Ne Şiş Yansın Ne Kebap

Dört gündür Yılmaz Özdil köşesinde sözde “Ermeni Soykırımı” hakkında çok değerli bilgileri okurları ile paylaştı. Şahsen bilmediğim bazı tarihi olayları da bu vesileyle öğrenmiş oldum. Birinci Dünya Savaşı arifesinde doğudaki Ermenilerin Osmanlı askerlerine karşı Ruslarla işbirliği yapıp asırlardır dostane ilişkilerle yaşadıkları Türkleri arkadan nasıl hançerlediklerini, köy ve kasabalarda, çoluk çocuk demeden vahşice yaptıkları katliama, tüm ayrıntıları rahmetli babam şahit olmuş bir kişiydi. Bu konuda, kurucu üyesi olduğun Ankara Finans Deneği ile Erzurum Üniversitesinde düzenlediğimiz sempozyum sırsında da tanıştığım değerli tarihçi hocalarımızdan da babamdan öğrendiklerimin teyidini fazlasıyla almıştım. 
Kaldı ki Genel Kurmayda bulunan onbinlerce kitap ve belgede, insanlık dışı katliam örnekleri açıkça sergilenmekte. 
Sanki bu gerçeği, medeni ülkeler diye sıfatlandırdığımız başını ABD’nin çektiği emperyalist güçler bilmiyorlar mı? Tabiî ki de biliyorlar, ama işlerine gelmiyor. Amaçları, Türkleri daima tedirgin ederek, istedikleri tavizleri koparabilmek. 
Bu tutumlarının asıl nedeni, kutsal Kostantinopolis’lerinin, 1453 yılında Türkler tarafından fethinden başka bir şey değildir. Hıristiyan Dünyasın beynine o tarihten itibaren Vatikan tarafından düzenli bir şekilde kinle yıkanmaktadır. Bu itibarla yoğun kin dolu Türkiye fobilerinin asla iyileşmeyeceğini, tedavisine karşı her türlü engelin konacağını, açıkça vurgulamak istiyorum. 
Özlerinde para ve menfaatten başka bir şey tanımayan bu güçlerin, tarihi bilgiler ve belgelere hiç itibar etmeden, neleri ve neden yaptıklarını öğrenmeme bu yaşama kadar şahit olduklarım yetti de, arttı bile. 
Türklere karşı çirkin antagonist politikaları sistematik bir şekilde durmadan yapılmaktadır.
Olaylar 1950 li yılların başından itibaren Marshall Yardımı altında önce tarımımıza karşı başladı. Siz üretmeyin, biz size bedava veririz deyip, köylümüzün, çiftçimizin geçim kaynağı olan, hayvancılık süt ve süt ürünleri, buğday, pamuk, zeytinyağı, tütün, haşhaş başta olmak üzere birçok tarımsal ürünün üretimini baltaladılar. Sağlık için daha faydalıdır kampanyaları eşliğinde mis gibi yerli tereyağımız ve zeytinyağımızın yerine kendilerini bitkisel yağlarının kullanımını, dünyanın en kalitelisi olarak nam salmış tütünümüz yerine, Virginia Tütünlerini, pamuklu kumaşlarımız yerine ürettikleri sentetik kumaşlarını, aklınıza gelen her çeşit malların kullanımını milletimize sırtına adeta yamadılar. 
Efsane Köy Enstitülerimizin, köylüsüyle, kentlisiyle tüm millete yaktığı ışığı kararttılar.       
Demir yollarına önem verdiğimizi görüp, Eskişehir’deki lokomotif, uçak sanayimizi bitirmek için Kayseri Uçak Fabrikalarımızın kapatılmasını sağladılar.
Kendi otomobil ve petrol sanayilerine pazar olmamız için bir yandan İkinci Dünya Savaşından kalma askeri araçlarını ordumuza hibe edip çok pahalı yedek parçalarına bizi bağımlı bıraktılar; aynı zamanda uzun kuyruklu, 250-350 beygirlik lüks arabalarını ülkemize ihraç etmeyi becerdiler.
Demir Perde ülkelerine karşı NATO adında siyasi ve askeri amaçlı birliğe bizi önce üye yapıp, hemen peşinden de masraflarını biz karşılayacağız deyip, bizzat başlattıkları Kore’nin iç savaşına Mehmetçiğimizi en ön safhada sürdüler. 259 subay, 18 askerî memur, 4 sivil memur, 395 astsubay, 4414 erbaş ve er olmak üzere 5090 askerimiz Kore İç Savaşına tayin edildi. Karşılığında, 234 askerimiz tutsak, 175 askerimiz kayıp olurken, vatanlarından yaklaşık 8000 km uzakta, hiç görmedikleri bilmedikleri topraklarda, gencecik 741 askerimiz, hiç tanımadıkları birileri için can verdiler. Savaştan 2147 askerimiz yaralı olarak vatanlarına döndüler. Neredeyse tugayımızın yarısını bir daha savaşamaz hale getirdiler.
Kıbrıs olaylarına yol açtılar, kahraman askerlerimizin gazalarından utkuyla çıkmasından sonra, güya NATO müttefikimiz olan devletler, ülkemize ağır ekonomik ambargo uygulamaktan da utanmadılar.  
Yunanistan’ın, Kıta Sahanlığı üzerinde başımıza sorun çıkartmalarına çanak tuttular.
Petrol rezervlerinin üstüne oturmak için Orta Doğu’da Libya’da başlattıkları ateşe, bir yandan da Suriye Lideri Esat’ı düşürme girişiminin önüne bizi sürükleyip, dost olduğumuz ülkelerle düşman haline getirdiler. Bölgedeki Türk Düşmanı çetelere parasal ve askeri destek verip, ana kuzularımızın kanını içtiler. Öte yandan da size para desteğinde bulunacağız deyip, 5 milyon mülteciyi, başımıza dert ettirdikten sonra yaşadığımız sorunlarımıza aldırış etmez oldular.
FETÖ belası ise anlatmakla bitmeyecek.   
1973 yılında Ülkemizin Los Angeles’ de Başkonsolosu Mehmet Baydar ve Konsolos Bahadır Demir, bir otelde Lobisinde Gurgun Yanikyan adlı bir Ermeni tarafından öldürüldü. Bu cinayetin asıl faili olan Ermeni Terör Örgütü, daha sonra 1975 yılında ASALA adıyla ininden çıktı. Zaman içinde 31’i diplomat ve aile mensubu olmak üzere 77 vatandaşımızı alçakça katledip, geriye büyük hüzün, birçok engelli ve yaralı bıraktılar. 
Üç-beş Ermeni Lobisinin oyları uğruna, ABD Başkanı Biden, 24 Nisan günü yaptığı talihsiz konuşmasında 1915 de Ermeni Katliamı yapıldığını telaffuz ederken, aslında tarihi gerçeklerin aksine, siyasi mülahazalarla uzun zamandan beri izlenmeyen ASALA faaliyetinin elde kalmış tohumuna da can suyu vermiş oldu. Böylece 1980 den günümüze kadar her 24 Nisanda Amerika başkanı soykırım var diyecek mi, demeyecek mi, acaba nasıl ifade edecek diye, haftalar öncesinde yapılan spekülasyonlar da sona ermiş oldu. 

Peki, şimdi ne olacak? Bu güne kadar Sözde Ermeni Soykırımını kanunlarıyla tanıyan birçok ülkeyle olan ilişkilerimiz ne olduysa, Amerika ile olan ilişkilerde de farklı bir durum ortaya çıkmayacaktır. Çünkü Biden diplomatik bir manevra ile konuşmasında bilerek “Türkler” yerine, aynen “Ottoman-era Armenian Genocide”, yani “Osmanlı-dönemi Ermeni Soykırımı” tanımını kullanmıştır. Böyle bir ifadenin kullanılması, kuşkusuz, iki ülke arasında yapılan müzakerelerle sonunda kararlaştırılmıştır. Böylece, Diaspora Ermenileri, ola ki yarın yine ortaya çıkıp, yıllardır Türkiye Cumhuriyetinden bekledikleri tazminat, toprak vs gibi taleplerini tekrarlarsa, ABD olarak biz bu tür taleplerin muhatabının Osmanlı olduğu görüşünde bulunuyoruz, şeklinde bir anlayış vurgulanmıştır. 
Yani ne şiş yansın, ne kebap.
Bu bağlamda batının kuklası olmuş Ermeni Diasporası’nın girişimlerinden, Ermeni Dostlarımızın son derece rahatsız olduklarını yakından bilmekteyim. Bizlerle aynı topraklarda doğup büyümüş, ticari hayatta başarılı olup devlete vergisini ödemiş, askerliğini yapmış, tıpta, edebiyatta, sanat dallarında, özellikle Klasik Türk Müziğine kazandırdıkları unutulmaz eserleri ile kültürümüze de önemli katkıda bulunmuşlardır. 
Milletimin Ermeni vatandaşlarımız ile olan dostane ilişkilerini her zamanki engin sağduyusuyla sürdüreceğine yürekten inanmaktayım.

OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ