Yazın ortasında bir yağmur duasına çıkmak, artık sadece bir gelenek değil, bir zorunluluk halini aldı. Toprak çatlıyor, gökyüzü suskun… Kuraklık, doğayı yavaş yavaş değil, açıkça, gözümüzün içine baka baka tüketiyor. Yozgat’ta, Esenli Gelingüllü Barajı’nın durumu tam da bunun somut bir göstergesi.
Barajın Emirhan Köyü’ne bakan kısmı, yaklaşık 3 kilometre geri çekilmiş durumda. Sadece su değil, umut da çekiliyor topraktan. Gök, yağmura hasret; toprak, neme; bizler ise bilinçli davranışlara…
Her geçen yıl bu tablo daha da kararıyor. Kuraklık artık mevsimsel değil, yapısal bir sorun. Bunun temelinde de sadece doğanın döngüsü değil, insanın hoyratlığı yatıyor. Bilinçsiz sulama, suyu değerli bir kaynak değil de sınırsız bir nimet sanmak, tasarrufu bir zorunluluk değil lüks görmek… Tüm bunlar Gelingüllü ve diğer barajlarımızdaki kuraklığı derinleştiriyor. Kuraklık, kuraklığı çağırıyor; çığ gibi büyüyor.
Ve şimdi Yozgat’ın önünde daha büyük bir tehlike var: Şehrin sadece iki aylık içme suyu kaldığı belirtiliyor. Bu bilgi bir alarm değil de ne?
Suda yaşanan azalma sadece insanların değil, diğer canlıların da yaşamını tehdit ediyor. Son dönemde yapılan tahliller, barajdaki balıkların herhangi bir hastalığa yakalanmadığını, ancak yaşanan ölümlerin oksijen yetersizliğinden kaynaklandığını gösteriyor. Su azalıyor, oksijen bitiyor, yaşam tükeniyor.
Bugün gökyüzüne bakarken sadece güneş değil, biraz da yağmur arıyoruz. Çünkü yağmur artık sadece bereket değil, hayatın ta kendisi.
Yağmuru bekliyoruz. Ama sadece gökten inmesini değil, zihinsel bir dönüşümle, bilinçli bir yaşamla kendi içimizde de yağmuru çağırmalıyız. Yoksa toprak gibi biz de kuruyacağız.