YERKÖY’DE YETİŞEN GAZETECİ M. YANIK’IN YARIM ASIRLIK MESLEK ÖYKÜSÜ

Bir diğer ifadeyle yarım asır.
Dünya yeni bir yıla girerken biz de meslekte 50 yılı geride bırakıyoruz.
Acısıyla tatlısıyla hepsinden öte heyecanla.
Öncelikle olması gereken duygu heyecan.
Bir yaşam biçimi gazetecilik.
‘Nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım’ şarkısını bilmeyenimiz yoktur.
Bizim mesleğe uyarlarsak şöyle tornistan edilebilir:
‘Nasıl geçti haberlerle o heyecanlı yıllarım…’
Ve bu bahsi şu ifadelerle kapatalım:
Gazetecinin heyecanı itfaiyeciye benzer. İtfaiyeci nasıl ki bir yangın olduğunda oraya gitmek isterse, gazeteci de nerede bir olay varsa aynı tavır içindedir.
Demem o ki heyecan biterse meslekte kalsanız dahi tükenişe geçersiniz. Bir nevi memur gibi işe geliş gidiş saatlerinde ‘bitse de gitsek’ sarmalına girersiniz.
Tüm bunları yazmamın elbet bir nedeni var. Son yıllarda özel haberden iyice uzaklaşıldığını, kurumlardan gelen basın bültenlerine imza atıldığını, fikri takip yapılmadığını söylemekle yetiniyorum. Sakıncalı durumlar uzatılabilir. Meslekte ilerleme hedefi ve heyecanı içinde hareket eden gençler elbette var. Ama yaşanan hakim ortamın önlerine çıkardığı engelleri üzüntüyle izliyorum. Endişem gözlerinde parlamaya yüz tutan yıldızların zamanla sönmesi.
***
1970’li yıllar, muhabirliğe atılan adımlar… Yozgat Yerköy lisesinde öğrenciyiz. Okulun avlusunda öğrenciler sıra olmuş, sınıflara gidilecek. Bir öğrencinin yakasında taşıdığı 'Akşam Gazetesi Muhabiri' yazılı rozet dikkatimi çekiyor. İncelediğimi görünce yüzünü gülümseme alıyor. Okulun gazetesini çıkardığı için kendisini tanıyorum. İkimiz de lise 2'ye gidiyoruz. Sadece şubelerimiz farklı. O Edebiyat ben ise Fen şubesindeyim. Ertesi gün yanıma geliyor, 'okul gazetemiz için yazı verirsen sevinirim' diyor. Ben ise tereddütsüz 'elbette Saygı' diyorum. Saygı Öztürk’le yarım asra ulaşan meslek arkadaşlığımız ve dostluğumuz da böylece başlıyor. Yerköy’de ve Yozgat’ta çıkan gazetelere haber-röportaj yetiştiriyoruz. Yerel gazeteler bir nevi okulumuz oluyor. Yozgat’ta yerel gazete çıkaran meslek büyüğümüz Osman Hakan Kiracı da bilgi ve deneyimlerini bizden esirgemiyor. Ben Türk Haberler Ajansı’nın (THA) Yerköy muhabiri olurken, Saygı da Akşam ve Hürriyet gazetelerine haber ulaştırıyor. Bu arada lise bitiyor. Çorum gazetesinden gelen davet üzerine Çorum’a uzanıyorum, Saygı ise askerlik için Ankara’nın yolunu tutuyor.
***
Yaz tatillerinde Yerköy’den memleketim Çorum’a gidip yerel Çorum gazetesine gönüllü muhabirlik yapmam gazetenin kurucusu duayen gazeteci Aydın Kalelioğlu’nun dikkatini çekmiş. Bir gün haberleri yazıp bıraktığımda ‘ bizimle çalışmak ister misin ‘ sorusu karşısında adeta kalbim duracaktı. Teklifi kabul etmem üzerine bu değerli insan bugün patronlarda pek görülmeyen işi yapıyor, sözleşmemi ve sigorta giriş belgelerimi hazırlıyordu. Artık profesyonel olarak işimizi yapma dönemi başlıyordu. Gazetede köşe yazıları ve haberleriyle dikkat çeken Mehmet Yolyapar ve Hikmet Uçar’la çalışma imkanı doğacaktı.
Haber Ajansı'nın (Hürriyet'e servis yapan, dönemin en güçlü yurt haberleri örgütü) sonradan ismi Hürriyet Haber Ajansı oldu. Mehmet Yolyapar askere giderken Çorum muhabirliğini bana bırakıyor. Bir gün maç haberi yazdırmak için Ankara'yı aradığımda telefona Saygı çıkıyor. Kısa bir sohbetin ardından bana söylediği 'ajansın bürosundan ayrılmalar var. Sezai Bey'le görüş bakalım, gelebileceğini ilet" oldu. Heyecanlandım. İlk fırsatta Büro Şefi usta gazeteci Sezai Bayar'ı aradım, göreve talip olduğumu söyledim. Birkaç gün beklememi istedi. Süre bir haftayı aşınca dayanamayıp yeniden aradım:
- Sezai Ağabey, geleyim mi?
- Gel ve hemen başla!
Bir büyük hayal daha gerçek oluyordu. Sevincimden uçacak gibiydim.
Yerköy'ün ardından geldiğim Çorum'dan bu kez Ankara gözükmüştü. HHA Ankara Büro'da Aralık 1976'da işe başladım, bir ay sonra kadroya geçtim. Ve yıllar yılları izledi.
***
Gazeteciler tarihin tanıklarıdır.
Mesleki yaşamımızda geride bıraktığımız haberler, röportajlar, fotoğraflar bu uzun yolculuğun belgeleri. Düşüncem biriken yüzlerce dokümanı bir araya getirmek yani kitap yazmak. Malum; söz uçar, yazı kalırmış.
Hürriyet’te çalıştığım yıllar benim açımdan ufuk açıcı olmakla kalmayıp dostluğun, dayanışmanın, işine dört elle sarılmanın, sonucunu keyifle yaşamanın öğretisi oldu. Bu döneme damga vuran, Anadolu’nun sesi olan gazetecileri de unutmadan. Hangi birini yazayım. Edirne’de Behiç Günalan, Kayseri’de Mahmut Sabah, Antalya’da Abdulkadir Kalender, Diyarbakır’da Talat Polat, Samsun’da Avni Demir, Konya’da Mehmet Gazel, Kırıkkale’de Erhan Gögem, Yozgat’ta Osman Hakan Kiracı, Sivas’ta Sirer Doğan, Zonguldak’ta Cahit Akman, Hakkari’de Enver Özkahraman, Erzurum’da Kadir Sabuncuoğlu, Ereğli’de Hasan Can, Ordu’da Erol Ataşan onlarcasından sadece birkaçı. Günaydın’dan Ferruh Çetin (Samsun), Tercüman’dan Murat Taşkın (Kayseri), Milliyet’ten Yücel Yönal (Sivas), ilk akla gelenlerden. Anadolu’nun sesini sadece Türkiye’ye değil dünyaya duyuran ve çoğu arkadaşım olan bu basın emekçilerini sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Hayata veda edenleri rahmetle anıyorum. Kayseri‘den cemiyet eski başkanı Üstün Tuncer’in Sezai ağabeye şu ifadesinde kavramanlamını buluyor: Bizler, kaybolan kuşağın son temsilcileriyiz.
***
Hürriyet Haber Ajansı’nda Oktay Ekşi’nin genel müdürlüğünde başlayan Hasan Yılmaer’in genel müdürlüğü döneminde sona eren muhabirlik, istihbarat şefliği ve parlamento muhabirliği görevimiz 18 yıl sürdü. Bunu daha sonra yerel ve bölge gazetelerinde köşe yazarlığı, ÖZDEBİR (Özel Dershaneler Birliği) basın müşavirliği, Yankı Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği izledi. Bu arada emekli oldum…
Yaşamımda yeni bir dönem daha: 2005 yılında Ankara’dan Bursa’ya yerleşmek. Yeni işimiz ise Türkiye’nin en büyük şehir gazetesi Olay’da. 12 yıl boyunca köşe yazarlığı ve editörlük yaptık. Ardından Bursa’da Meydan Gazetesi’nde yazı işleri müdürü oldum. 5 yıl da bu görevi yürüttük. Şu anda aktuelbursa.com’a yazmayı sürdürüyorum.
Yazımın girişinde heyecan duymaktan söz etmiştim. Meslekte geçen 50 yıl sonra dahi bu heyecanı duyuyor ve yaşıyorum. Yazmadığım, fotoğraflayamadığım zamanlar kendimi nefes alamaz hissediyorum. Bu mesleğin her kademesinde sorumluluk aldım. En sevdiğim uğraş heyecan dolu muhabirlik oldu.
Basına adanan bir ömür... Yarım asır geride kaldı.
Darısı genç meslektaşlarımın başına.