desem, diyemem. Ceylanlar Senden almış bakışını... Gül kokulu desem diyemem. Güller de Sen’den almış kokusunu.
Bugün sana yazıyorum. Şu toprağın, çürütmesi haram kılınan bedeninde taşıdığın, yüreğindeki duyguları yüreğimizden esirgeme diye. Ellerimizden tut, gözlerimize bak!... Bizim senin gözlerine bakacak yüzümüz yok. Bak ki, gözlerinden gözlerimiz yüreğine yol bulsun. Bulsun ki, bu yürekler de sevgi neymiş, sevda neymiş görsün..!
Sen Mecnun`sun; Leyla’ya baktığın gibi bak. Bu gönüller, gönlünde Leyla’yı görsün, Leyla’ya yol bulsun. Bulsun ki, O yolda, nurlu karlar yağsın lapa lapa. Aklasın, paklasın bizleri... Yine kardelenler açsın, kardelenler süslesin Onun yolunu.
Kapındayım, Ey Sonsuz Şefkat Sahibi (s.a.s); Bizi günahlar sardı. Sana; Esmaül Hünsa’dan “El Rahîm” ismi yansıdı.”Günah İşlemeyen, Bir Kavim Olsaydınız Helâk Ederdim” diyen Rabbim (c.c) için; Şanının yüceliğini, güzelliğini bir kez daha göster ve ümmetlerini affet... Affet ki, bak gözlerinle gözlerimize... Açılsın mahzun bakışlarında gönüllerimiz, gül yaprakları gibi perde perde.. Bizim için af dile de, Senin hatırına af edişiyle, bir güzellik tecelli etsin... Ak kanatlı melekler bile şaşsın, bu vefasızların af edilişine...
Ey Rabbim’in Habibi.(s.a.s); Bugün yalnızız, yapayalnız.
Bugün, karanlıklar-dayız, bataklıklar-dayız. Bugün, günah yükü taşımaktan yorgunluklar-dayız. Bugün, duygularını kaybetmiş şaşkınlıklar-dayız. Can çekişmek-deyiz, tükenmek-deyiz. Bugün, çürümüş ruhları canlandırmak için çırpındıkça batmak-tayız…!
Ey İki Cihan’ın Nuru (s.a.s); Bir güneş arıyoruz, hiç batmayacak,
Bir güneş ki, sevgisi herkesi saracak. Bir sevdalı arıyoruz, sevgiliye ulaştıracak. Ruhumuzda ki taşınmaz günahları, nuru ile arındıracak...
Bir dost eli, bir sevdalı dili. Bir şevkat gölü...
Leyla'nın Mecnuna muhabbet sözü. Leylan'ın özü...
Kirden pastan arındıracak, sevgi nehri.
Sımsıcak bir el. Sarılacak bir dal. Güvenle bağrına basacak bir kol… Dalgalardan sığınacak bir koy… Sabrı doruklara ermiş, yüreği sevda ile yanmış, bir dost.! Bizi huzura kavuşturacak. Bencillikten, bizciliğe ulaştıracak, sabit levhalarla doğru adresi gösteren bir yol... Bu yolda; Nefes nefes ruhumuza çekip, her nefes alışımızda bizi sarhoş edecek... Ruhumuzu yıkayıp yüreğimizi yaprak yaprak açacak. Parça parça dağıtacak. Gönlümüzde sönmek bilmez ateşler tutuşturacak, bir GÜL.!
Ey gerçek dost (s.a.s); Tutunduğumuz dallar taşımaz oldu.
Gölgesine güvendiğimiz yapraklar bile, mevsim kışa dönmeden kurudu… Dayandığımız kütükler çürüdü. Tırmandığımız dağlar eridi. Bel bağladığımız, mal mülk, teknoloji… Aradığımız rahat yaşam başımıza belâ oldu.
Ey Sevgililer Sevgilisi (s.a.s); Sen gideli bu gurbet yaşanmaz bir hâl aldı.
Ey fani dünyanın fakiri, ahretin en zengini Sultanım.! Yine, yine bizim için; Dileklerde, dualarda bulun. Senin şefaatinden, Rabbimiz’in Rahmetinden başka kurtuluş çaremiz yok!
Bizim, ellerimizi açıp istediğimiz; ellerimizin dünyalıklarla doldurulması, midemizin doyurulması, bedenimizin türlü giyeceklerle donatılması değil. Ey varlığımızın sebebi; Sizin bu dünyada istemediğinizi bizler de istemiyoruz.
Bizler; Senin istediklerinizi istiyor; Onun Merhameti ve Rahmeti ile doyurduklarından, Onun ilmi ile donattıklarından, Onun giydir-diklerinden, Onun merhameti ile koruduklarından, Onun nuru ile yolunu aydınlatanlardan... Cehennem ateşinden uzak kalanlardan; Aşk ateşiyle yananlardan, Onun nuruna dalanlardan olmak..
Senin tek sevgilin, bizim Rabbimiz. Her şeyi bilen ve yaratan O. “Ol” Dediğinde her zerreye hükmedendir. O, bizim mutluluğumuz ve kurtuluşumuz için yarattığı günden bu güne; Gözlerimize gösterip, tabiat tablosunu. Ruhumuza ve aklımıza hitap ederek, peygamberler aracılığı ile sesle-nendir.
Ey İlahi aşkın Mürebbisi, Ümmetinin şefaatçisi, Şefkat Pınarı.(s.a.s); Siz, Sevdiğinize dünya alemini değiştirmeden kavuştunuz. Kavuştunuz, görüştünüz, konuştunuz. Hangi aşık, maşukunu bırakıp da geri döner, kavuşmak varken ayrılığı seçer? Ama Siz seçtiniz. Geri döndünüz, gönderildiniz. Çünkü biliyordunuz ki, Yaradan yarattıklarını çok seviyor ve onlar için güneşler gönderiyor, Rahmeti ile sarıyor. Siz, Onun sevdikleri, ümmetiniz için gönderildiniz. Siz bizi çok sevdiniz. Sevdalılar, sevgililerinin sevdiklerini sevmedikçe nasıl bir olur? Nasıl, ayrılmaz bir bütün olabilirler? Biz, özel bir Peygamberin (s.a.s), özel Ümmetleriyiz. Bunun için Rabbimize sonsuz şükürler ediyoruz.
Madem ki; özel ve güzel bir ümmetiz. Bizim, özel ve güzelliğimiz Sendendir. O halde senin yaratılmışı, Yaratan’dan dolayı yüreğinde taşıdığın bu sevgiye sığınarak bizi affetmeni, hakkını helal etmeni istiyor. Sen'den şefaat diliyoruz..!
Şükürler olsun. Özelin özeli, güzelin güzeli idik. Fakat bu güzelliği sivilceler sardı. Çıbanlar ile hasta ettik. Ya Resûlallah (s.a.s); Sen’den deva, Allah (c.c)den şifa istiyoruz. Sana layık güzel (Ümmet) olmak istiyoruz. Ey Kainatın solmayan Gülü! (s.a.s)
Ey Çaresiz dertlerin Çaresi(s .a.s); Hastayız, deva dileriz. Ama dertlerimizi anlatmaktan aciziz. Sen anla bizi. Sizden başka kim anlar halimizi...
Ellerimizi kapatsak yüzümüze, ellerde kapatmaz yüzdeki kirimizi... Yine de, anlatalım ahvalimizi.
Yorulduk şeytana uymaktan.Yolumuzu şaşırmaktan, karanlıkta kalmaktan, nefsimize alet olmaktan. Dünyaya aldanmaktan. Geçmişimizi gericilikle suçlamaktan. Çocukları soyup, yetimlerden çalmaktan. Şehvet ve arzuların peşinde koşmaktan. Modaya tapıp, soytarıları kral yapmaktan. Makam için bir birimize kuyu kazmaktan. Faiz hesaplayıp, Vatanımızda yabancıya yatırım yapmaktan. Namus kavramını unutup, el aleme yan gözle bakmaktan. Emanet edilmiş organlarımızı beğenmeyerek, estetik yapmaktan. Asırlardır şehit kanlarıyla sulanarak, can katmeri oluşmuş, mübarek topraklarımızı, düşman ayağına köprü yapıp, cenneti cehenneme çevirecek ateş taşıtmaktan. Din düşmanlarımızın zulmüne seyirci kalmaktan. Hurafelere uyup, yalanın peşinde koşmaktan.
Ey “Gül Mushaflı” Sevdamızın Sembolü (s.a.s); Yüce Rabbimizin, ilk emri “Oku” dediniz. Tüm emirleri okuyarak bildirdiniz. Biliniz ki, bizde bu sözü çok sevdik. Ne okullar, ne okullar açtık. Hatta; çocukları sütten kesip, eğitim okullarına gönderdik. Lakin, ilmi bilimden ayırıp, yıllarca eğitim alıp, cahil kaldık. Cahile önem verip, ehil'in kuyusunu kazdık.
Ey Hayatın “En Güzel Güftesi (s.a.s); Erimekte, çürümekdeyiz... Bütün
güzelliklerimizi kaybetmekteyiz. Kurtar bizi, dindir ızdıraplarımızı!
Çürüyen ruhumuzu diriltmek için, Ayetler oku saf saf. Anlat; anlat ki, can bulsun gıdasız kalan ruhumuz. Halimize bakıp ta ağlama sakın; Akıtma mübarek gözyaşlarını. Sen zamanında bizler için çok ağlamışsın. Ya biz; biz, Senin için, hiç ağladık mı? Hani, bunca nimetlere dalarken, Senin adını dilimize aldık mı?Açlıktan, karnına bağladığın taşları düşünerek, sabırla nasıl dost olunur anladık mı? “Benim saçımı sakalımı; HÛT, MÜRSELAT, VAKIA süreleri bir anda beyazlattı” diyen, Cefakar Dost (s.a.s); kimin için beyazladı mübarek saçların. Bunu düşünüp, sonumuzu gördük mü?
Ey mutluluğun Bestesi (s.a.v); Şimdi ağlama sırası bizde. Ağlıyoruz, İbrahim a.s. ın gösterdiği teslimiyete teslim olamadık, ateş Müslümanları yakıyor. Güvercinin Seni koruduğu kadar, onları koruyamadık. Çocukların ocaklarını, yuvalarını İslam perdesi arkasına sığınan Ebucehil'ler yıkıyor. Müslümanlar mezheplere, Fırkalara bölünmüş, Kardeş kardeşe yağlı kurşun sıkıyor. Ağlayalım, ağlama sırası bizde. (Hz) Hamza'sız kalan Müslümanlar, Arakan da yanıyor.(Hz) Ali'nin kılıcı kınından çıkmadığından Mirac'ın eşiği, Mübarek Kudüs, kan kusuyor.(Hz) Halime'siz (süt annesi) kaldı çocuklar, Afrika'da açlıktan ölüyor. Müslümanlara yer yüzü Kerbela olmuş kanıyor. Yerde toprak, altında su ağlıyor. Kutsal topraklar da ki, tok Müslümanlar her şeye seyirci kalıyor.
Ağlayalım; Ağlayalım ki, ruhumuzda şimşekler çaksın. Gönlümüz gürlesin, gözlerimizden damla, damla günah bulutları dışarı aksın. Yüreğimizde ki iman güneşi bu bulutlardan kurtulup parlasın. Ağlayalım, ağlayalım ki; Kirpiklerimiz deki, gözyaşı damlacıklarında oluşan gök kuşağı; düştüğümüz kuyularda Yusuf un ümidi ile bekleyenlere çıkış yolu olsun… Ağlayalım ki; mermerleşmiş tabularımız, damlaların sürekliliği ile erisin. Gönüllerimizde katmerleşmiş perdeler gözyaşlarının tuzuyla tül-lensin.
Ey Dertlerin Dermanı.(s.a.s) Ruhumuzdaki yaralar acı vermekte. Gaflete daldık, bencillikle beslenip, Senin yolundan ayrıldık.
Parıltılı, sahte çiçekler açan çakırdikenli yollara saptık. Bukâlâmunlarla yoldaş olduk, yaratılış amacımızı unuttuk. Kendi kendimize derin yaralar açtık.
Ey “Sonsuz Nur”,Gönüller Hünkârı (s.a.s); Bir nazar, bir teveccüh, bir himmet.. Ey Nursabah’ım, Ey Gülsabah’ım; Bir kez bak gözlerimize tebessüm ederek. Bakışların yüreklerimizde asılı kalsın. Gülümsemen affının ifadesi olsun. Şeref ver gönül bahçemize. Lütfet sözlerinden bir rahmet, bir selam ver gülüm- semenden gül düşsün bahçemize.
Sen küstün de, gönüller yetim kaldı. Ezelden ebede hasretinde bu âlem, gül gibi yandı da yandı. Belli ki, uğramaz olmuşsun güllere. Ahir zaman gülleri kokusuz kaldı. Gül Efendim. Gülümse bize. Gül yüzünüzden Nur yansısın yüreklerimize.
Aciziz, perişanız, günahkarız... Öyle muhtacız ki şefaatin-ize...
Ne olur, İmdat eyle bize.
Ey “Hatemü’l Enbiy┠Tacının Sahibi (s.a.v); Doğ üzerimize yak, yüreğimizde kararan kömürleri. Simsiyah kirpiklerinden oklar fırlat. Bakışlarınla tutuşup ateş olsun, yangın olsun, kül olsun, kavrulsun. Tüm acılar, gözlerindeki hüzün ile savrulsun... Aç kollarını sar ki bizi, bu kaçış artık son bulsun!
Ey “Kutlu Emanetin” Emin Mimarı; Allah (c.c); İslam ile çizdi düpedüz nurlu yolumuzu. Bu yolda ilk Sen yürüdün, önderlik ettin gösterdin sonumuzu. Bizler Sana ters döndük, görmüyoruz nurumuzu. Düşe kalka dizlerimizle kazdık, kendi kuyumuzu. Bu nurlu yolda yürüyemedik. Unuttuk kime kul olduğumuzu. Yine de, yine de sev ki bizi, seven gönüller birbirine yol bulup, Senin yüreğinde buluşsun, birde bir olsun. Sende buluşup sılaya yol alsın. Ellerini uzat. Ellerimizden tut... “Gecenin örtüsü dağılsın. Şafağın saçları çözülsün. Savaşlar savaşa tutuşsun. Dargınlıklar daralsın. Dertler denize dalsın. Silahlardan söz hakkı alınsın”. Çocukların yüzünde gülücükler, güller açsın. “Gurbet; gurbeti gurbete salsın”.
Tek yolumuz İslam; Son sözümüz “Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve rasûlühü” olsun.
Bu garipler de özlenen sılada, Yar'ına kavuşsun.
Sonsuz Salât ve Selâm Üzerine olsun.



17.11.2017
OKUR YORUMLARI
Muhsin Köktürk
20.11.2017 18:14:00

Sayın Kadriye Şahin,
Aramıza hoş geldiniz. Belki bu "hoş geldiniz" biraz geç oldu ama, özel durumum nedeniyle uzun zamandır gazeteye bakamamıştım. Şimdi fırsat bulabildim.
Başarınızın sürekli olması dileğiyle.

Adınız ve Soyadınız
18.11.2017 13:27:00

Yorumunuzcan arkafasim harika bir yazi olmus o canlar canina olan ozlemmimiz muhtacligimiz kaleminde hayat bulmus allah razi olsun senden rabbim gozumuzun nuru dertli gonullerimizin ilaci olan O resulun sefaatine nail eylesin refika caglayan

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ