Fevzi ÖZTÜRK

PENCEREM

BİR ORMAN HİKAYESİ

Bitkinin suya hasret kaldığı kurak bir yaz günü; gün ağarmadan buluşuyoruz Hüseyin Bey ile. Kararlaştırdığımız gibi Yozgat’a gideceğiz. Niye bu kadar erken çıktığımızı anlamadan düşüyoruz yola. Kayadibi lokantasında, uyku mahmurluğundan uyanamamış garsonun getirdiği çorbalarımızı içiyor, saat 8 civarlarında Yozgat’ ta pideciden öğlen için yiyeceğimiz sıcak pidelerimizi aldıktan sonra Alaca yolunda bulunan yaklaşık 3500 dönüm, etrafı tel örgülerle çevrili, her tür çamın göze çarptığı, özenle nizamla dikildiği ormana giriyoruz. Bizi orada orman bekçisi Tuncay ve eşi sevgiyle karşılıyor. Hüseyin bey görevliye “Su depoları dolu mu?” diye soruyor, “dolu” cevabını alınca “Fevzi Bey gidiyoruz” diyor. Çamların aralarında bulunan yabani otlar, dikenlerden korunmak için pantolon paçalarımızı çoraplarımızın içine koyuyor, bu ormanı nasıl kurduğunu ve ne meşakkatlerle bu hale geldiğini anlatıyor, anlatıyor… “İçinde karaçamdan tutunda, köknar, çınar, meşe palamudu, sedir, ceviz, iğde ağaçlarının yerleri bir bütünün içinde ayrı ayrı yerlere dikilmiş, hepsinin de ayrı ayrı hikayesi var”, diyor.

Bir Yozgatlı yurttaş olarak geçmişte Yozgat’ ta 3,5 yıl görev yapan Osmaniyeli dostumun bu kadar emeğine hayret ediyor, ağzım açıkta dinliyor, bir taraftan da ormanın zirvelerine doğru yol alıyoruz.

O kayaları nasıl yarıp bu kadar ağacı nasıl diktiğini sorduğumda: kendi de dahil, kazmalarla çukurlar açtığını, Yozgat’ tan tüm boş vakitlerinin büyük bölümünü bu ormana harcadığını söylüyordu. Daha sonra kepçe yardımıyla su arkı açtırıp, Sorgun Şeker Fabrikasına getirilen pancarın, traktör, kamyon kasaları içinde biriken gübreli toprakları, Sorgundan kamyonlarla taşıtıp kayaların içinde çam fidanlarının diplerine koyduğunu, Çekerek barajının altında kalacak meşe ağaçlarını söktürüp bu ormana naklettiğini, yılda 3-4 kez gelip hiç kimseye görünmeden, arabasının arkasında getirdiği fidanları kurumuş ağaçların yerlerine diktiğini, çift hortumla 250, 300 ağaç suladığını, gecenin birinde Ankara’ya döndüğünü, bu geliş sebebinin de ağaç sulamak olduğunu söylüyordu. Demek ki böyle valilerin de bulunduğunu hayretle, hayranlıkla izliyor, 19 yıl önce alın teri döktüğü ürünlerini unutmadan Merkez valisi olarak emeklilik sonrası Ankara’ dan Yozgat’ a gidip Yozgatlının akciğerine suyu vermenin sonsuz hazzını duyuyordu. Bu Yozgat ve doğa aşığı sayın Valimize sormam gerekiyor. Birçok Yozgatlının Alaca yolunda bir orman olduğunu bilmediği, ama duyarlı çoğunluğun gönlünde taht kurduğunuzu, sizi takdirle minnetle andıklarını biliyor musunuz?

Evet, Yozgat’ın değerli Emekli Valisi, Sayın Hüseyin Önal, bozkırın ortasında çam ağaçları boy verip geliştikçe, izinizi ve emeğinizi o ağaçlar var olduğu sürece kimse silemeyecek, çünkü ölümlü dünyada ölümsüz hatıralar bıraktınız gelecek kuşaklara. O ağaçlar rüzgâr vurdukça dua edecek “beni yak beni dikeni yakma” diyecekler. Ellerine emeğine sağlık, var olasın, örnek olasın…

OKUR YORUMLARI
Gani Arslaner
22.02.2022 11:28:19

Yazı bir harika. Üslubu kadar değindiği, öne çıkardığı tema kadar değerli. Eser odur ki, hak’ı, hakikati ortaya koya. Hüseyin Önal beyin karşılıksız ‘Emeği, eseri, hâlâ bitmeyen gayreti’ takdire şayan bir hakikat. Ama unutulan bir hakikati gün yüzüne çıkarmakta en az Hüseyin Önal beyin eseri ‘Bu Orman’ kadar önemli. Zira toplumumuzun unuttuğu ‘Vefa duygusu’ işleniyor🙏 Gani Arslaner

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ