Habib COŞKUNSOY

TIRPAN

YOZGATLI'NIN KAÇIRDIĞI FIRSAT

Derleme çalışması yaparken tarif üzere birine uğradım. Geçmiş yıl, zamanı önemli olmasa gerek.
Dedi ki; “Falanı tanır mısın?”
Tanıdığıma dair ifademi kullandım. Tabii onu tatmin etmedi. Sonra kendi anlatmaya başladı.
“Bir yaz ayında Delice Irmağı’na balık tutmaya gittik. Suyun akarına doğru iniyoruz. Aşağıdan bir balıkçıl kuşu bize yukarı geliyor. Bize yukarı gelen sadece balıkçıl değil hemen yaklaşık yirmi metre arkasından da iki çocuk geliyor. Çocuklarlarda bir eğilip poşetlerine bir şey koyuyorlar. Biz yaklaşınca balıkçıl kuşu uçtu gitti. Biraz sonra çocuklarla yüz yüze geldik. Poşetlerine baktık balık dolu. Onlara nasıl tuttuklarını sorduk. Bize uçarak uzaklaşmakta olan balıkçılı gösterdiler. Hiçbir şey anlayamadık. Ama sonra kavradık meseleyi.
Mesele şu…
Balıkçıl yakaladığı balığı ağzına alıyor ve yürümeye devam ediyor. Sonra başka bir balık görüyor ve onu bırakıp onu yakalıyor. Bıraktığı balık, nefessiz kaldığı için bir müddet suyun yüzünde sersemce akıntıyla ilerliyor ve çocuklar da alıp poşete dolduruyor.”
Balıkçılın işi bu…
Bana bu anekdotu niye anlattı anladım. O kişi gözümde canlandı. Merakımı yenmeme fırsat vermeden açıkladı:
“İşte senin adamın da bu…”
Mevzu anlaşıldı. Benim adam bu kişiye iş kurması için akıl vermiş ve şahıs bu işi kurmuş. Tam yirmi beş yıldır ekmeğini yiyor. Ama kendisinin hiçbir şeyi yok. Bir dikili ağacı yok.
Peki, niye?
Balıkçılın yaptığını yapıyor da ondan. İşin birini bitirmeden diğerine başlıyor. Şahısta bunu iyi biliyor.
Peki, ben niye anlattım bunu durduk yerde?
Şimdi duyarız ki bazı platformlarda Yozgat’la ilgili kâğıt üzerinde gelişmeye, iş kurmaya yönelik projeler üretilir olmuş. Tabii şimdiye kadar kimsede akıl yoktu ya!
Bağ dikme, ceviz yetiştirme, elma bahçesi yapma, devasa ahır projeleri falan… Başka platformda başka projeler öneriyorlar.
Hepsi oldu varsayalım. Aslında oldu, olmadı değil. Bu ahırlar yapılmadı mı? Yol boyu itlerin enikler olduğu tavuk çiftliklerini bu gözler görmez mi?
Hadi yine oldu diyelim. Ya Pazar?
Kime satacaksın?
Onu da geçtik… Mesele çözüldü. Bu hayvanlara kim bakacak? Çobanı nerden bulacaksın? Temizliğini yapacak, buzağısını altına verecek, altından alacak, samanını yemini verecek eleman nerde? Kim bağlayıp çözecek? Hem de günde birkaç defa…
Köylü senin kadar bilmiyor hayvan beslemeyi elma yetiştirmeyi. Yapacak ama naçarı yok, takati yok. Sen teşvik etmişsin onun çocuklarına büyükşehir yaşamını. Metropolleşmeyi… Kaçmış gençler köyden. Tıpkı senin masa başında memleket kurtarma hülyaların gibi.
Yığın yeri tarif etmek kolay.
Proje üreten şu adamlara bir günlüğüne çobanlık yaptırsak hem de şu kış aylarında.
Sütün kilosu şu kadar demek ehemmiyetli… Tabii bu süt meydana gelene kadar hangi aşamalardan geçiyor bilmez. Makine sağdığına göre inek veya keçi saati gelince makinenin yanına varıyor kendini sağdırıyor ya! Samanlıktan samanı, ambardan yemini kendisi alıp yiyor ya!
Şu Yozgatlılara her şeyden önce bakir bir doğaya, temiz sulara, bol otlu meralara sahip olduğunun bilincini yerleştirmek lazım. Çoban olmayı öğretmek lazım... Çünkü Yozgatlı patron olmayı kaçırdı. Bu çağı yakalamak için bilinçli çoban yetiştirmek geleceğin kazanımı olacaktır.
Yoksa Kars’tan, Ağrı’dan, Van’dan gelir iki dönüm tarla satın alır ve meralarını kullanırlar. Çeşka ve etrafı sarılmıştır biline… Bir gün bu bölgenin patronu olacaklarından şüpheniz olmasın. Sende Ankara’da temizlik şirketlerinde iş bulmak için torpil ararsın.
Ama şimdilik…

OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ