A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

YOZGAT’TA YAŞANAN TARİHİ YANGIN FELAKETİ

Değerli okurlar Yozgat gazetesindeki 22 Ocak 2012 tarihli köşe yazımda “Yozgat’ta resim merakı” başlıklı yazımda Yozgat Müzesi olarak kullanılan tarihi Nizamoğlu konağındaki tavan eteği resimlerini ve onların hikâyelerini anlatmaya çalışmıştım. Bu resimlerin birisinde bir şehirde büyük bir yangın resmedilmişti. Resimde çatıları kiremit olan birbirine bitişik, sıkışık bir biçimde tasvir edilmiş tek tip boyanmış, üç katlı, kırma çatılı evler vardır.  Dikkat edilirse o devirde çatıların hepsi kiremit ile örtülü ve bu durum Yozgat’a gelen bütün yabancı seyyahların dikkatini çekiyor.   1957- 58 yıllarında babamın memuriyeti nedeniyle Niğde’de bulunuyorduk. O yıllarda bile Niğde evlerinin büyük bir kısmı toprak dam idi. Damdan dama atlayarak çarşıya kadar gidebilirdik.  Tavan eteği resminin sağındaki ev kümesinin güçlü bir yangına teslim olduğu görülüyor.  Alevler her yanı kaplamış,  siyah dumanlar yükselmektedir. Ateş ve dumandan göz gözü görmeyecek bir hava resmedilmiştir.  Ancak yangının nerede gerçekleştiğini net olarak belirlemeye imkân veren herhangi bir ipucu yoktur ama resimdeki şehir elbette Yozgat’tı. Çünkü bilindiği gibi şehir geçmişte büyük bir yangın felaketi yaşamıştı.  

Bu resim ile ilgili olarak değişik kaynaklarda yaptığım araştırmalarda şu bilgilere ulaştım; Yozgat yangınından önce 30 Eylül 1870 Cuma akşamı Kayseri’de çarşı yollarının üç tarafa doğru ayrıldığı ve çok miktarda parlamaya hazır yağların bulunduğu bir kavşakta yangın çıkar. Ağaç direklerle örtülü tavanlar çıra gibi yanar. İki saat içinde iki binden fazla dükkânın bulunduğu şehrin iş merkezi tamamen kül olur. Hâlbuki şehrin binaları, tüm duvarlar, bölmeler ve zemin tamamen taştan yapılmış olduğundan yangın çıkması ve yangının başka binalara sıçraması neredeyse imkânsızdır.

Ne gariptir ki, Yozgat’ta da şehri kül eden bu yangın Kayseri yangınından iki buçuk yıl sonra çıkar. 1873 yılı 21 Haziran’ında kayıtlara geçen bu yangının 1873 yılı (Sultan Abdülaziz dönemi) Nisan veya Mayıs ayında gerçekleştiği sanılıyor.  O tarihteki resmi kayıtlara göre Yozgat’ta,  8.170 Müslüman, 5.500 Ermeni, 400 Rum ve 160 Protestan’dan oluşan 14.230 nüfus yaşamaktadır. Ve yine ne gariptir ki Yozgat’ta da tıpkı Kayseri’deki gibi bir yangın çıkacağı bir kaç haftadır bekleniyormuş.  Yangında,  üç han, üç hamam, 240 dükkân tümüyle kül olmuş, şehrin iş merkezlerinin olduğu önemli bir bölümünü harap etmiştir. Özellikle Protestanların önemli bir kısmı büyük kayıplara uğramışlardır. Kayıtlardaki “beklenen yangın” ifadesinden, hem 30 Eylül 1870 te Kayseri’de hem de bundan iki buçuk yıl sonra muhtemelen Nisan veya Mayıs 1873 te Yozgat’ta yaşanan yangınların kasten çıkarıldığı anlaşılmaktadır.

Aynı yıllarda tüm ülkede olduğu gibi Yozgat şehrinin de içinde yer aldığı bölgede büyük bir kıtlık yaşanmaktadır.  Halk açlık nedeniyle ambarlara saldırmaya başlamış. Kıtlık gerçekten de büyük bir afetti.  İç Anadolu’da meydana gelen bu kıtlık nedeniyle mevcut ambarlar halk tarafından yağmalanmaya başlanmıştı. Bu hadiselerin yaşandığı illerden biriside Yozgat ili olmuştu. 1290 tarihinde Çorum Redif miralaylığına ve Büyük Asker Zabitine yazılan telgraf name suretidir başlıklı yazıda, Yozgat’ta zahire azlığından bazı karyelerde ambarların yağmalanmaya başladığı haberlerinin geldiğini ve buna tedbir olarak Çorum’daki nefer at-ı ihtiyat iyeden bir bölük piyadenin gönderilmesi için Seraskerlikten Çorum Redif Miralaylığına mezuniyet verilmesi istenmektedir. Aynı yazının bir nevi devamı niteliğinde olan bir başka yazıda da;  Ankara Vilayet-i Celile’sine başlıklı telgraf name de Ankara’da meydana gelen kıtlık ve pahalılık nedeniyle alınan tedbirin sert bir şekilde uygulanmaya devam edilmesi, ayrıca Yozgat’ta meydana gelen yağma hadiselerinin halledildiği bu nedenle halkın suhulet içerisinde tutulması gerekliliği bildirilmektedir.

Hâlbuki Yozgat’ta gerçek hiçte öyle değildi.  Çevre köylerden gelen yarı aç fakat henüz mutlak çaresizliğe düşmemiş, elinde hâlâ bir bakır ibriği,  bir koyunu, bir yatağı veya bir yorganı bulunan ve bunu satıp bir parça ekmek almaya çalışan insanlardan oluşuyordu. Devlet, Maliye Bakanlığına gönderilen bir tezkire ile nakliye zor olsa da, özellikle Yozgat’a İzmit ve Sivas’tan zahire nakli yapılmasını istemiştir.

Aynı günlerde Sungurlu’nun durumu Yozgat’tan daha kötü bir durumdaymış. Oranın yöneticisi kış boyunca 5.000 insanın açlıktan öldüğünü söylemiş. Sokaklarda ölenlerin bazen dört gün boyunca gömülmeden kaldıklarını ve cesetlerinin köpekler tarafından parçalandığını anlatmış.

Yozgat’ta yaşanan büyük yangın,  elbette büyük bir felaket ve şehrin yaşantısına vurulmuş müthiş darbeydi.  Ama yaşanan kıtlık o kadar büyükmüş ki dönemi yaşayan Yozgatlılar, bu felaketle ilgili şöyle bir ifade kullanmışlar, “Kıtlık karşısında bütün bunlar unutulur.”

Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin derler ama şimdi tüm dünya ülkeleri bir pandemi ile terbiye oluyor.  

OKUR YORUMLARI
Osman KARACA
06.12.2020 18:00:58

Değerli Abdülkadir Çapanoğlu Hocam, Rahmetli Ninem Hamide Hanım o günleri anımsatmak adına, "90'ın kıtlığı gibi felaket ALLAH kimsenin başına vermesin" ibaresini kullanırdı. O günleri kendisi yaşamamış olsa da babası, annesinde iyi dinlemiş, ne büyük bir felaket olduğu hafızasında yer etmişti. Yine halk dilinde günümüzde de kullanılan bir tabir vardır; Doksanın kıtlığından kalma...! Çocuk yaşta bunun ne anlama geldiğini anlamasak da, bugün bu gerçekleri siz değerli kalemler sayesinde anlıyoruz ki, o bahsedilen 90'IN KITLIĞI HİCRİ 1290 TAKVİMİNİ işaret etmekte. Yüreğinize sağlık, kaleminiz var olsun.

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ