Kabul etmek istemiyorum, ama ülkemiz hızla büyük bir kavganın içine sürükleniyor. Bu kavga sokaktaki insanın yapmış olduğu kavga değil. Bu kavga ülkeyi yönetenlerle yönetmeye aday olan insanların kavgası.
Aslında soğuk savaş dönemi biteli çok oldu ama bizim siyasetçilerimizin haberi yok gibi. Hala gerilim politikalarına devam ediyorlar. Siyasi parti liderleri öyle grup konuşmaları yapıyorlar ki akıllarla durgunluk verir.
Sadece siyasetçiler mi basında aynı durumda, aydınlarda aynı durumda. Toplumu birleştirmeden çok ayrıştırmaya dönük söylem içerisindeler. Bu durumdan kim ne kazanır bilmiyorum. Ülkemizin ve ülkemiz insanlarının çok şey kaybedeceği kesin.
Geçen hafta Vakit Gazetesi yazarı Hüseyin Üzmez’in yaşı küçük bir kız çocuğuna sarkıntılıktan tutuklanması ulusal basında sıkça tartışıldı.
Olay çok çirkin bir olay. Bu olayın hiçbir kimse tarafından savunulması düşünülemez. Ama öyle olmadı kendilerine İslamcı basın denilen basın kuruluşlarında yazı yazan bir çok köşe yazarı olaya kılıf bulmaya çalıştılar. Olayı lanetleyen içlerinden çok az insan çıktı. Diğer basın kuruluşlarında yazı yazan diğer yazarlarda olayı kınadılar. İslamcı yazarları köşeye sıkıştırmaya çalıştılar.
Düşünebiliyormusunuz. Gayri ahlaki bir konu üzerinde bile kendilerine aydın diyen insanlar, hem fikir olamadılar.
Birileri ‘bizden’ diye bu gayrı ahlaki durumu savundu, birileri bu gayri ahlaki durum üzerinden kaşıt düşüncedeki insanları köşeye sıkıştırmaya çalıştılar.
Bir düşünürün insanın karakteriyle ilgili bir saptaması var. “kişinin öz benliği (karakteri) tek tek soyutlamalarla değil toplumsal ilişkilerinin tamamıyla ortaya çıkar” der.
Yani, bir insanı bizden diye hatalarını görmezden gelirsek kötü bir insana iyi diyebiliriz ama bu durum o insanın kötü olma gerçeğini ortadan kaldırmaz. Hiç kimse siyasi tercihinden dolayı iyi insan olamaz. Kötü sağcı da olsa,solcu da olsa İslamcı da olsa kötüdür. İyi insan hangi siyasi düşüncede olursa olsun iyidir.
Toplumun her köşesinde gerilim hakim. Bu gerilimi düşürmek toplumu normalleştirmek için hiç bir çaba yok. Sayın başbakan, sayın ana muhalefet partisi genel başkanı hangi kavgayı başlatmak istiyorsunuz anlamıyorum.
Bu ülkeyle bu ülkenin insanlarıyla derdiniz ne? Bu ülkede sizin yaptığınız kavga sokağa sıçrasa ne kazanırsınız. Ya da bu ülke bu kavgadan ne kazanır. Yetmedimi bu ülkenin geri kalması, dünya nerede biz neredeyiz. Yoksullukta en önde. Bilimde en geriyiz. Eğitimde büyük sorunlarımız var. Fırsat eşitliği ortadan kalkmış durumda, üretemiyoruz genç nüfusa iş bulamıyoruz.
Yoksulun yoksullaştığı, Geçimin zorlaştığı, üretimin düştüğü, üreten insanların aşağılandığı, Siyasetten kazananların çoğaldığı bir ülke haline geldik. Bunların tartışılacağı yerde boş birbirbirinizi aşağılayan sözcüklerle neyi tartışıyorsunuz anlamıyorum.
Görülüyor ki bu ülkede hiç bir şey iyiye gitmiyor. İhtiyacınız olunca milli iradeye sahip çıkıyorsunuz. İnanın demokratlığınıza bile güvenilmiyor. Türkiye’de demokrasinin önünde en büyük engel demokrasinin olmazsa olmazı olan Siyasi partilerin genel başkanları. Ne Trajik komik bir durum.
Kendi partisi içinde demokrasiye tahammülü olmayan genel başkanlar ülke için demokrasiden bahsederken mangalda kül bırakmıyorlar. İhtiyacınız kadar demokrasi sadece kendiniz için demokrsi değil mi? Bu halk ne anlar demokrasiden. Halk için değil AB isdetiği için demokrasi..
Hadi hayırlısı ne diyelim
Tarih : 19.05.2008
Aslında soğuk savaş dönemi biteli çok oldu ama bizim siyasetçilerimizin haberi yok gibi. Hala gerilim politikalarına devam ediyorlar. Siyasi parti liderleri öyle grup konuşmaları yapıyorlar ki akıllarla durgunluk verir.
Sadece siyasetçiler mi basında aynı durumda, aydınlarda aynı durumda. Toplumu birleştirmeden çok ayrıştırmaya dönük söylem içerisindeler. Bu durumdan kim ne kazanır bilmiyorum. Ülkemizin ve ülkemiz insanlarının çok şey kaybedeceği kesin.
Geçen hafta Vakit Gazetesi yazarı Hüseyin Üzmez’in yaşı küçük bir kız çocuğuna sarkıntılıktan tutuklanması ulusal basında sıkça tartışıldı.
Olay çok çirkin bir olay. Bu olayın hiçbir kimse tarafından savunulması düşünülemez. Ama öyle olmadı kendilerine İslamcı basın denilen basın kuruluşlarında yazı yazan bir çok köşe yazarı olaya kılıf bulmaya çalıştılar. Olayı lanetleyen içlerinden çok az insan çıktı. Diğer basın kuruluşlarında yazı yazan diğer yazarlarda olayı kınadılar. İslamcı yazarları köşeye sıkıştırmaya çalıştılar.
Düşünebiliyormusunuz. Gayri ahlaki bir konu üzerinde bile kendilerine aydın diyen insanlar, hem fikir olamadılar.
Birileri ‘bizden’ diye bu gayrı ahlaki durumu savundu, birileri bu gayri ahlaki durum üzerinden kaşıt düşüncedeki insanları köşeye sıkıştırmaya çalıştılar.
Bir düşünürün insanın karakteriyle ilgili bir saptaması var. “kişinin öz benliği (karakteri) tek tek soyutlamalarla değil toplumsal ilişkilerinin tamamıyla ortaya çıkar” der.
Yani, bir insanı bizden diye hatalarını görmezden gelirsek kötü bir insana iyi diyebiliriz ama bu durum o insanın kötü olma gerçeğini ortadan kaldırmaz. Hiç kimse siyasi tercihinden dolayı iyi insan olamaz. Kötü sağcı da olsa,solcu da olsa İslamcı da olsa kötüdür. İyi insan hangi siyasi düşüncede olursa olsun iyidir.
Toplumun her köşesinde gerilim hakim. Bu gerilimi düşürmek toplumu normalleştirmek için hiç bir çaba yok. Sayın başbakan, sayın ana muhalefet partisi genel başkanı hangi kavgayı başlatmak istiyorsunuz anlamıyorum.
Bu ülkeyle bu ülkenin insanlarıyla derdiniz ne? Bu ülkede sizin yaptığınız kavga sokağa sıçrasa ne kazanırsınız. Ya da bu ülke bu kavgadan ne kazanır. Yetmedimi bu ülkenin geri kalması, dünya nerede biz neredeyiz. Yoksullukta en önde. Bilimde en geriyiz. Eğitimde büyük sorunlarımız var. Fırsat eşitliği ortadan kalkmış durumda, üretemiyoruz genç nüfusa iş bulamıyoruz.
Yoksulun yoksullaştığı, Geçimin zorlaştığı, üretimin düştüğü, üreten insanların aşağılandığı, Siyasetten kazananların çoğaldığı bir ülke haline geldik. Bunların tartışılacağı yerde boş birbirbirinizi aşağılayan sözcüklerle neyi tartışıyorsunuz anlamıyorum.
Görülüyor ki bu ülkede hiç bir şey iyiye gitmiyor. İhtiyacınız olunca milli iradeye sahip çıkıyorsunuz. İnanın demokratlığınıza bile güvenilmiyor. Türkiye’de demokrasinin önünde en büyük engel demokrasinin olmazsa olmazı olan Siyasi partilerin genel başkanları. Ne Trajik komik bir durum.
Kendi partisi içinde demokrasiye tahammülü olmayan genel başkanlar ülke için demokrasiden bahsederken mangalda kül bırakmıyorlar. İhtiyacınız kadar demokrasi sadece kendiniz için demokrsi değil mi? Bu halk ne anlar demokrasiden. Halk için değil AB isdetiği için demokrasi..
Hadi hayırlısı ne diyelim
Tarih : 19.05.2008
19.05.2008
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ