Esra GAYRETLİ

MEMLEKET HİKÂYELERİ

ON DÖRT BAHAR

Çocukluğumdun. Pembe Isparta güllerim, gül şerbetim, bahçedeki susamlar, duvarın dibinde söğüttün…

Gölgende büyüttün.

O ev, sendin.

Kınalı ellerimdin. Kocasını erken kaybetmiş ama dağ gibi, devlet gibi bir kadındın; Saniye Hanım'dın.

Allah'tan başka hiçbir şeyden korkmayan ve bunu nasıl becerdiğine hayret ettiğimdin. Çocuk aklımla dama çıkabilmene, fareden böcekten korkmamana, pazara gitmene,  tavuk kesebilmene, uzun sohbetlerine, özgüvenine, ışığına, gücüne hayrandım. Ne güzel kadındın sen babaanne… Ne cesur kadındın.

O vakitler, Türkiye gazetesinin "Hayatım Roman" diye bir köşesi vardı. Her sabah o köşeyi beraber okur, beraber şaşırır, ağlar ve sonu mutlu biten hikâyelere birlikte bir "oh" çekerdik. Okuduğum o hikâyelerin sonu daima bize dua ve nasihat etmekle biterdi: "Aman ha, siz siz olun.."

Her ayın ilk haftası banka cüzdanın elinde, selam vere vere eşe dosta emekli maaşını almaya giderdin. Mevsimlerden yazsa, gelirken limonlu dondurma alırdın. Ben o zamanlar limonlu dondurma sevmezdim. Ben, elden ayrıksı ben, dondurma sevmezdim. Bana da Tahir Amca’dan toka alırdın. 30 yaşımı geçtikten sonra sırf bana çocukluğumu, eski güzel günleri hatırlatıyor diye limonlu dondurmayı da sevdim. Bana memleketimi hatırlatıyor diye tozlu yollara muhabbet duymuş bir insandım. Limonlu dondurmayı elbet severdim.

Senin yokluğuna dair hissettiklerim, lise çağlarıma dair dair hissettiklerime benziyor.

Keşke'lerim çok.. Keşke daha çok şey öğrenseydim senden. Keşke bir kitap gibi dönüp durup okusaydım seni. Ağzından çıkanları not alsaydım, zira yıllar bana hafızadan yana cömert davranmıyor...

Aynı odada uyuduğumuz geceler hiç hatırımdan gitmiyor. Sen geceleri sabaha kadar namaz kılardın. İçini çeke çeke ağlardın dua ederken. Allah'a yakarırken hasbî olmayı, O'ndan bir şey istemenin adabını senden öğrendim. Bir de perdeyi sıyırır göğü seyrederdin. Ne arardın gökyüzünde bilmiyorum. Yıllar içinde okuyup çok sevdiğim şairler oldu; onlar da şiirlerinde hep göğü işaret ettiler. Şimdi ben de her gece perdeyi sıyırıp ve her boşlukta başımı camdan uzatıp göğe bakıyorum. Ne arıyorum bilmiyorum. Belki de yerde aradığımı gökte bulurum.

Seninle aynı odadan aynı göğe uzanan hikâyemizin, bir de gurbet durağı vardı. Bir gün kader ikimizin yolunu da aynı gurbete düşürdü. İkimiz de memleketi özlüyorduk, birbirimizi görünce sılaya kavuşmuş gibi sarılıyorduk. Bana hediye etmek için tabaklar aldırmışsın, ellerinle veremedin ama ulaştılar bana. Hâlâ gözüm gibi saklıyorum. Aslına bakarsan sadece tabakları değil, her anımızı saklıyorum. Hep uzak bir yoldaymışsın da dönüp gelecekmişsin gibi. Seni gün ve ömür geçtikçe çok özlüyorum babaanne. Gittikçe sana benziyorum..

O hep kuyruğu dik tutup güçlü duran ama geceleri yelkenleri indirip sessizce ağlayan kadın benim şimdi. Gurbet arkadaşın. İkimizin gurbeti de bitti artık. Görsen eminim şöyle derdin: “Kurban ederim gözünün yaşına.”

Sen bize kıyamazdın.

Ben, bana kıyamayan herkesi kaybettim.

Biz, bize kıyamayan herkesi kaybettik.

Sen gideli on dört bahar geçti.

Acılarımızı katmerlendi; biz eksildik, sen çoğaldın.

Bir çınar gibi dimdik duruşun ve asla eğilmeyen başınla ilham kaynağım, rehberim ve ölene kadar yeri dolmayacak koca bir boşluğumsun babaannem. Dilerim oğullarınla beraber huzurla uyursun…

 

OKUR YORUMLARI
Kader Yaylagül
21.02.2021 09:50:12

Gözlerimden yaşlar süzüldü durdu okurken Esra kalemin nasıl güzel yazmış ... Sevgilerimle...

Ruziye Afat
20.02.2021 05:16:45

Sabah sabah atlattın canım bende bu aralar çok duygusalım herhalde aslında öyle güçlü kişiliği olan bir kadının hayatını okumak beni memnun ederdi çok severim güçlü duran kadınları ama yinede ağladım gözlerinden operim yola devam yolun açık olsun

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ