Benim köyümün yanında bir kürt köyü var. 1952 de gelmişler iki çadırla. Sadece iki kardeş. Şimdi hane olarak ellinin üzerinde. Bir o kadar da yurt dışı ve yurdun çeşitli illerinde varlar. Bir kış günü geldikleri için bizim köylüler yardım edip yuva yapmışlar başlarını sokacak kadar. Un, bulgur vermişler. Saman, sakçı vermişler.
Konuşlandıkları çeşme başı onların olmuş. Sonra kıyısından köşesinden bahçe çevrilmiş. “Yazık!” denilmiş. “Onlar da can taşıyor.”
Sonra koyunları kuzuları meralarda dolaşmaya başlamış. Daha bir karış toprakları yok ekecek. Meranın kıyısından köşesinden ne sökerlerse bir avuç arpa buğday ekecek kadar yer sökmüşler. “Hay hay! Komşu değil miyiz.” Kadınlar sırtlarında yakın dağdan odun indirmeye başlamış. “Tabiî ki ısınacaklar.” Dokunulmamış o bölgeye. Onların olsun “Yaksınlar garibanlar” denilmiş.
Birkaç sene, yaklaşık 20 yıl sonra bu garibanların çocukları büyümüş. Sadece bir kardeşin tam dokuz oğlan çocuğu var kız sayısını bilmiyorum. Elleri sopa tutuyor artık. Odun kesmeye giden köylülerimize kafa tutmaya başlamışlar. “Karşı dağa kadar bizim siz neden geliyorsunuz?” bu İyiliğin sonu acı gelmiş bizim köylülere. Sürtüşmeler başlamış. Çıkan ilk kavgada vurmuşlar bir gencimizi. Hem de mavzerle. Ekmeği yok ama mavzeri var bu garibanların.
Sonra unutulmuş her şey. Tekrar gidip gelinmeye başlanmış. Ortak ağıtlar yakılmış cenazelere. Dertler paylaşılmış. Ortak olunmuş acılara. Ne var ki doksanlı yıllara kadar. Köylülerimiz Orman Bakanlığı’nın izniyle kırım yapmaya gittiklerinde karşılarında bu kürt köylülerini görmüşler.
“Bu dağ bizim!”
“Nerden sizin babam?”
“Vallah bizimdir!”
……
Tartışacak hiç bir durum yok. Her söylenen söze “Vallah bizimdir!” diyorlar.
¨ ¨ ¨
Neden anlattım bu hikayeyi.
Malum şu ortak dil mevzusu.
Lafın kısası. Adamlar özerklik adı altında Türkiye Cumhuriyeti Devletinin imkanlarıyla ayrı bir devletin alt yapısını kurduracaklar, inşa edecekler. Bunun tartışmasını bile yapmıyorlar zaten. Tartışma şu: Batıda ortak bir devletin nasıl olması gerektiği. Bunu da geçtik açık açık para istiyorlar bu devletten ihanet projesi için.
Biz de hala saf duygularımızla“Neyiniz eksik bu ülkede?” diyerek dünyanın döndüğünden haberimiz yok. Kuşatılmışız ve kafamızı kuma sokarak geçiştirmeye çalışıyoruz. “Çanakkale’de dedelerimiz vuruşmuş, şöyle kaçmışız, böyle kovalamışız.” Kürt vatandaşlardan bu anlamda hiç bir kıpırdama yok. “Biz de kanacak göz var mı?” der gibi bakıyorlar. Bu iltifatlar onları hiç bağlamıyor.
Batıda yaşayan hiçbir kürt vatandaş da “Hakikaten neyimiz eksik?” diye tepki vermiyor. Oysa önce onların bu tepkiyi vermesi gerekmez mi?
“Kahvehaneler bizim. Lokantalar bizim. Sebze pazarları bizim. Limanlar bizim. Tv programları bizim. İşportacılar bizim. Simitçiler bizim. Köfteciler bizim. Fabrikalar bizim. Terminaller bizim. Batakhaneler bizim. Bizim de bizim…”
Vermiyorlar… Peki neden?
Neden mi?..
Karşı dağ için hala “Vallah bizimdir!” diyorlar da ondan.
OKUR YORUMLARI
suzan
07.11.2011 20:15:00

Öyle anlamlı bi şekilde anlatılmış ki halimiz. Velakin kime anlatalım ahvaliz. Kaleminiz var olsun. Adamlar ülkeye el koydu. Biz yaranmak için bilmiyoruzki ne yapalım? hatta hükümet oy almak için bunlara yalakalık yapıyor biz millette yalakaya oy atıyoruz. Şşehir eşkiyası olup çıktılar. Devlet dağdaki çakalın peşine milyarlar harcıyor. Adamlar elektiriği bedava kullanıyor, kuyusuna ısıtıcı salmış,sıcak su kullanıyor. Bir elleri balda bir elleri yağda... biz batıda yaşayanlarda zamlı elektiriği ödeyememekten dolap çalıştıramıyoruz...

yozgatlı
04.02.2011 12:50:00

Ağzına diline yorumuna sağlık....

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ