Büyükbabam İbrahim Karakurt merkeze bağlı Lök köyünden.
Sert gelenek ve göreneklerle yaşamış hep.
Anlattıklarından çıkarıyorum bunları.
Yokluk belini bükecekken yurtdışına gitmiş tabiri caizse yaşadıklarının sıkıntısını atmış üzerinden.
Yaşadıklarını da şiirlere döküyor şimdilerde.
Eski günlerinin özleminin yanı sıra tanıdığı bir çok kişinin de yaşantısını şiirlerine döküyor.
Çoğu bölüm ise eskilerin yaşantısından tüyolar veriyor.
Bunları okudukca önceleri yaşanılan örf ve adetleri ne kadar sertmiş diyorum.
Mesela annem doğduğunda ‘Kızın oldu’ diyecekler diye 1 hafta köye girmemiş.
Böyle bir çok konu var..
Mesela köydeki yoklukla ilgili ilginç dörtlüklere rastladım :
“Kışın ahırda yazın dağda yatardık,
Koyuna – kuzuya dikek keserdik,
Yorgan döşek değil çıplak yatardık,
Bu hayallerle üzgün yaşar garibim.”
Ve şöyle devam ediyordu :
“Giyim kuşam bilmezdik,
Doyasıya yemek yemezdik,
Gezme dersen hiç bilmezdik,
Geçen hayallerle yaşar garibim.”
Şartlar oldukça zorlu.
Şiirlerine yansımayan anlatılanlar var.
Mesela:
Biraz da komedi katıyor ballandıra ballandıra anlattıklarına:
“Su bulmak çok zor, bulduğumuzda yani ayda yılda bir banyomuzu evin altındaki ahırda yapardık, hem de geze geze “diyor.
“Nasıl oluyor bu?” diye hemen soruyorum.
“Ahırın tabanının pekiştirilmesi için gerekli olan su nerden geliyor” diye karşı cevap hazır.
Yani su bulmak zaten zor. Suyun boşa harcanmaması gerekiyor.
¨ ¨ ¨
Eşek sırtında Kırşehirlilerin sattığı şekerli leblebi ve kırık leblebiden bahsediyor ki köyde sayılı kişi alırmış bunlardan.
En büyük eğlenceleri de yufka ekmeğe yağ sürüp yemekmiş ki durumu daha iyi olanlar yağın üstüne toz şeker atarmış.
“Nasıl imrenirdik şekerli yufka ekmeğe diyor” iç geçirerek.
Ama bu yokluk içindeki günler bile ne kadar samimi.
Şimdilerde bayram kutlamalarımız. Çoğunlukla evde sosyal iletişim araçlarıyla oluyor.
Genç nesil için bayramlaşma ziyaretleri ise emrivakiden oluşan bir olay olarak görülüyor.
Bağlar iyice kopuyor.
Genç nesile en azından bayramın o güzel ruhaniyeti içerisinde Sıla-i Rahim’i iyice anlatmak gerek diye düşünüyorum.
¨ ¨ ¨
Büyükbabamın dörtlüklerinden birisinde de gelin kaynana ilişkilerine rastlıyorum :
“Kaynana sert bakıp gelinini üzüyor,
Gelin sinirinden bardak çanak kırıyor,
İkisi bir arada huzur olmuyor,
Bu yüzden gülmez ağlar analar.”
Yaşantımızda olmazsa olmazıdır gelin - kaynana didişmeleri.
Gelinler hep kötü olur mu ?
Mesela eskilerin hörmetkar gelinlere şöyle sesleniyor :
“Hizmet çok, inek – koyun sağardı.
Onları pişirir kaymak yoğurt çalardı,
Yünleri eğirir çorap kazak örerdi,
Onları hayal eder üzülür garibim.
*-*
Bu sözlerin çokluğu değil azlığı vardır,
Bu çileyi çektiren terbiye vardır,
Bunun tersini söyleyenin yalanı vardır,
Bu hayallerle durgun üzgün garibim.”
Bir bölümde de çevresinde gördüğü yaşlıların dilinden yazıyor :
“Besledim büyüttüm günlerini görmedim
Çok dua ettim ölem dedim ölmedim
Ben onlara bal verdim kuru ekmek almadım
Çok sevdim ama sevilmedim ona yanarım
*-*
Birisi ağlasa hastamı diye üzülür ağlardım
Yemeğini yemese gülmez karalar bağlardım
Üşümesinler diye yünlere sarar bağlardım
Meğer her şeyler boşumuş ona yanarım”
Hep yaşanmış olayları dile getiriyor.
Kalemine sağlık.
¨ ¨ ¨
Evet bir kurban bayramına daha kavuştuk. Bayramların hiç değişmeyen bir sözü vardır. Bir çoğumuzun aklına geldi bile “Nerde o eski bayramlar”
Bu deyim eskilerde yaşanan güzel günleri bütünleyen bir söz ve herkesin kendine göre hasretle aradığı anıların hikayesini saklar bu dört cümle.
Aslında 50 – 60 yıl öncesinde de, hatta her dönemde söylenmiştir.
Hani diyoruz ya; “Nerde eski bayramlar?”
İşte, 3-5 yıl sonra özlenecek, güzel anılara imza atacağımız, eskiyecek bir bayramı yaşıyoruz şimdi.
Gelin bu bayramı Bayram gibi yaşayalım. Henüz elimizde olan mutluluklara, iyi günlere daha da önem verelim.

Bayramınız kutlu olsun.

15.10.2013

OKUR YORUMLARI
mahmut erdem
06.11.2013 11:21:00

Selam Erdoğan bey yazınız güzel olmuş ,Ataerkil ailelerin yokluk yüzünden nasıl parçalanmak zorunda kaldığının'da umarım bir yazınızda ele alırsınız. YOZGAT'A ailelerin gurbet acısı yaşamadan güzel YOZGAT'TA Kalabilmelerini sağlayacak fabrika ve iş istihtamı'nın olduğu sahaların açılması dileğimle selam

ABDULKADİR ÇAPANOĞLU
22.10.2013 17:20:00

Değerli kardeşim Erdoğan Bey’ciğim. Büyükbabanız Sayın İbrahim Karakurt’un şiirlerinden bizlere naklettiğiniz kısımları bayramdan bu yana içim burkularak tekrar tekrar okuyorum. Onun yaşadığı günlerdeki sıkıntıları kısmen de olsa bizlerde yaşadık. Bu yüzden defalarca okuyarak o günleri bir daha anımsamak istiyorum. Hele tatillerde Yozgat’a geldiğimizde tereyağlı çalmalı yufka dürümler, tatil bitip gurbete gittiğimizde bir dilim ekmek üzerine sürülen sana yağı üzerine dökülen toz şeker tezatlarını yıllarca yaşadık. Dileğim, Sayın İbrahim Karakurt’un içten şiirleri ziyan olmasın. Sizin bu şiirlere sahip çıkmanız, en azından köşenizden bizlere aktarmanızdır. Selam ve sevgilerimle.

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ