ÜÇ RAFLI KİTAPLIK - 1

Elime hangi kitap geçerse onu okuyorum; kiminin adı, kiminin kapağı ilgimi çekiyor. Beğendiğim bir yazarın, kütüphaneden bulabildiğim bütün kitaplarını okumak istiyorum. Kimi dönem aşk romanları öne geçiyor, kimi de tarihsel romanlar.

Annemin, “Bir sürü kitabın var ya, yine niye harçlığını kitaba yatırdın?” sözünü, ninemin, “Paranla kuru üzüm alıp da yesene, kemiklerin sayılıyor,” diye sürdürdüğü o yıllarda; dedemin kim bilir neye kızıp da kestikten sonra bahçenin bir köşesine attığı kavak kütüğünü babamla el arabasına yükleyip marangoza götürerek, çıkan tahtalarla üç raflı küçücük bir kitaplık yapmayı başarıyorum.

Babam nereden duymuşsa, “Çalıkuşu’nu okudun mu?” diyor. Böylece Reşat Nuri’yle tanışıyorum. Dudaktan Kalbe, Damga, Bir Kadın Düşmanı, Anadolu Notları… Sonra Yakup Kadri’den Yaban (başka kitabını okumuyorum o yıllarda), Halide Edip’ten Sinekli Bakkal, Vurun Kahpeye.

Türkçe öğretmenimiz bir gün sınıfa, bir üst sınıftan bir kızı getiriyor. Kızın elinde kocaman bir kitap: Sefiller. O kocaman kitabı okumuş, bize anlatıyor, bir de yoksul bir annenin, kızı için saçlarını kestirdiği sahneyi okuyor. Kitabın adı bile çarpıyor beni. Ama kütüphanede bir türlü yakalayamıyorum.

Artık roman ve öykü yazıyorum. Hatta bir çizgi roman hazırlıyorum. (Ressam olmayı da çok istiyorum çünkü.)

Ortaokul son sınıftayım, Akdeniz Bölgesi’ne okul gezisine gidiyoruz. İskenderun’da dolaşırken bir kitabevine rastlıyorum ve hiçbir yerde bulamadığım Sefiller’in kocaman iki cildine kavuşuyorum bütün harçlığımı vererek. Klasikleri yoğun olarak okuma sürecim böyle başlıyor. Dostoyevski’yi ve özellikle Yeraltından Notlar’ı ayrı tutuyorum.

Devam edecek             

OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ