Esra GAYRETLİ

MEMLEKET HİKÂYELERİ

Ver elini karlı dağlar aşalım, Bayramlaşalım

Temmuz 1990
Yerköy.
Kapının önünde bir kum torbası. Babaannem koymuş kapanmasın diye. Bayramda kapı mı kapanır? Sabahın ilk ışıkları ama herkes ayakta. Babaannemin kahverengi radyosunda TRT Ankara Radyosu THM korosu türküler söylüyor. Bayram türküleri. Ankara’dan abim değil ama İstanbul’dan amcalarım gelmiş; evde bir bayram havası. Çifte bayram.
Bahçeye ocak kurmuş babaannem. Ocağın tütsün babaannem..
Babamla amcamın seçip getirdikleri karagözlü kuzular için İsmailce kurban olma vakti..
İki gün önce gelmişti bu kuzular. Kuzu dediysem koyun tabii. Bahçedeki söğüt ağacını neredeyse çıplak bırakıp iki gün boyunca o yapraklarla beslediğimiz, kesilecekleri için son günlerini mutlu geçirsinler diye okşayıp sevdiğimiz, arkadaşlık ettiğimiz yavrucuklarla vedalaşma vakti. Onların gözleri bağlanıyor, bizimki açık. O vakitler kurban kesimi çocuklar için travmatik bir vaka değil. Kimsenin “aman siz bakmayın” diye gözümüzü kapattığı, bizi olay mahallinden hızla uzaklaştırdığı ve yediğimiz o kavurmaların kaynağını gizlediği yok. Çünkü adımızı, andımızı ve Allah için kurban olmak kavramını bilerek büyüyen çocuklarız. Allah’a kurban olan bir koyunun kanını şeref madalyası gibi alnına sürüp gezen çocuklarız. Hiçbirimizin koyunu kesilirken gördük diye uykusunun kaçtığını yahut üzüldüğümüz için kavurma yemediğimizi hatırlamıyorum.
Bu arada Kasap Fethi Amca koyunları kesip parçalıyor ve pişecek kıvama getiriyor.
Ocak henüz yanmaya başlarken ilk misafirler birer ikişer giriyor kapıdan. Şimdi söz babaannemde. Acele etmesi lâzım ama bir yandan da artık dayanamayan torunlarına küçük birer ekmek arası dağıtarak onları başından uzaklaştırması gerekiyor. Bahçemizden dumanlar yükseliyor. Ne büyük mutluluk. Annemi dinlemeyip erkenden giydiğim bayramlık elbiseme yağ kokusu siniyor diye biraz üzgünüm. Bir dahaki bayram mutlaka annemi dinleyeceğime söz veriyorum kendime. Hiçbir bayram annemi dinlemediğimi çok uzun yıllar sonra kendi çocuklarım beni dinlemediğinde fark ediyorum.
Her bayram hatıramın vazgeçilmezi yeşil şekerlik yine başrolde. Kurban bayramında şekere rağbet eden pek yok. O yüzden annemin şekerliği sakladığı da yok. Bu yüzden sevinçliyim/z. Herkes kurban, kavurma, sofra kurma telaşında iken bizim ne kadar şeker yediğimiz kimsenin umurunda değil. Ta ki akşam olduğunda ben “karnım ağrıyor” diye annemin başının etini yiyene kadar. Yeşil şekerlikle vedalaşma vakti. Çocuklukta çare tükenmiyor fakat. Şekerliği bizden esirgeyen annemin İsmet Amca faktörünü atlaması enteresan ama sanırım annem o kadar yoğun ki çocuğum neyle besleniyor diye ince ince düşünecek zamanı yok. O zamanlar birbirimizi yeğen sandığımız kuzenlerimle, güçlerimizi birleştirip İsmet Amca’yı darboğazdan kurtarır gibi bakkala çıkartma yapıyor ve adamcağızın özünde pek de gülmeyen yüzünü gülistana döndürüyoruz. Ama benim aklım Tahir Amca’nın tuhafiye dükkânında aslında. “Çok güzel tokalar var” diye ufak çaplı bir reklam yapıyorum kuzenlerime. İkinci çıkartmayı da oraya yapıyor ve aynı tokanın farklı renklerini takınıp oradan çıkıyoruz.
Birbirini takip eden günler aynı hareketlilik, aynı mutluluk ve aynı kalabalıkla geçiyor.
Bayram bitiyor sonra. Gelenler gidiyor. Bir bayram sabahı hep beraber oturulan sofranın fotoğrafı kalıyor zihnimde. Bir de burnumda babaannemin yaktığı ocağın kokusu..
Bir sonraki bayrama kadar yüklü harçlığım da olmuyor. Artık annem de yeşil şekerliği çekinmeden vitrine koyuyor çünkü içinde şeker yok. Harçlıksız kendimi, şekersiz yeşil şekerliğe benzetiyorum. İkimiz de bayramlarda şenleniyoruz.
Eylül 2016.
Eksilenlerimiz ve yeni gelenlerimizle yaprak dökerek bir yanımız ve bir yanımız bahar bahçe karşılıyoruz bayramı.
Bu sene çok kurban verdik.
Şairin;
“Ölmeden önce ölümden sonrasını görmüşlerdir sanki
Düşlerinde Mekke’ye varmışlardır sanki” dizelerinde dediği gibi, ölmeden önce ölümden sonrasını gören ve bir gül bahçesine girercesine kara toprağa düşen bu vatanın gerçek sahipleri, 15 Temmuz’da göğüslerini kurşunlara siper ettiler.
Hainlere ilk kurşunu sıkarak çağımızın milli müdafaasını başlatan kahraman askerimiz Ömer Halisdemir başta olmak üzere, vatan yolunda gözünü kırpmadan canını feda eden tüm kardeşlerimizi saygı ve minnetle anıyorum.
Sokaklarda tankların yürüdüğü günlerden, insanların tanklara yürüdüğü devre bizi ulaştıran Allah’a şükürler olsun.
Bayrak inmesin, ezan dinmesin. Memleket bir daha ihanet yüzü görmesin. Allah zalim ve hainlere fırsat vermesin. Haksız yere hürriyeti gasp edilmiş kim varsa hakkı iade edilsin. Can bulsun cananını, kul bulsun sultânını.
Bayram o bayram olsun.
Bayramınız kut’lu olsun.

12.09.2016
OKUR YORUMLARI
Muhsin Köktürk
20.09.2016 20:25:00

Biraz geç oldu "Hoş geldiniz!" demek için. Hoşgörün. Başarılı yazılar dileğiyle.

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ