Fevzi ÖZTÜRK

PENCEREM

Bir bayram Öyküsü

Çocukluğun sekiz on yılı geçen yerler, unutulmaz, hatıralarda ve hafızalarda canlı ve taze kalır. Nerede yaşarsanız yaşayın, çocuklukta yaşadıklarınız acı tatlı hatıralar dalında olgunlaşmış meyveler gibidir, durdukça tatlanır, ballanır.

Hiç dinmeyen bir dürtü, sürekli sizleri zorlar “ Doğduğun topraklara, köyüne kasabana, iline ilçene, gidip gelmediğin için koptuğun en yakın akrabalarının el olduğu, yabancılaştığı yerlere gitsene bu bayramda” der. “Derdini sıkıntını, sevincini özlemini paylaşsana, iletişim kopukluğundan kaynaklanan, çocukluk arkadaşınla kucaklaşıp kaynaşsana” der. “Tarifi ifade edilmeyen belki de yalnızlıktan çoraklaşmış, stresini dağına ovasına, ırmağına rüzgarına bıraksana, ne duruyorsun” der. Sessiz dünyandaki ses kimisi gider, hayatın gördüklerinden ibaret olmadığını görünmeyen yüzüne de tanıklık eder, ayrıca hasret gidermiş, hafiflemiş, durulmuş olarak döner, kimisi ise geleceği meçhul bahara erteler, ya gider ya da gidemez. Belki de özleminde yaşar kim bilir ?

Ben ertelemeyenlerden olacak, Yozgat Sarıkaya ilçesine bağlı Akbucak köyündeki ocağı isli duvarları 75 cm kalınlığında kerpiçle örülü, sıvaları toprakla yapılı, her şeyi eski eşyalarla donatılmış yüzyılı geçkin hala ayakta duran, dededen babadan miras kalan beş yıldızlı otele değişmediğim geçmişimin yaşadığı ve yattığı mütevazi köy evinde kurbanımı kesecek odun ateşinde akrabalardan , komşulardan, ihtiyaç sahiplerinden arta kalan etimi pişirecek, odunun yanarken çıkardığı çıtırtının sükunetinde kahvemi içecek, küçülmüş terk edilmiş köyümde ve onun sessizliğinde sessizliği dinleyerek ve gecenin karanlığında yıldızların muhteşem güzelliğine tanıklık edecek, gün ışığıyla güne başlayıp doğduğu yerde doyan yakınlarımı ziyaret edecek, çatlamış üreten ellerinin elini sıkacak, her an toprağa düşecek sararmış yaprak gibi yaşlanmış duvar dibinde güneşlenen canından başka hiç bir şeyi düşünemeyen bir zamanlar tuttuğunu koparan ellerin elini öpecek, hüzünlenip üzülecek, evimin yolunu tutacak, ikinci gün beni dört gözle bekleyen doğaya borcumu kabul ederek bahçeme diktiğim 100 çam fidanını günde sadece iki saat akan suyla iki günde sulayacağım Allahın izniyle.Suyla toprağın ve bitkinin sevincini görürcesine çamların diplerini suluyor canına can katıyormuş casına sevindiklerini görüyor, ağacın sahipsizlikten kuruduğu duygusu ağır bastığı için 600 kilometre yol yapıp yılda 4 defa çapalıyor, “bak sahipsiniz değilsiniz kurumayın haa diyorum”.

Sizde sahipsiz değilseniz, size sahip olanlara sahip çıkmanız dileğiyle mutlu bayramlar.

3.10.2014
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ