A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

YOZGAT'TAN GÖÇE SEVİNSEM Mİ?

Şaşırdınız değil mi? Herkes gibi bende sık sık Yozgat milletvekillerini tenkit eder Yozgat’a bir yatırım yapılmadığı için “Durmak yok Yozgat’tan göçe devam” derdim. Sözümü geri alıyorum.

Yozgat Belediye Başkanımız Sayın Kazım Arslan Beyefendi, Belediye tarafından Büyük Cami etrafında gerçekleştirilecek olan Büyük Cami Odun Pazarı Meydanı ve Otopark Projesi’nin ihaleye hazır hale geldiğini. Odun Pazarı Meydan ve Otopark Projesi’ne Haziran ayı itibariyle başlanılacağını, Tol Çarşı’da da çalışmalara başladıklarını, “Tol Çarşı’nın orta katını düzenlediklerini burada güzel bir kapalı çarşı ortaya çıktığını söylüyor. Bana bir müjde gibi geldi. İnşallah dedim şöyle yürekten.

Geçen yıl Haziran ayının ilk haftası bir fırsat bulup eşimle birlikte Yozgat’a gitmiştik. Kuzenim Halit Çapanoğlu ve eşi Seyhan Çapanoğlu ve cici yeğenlerim sayesinde çok güzel bir 5 gün geçirdik. Gider gitmez değerli büyüğüm, akrabam Ali Şakir Ergin Hoca’mı ziyaret ederek önce ruhumu tazeledim. Oradan Yozgat Gazetesine uğradım. Değerli dostum Osman Hakan Kiracı ve Yazı işleri müdürü değerli kardeşim Erdoğan Budak ile tatlı bir sohbet içindeyken TRT Türk Halk Müziği müdürü değerli kardeşim Habib Coşkunsoy Ankara’dan çıkagelmez mi. O kadar mutlu oldum ki “Bu gün ne mübarek bir günmüş” dedim. Habib kardeşim, uzun süren sabırlı araştırması neticesi zaman içinde unutulan Ceritzade Hüsnü Efendi ağıtını tekrar bize kazandırmıştı (bkz. Ceritzade Hüsnü Efendi yazım).

Bu arada evde yapılacak ufak tefek tamiratlar için çarşıdaki esnaftan alışveriş yaptık. (Arabamın bagajında bir matkap ile küçük el aletleri taşırım) Anadolu’mun bu güzel, içten ve samimi esnaf kardeşlerim güler yüz ile bize yardımcı oldular. Ne istediğimi tarif edemezsem “Amca geç içeriye kendin bak uygun olan varsa al diyerek beni malzeme rafları ile baş başa bıraktılar. Öyle güzel bir çift menteşe buldum ki zaten iki adet kalmıştı, onları da ben kaptım. Yozgat’ımızda “Paytoncular diye bilinen sülalenin torunu zengin nalburiye çeşidi ile Sayın Mehmet Örmüş’ün ve Ofluoğullarından camcı Sayın Dursun Sarıca’nın sıcak ilgileri beni çok mutlu etti. Tabi, bu arada söylenen çaylarda o kadar makbule geçti ki. Sonraki gidişlerimde Mehmet kardeşime uğrayıp bir çayını içmeyi itiyat edindim. Bir başka gidişimizde de traktörünün römorkuna yüklediği üzümleri Çapanoğlu Camii önünde satan 50 yaşlarındaki hemşerimin “güle güle ye kurban olduğum” temennisi gözlerimi yaşartmıştı. Kendi insanımın kendi aksanı ile hitabı ve konuşmaları içimde sıcak bir şeylerin akmasına sebep oldu çok duygulandım çok mutlu oldum.

İstanbul’da bizi bunaltan ulaşım sıkıntısı yoktu her yere beş dakikada yürüyerek gidip geldik. Meyve sebze dalından kopmuş, topraktan yeni sökülmüş gibiydi ve çok ucuzdu. Mesela kayısı her dükkânda 2 lira idi, İstanbul da 11 liradan 7 liraya inmiş olarak bulduk. Milli kayakçımız rahmetli Yaşar Eryaşar ağabeyimizin çocuklarının işlettiği Eryaşar Kırtasiyede epeyce bir fotokopi çektirdim hem de üç otuz paraya. Ciltleyip verdiler sağ olsunlar. Gimat mağazasında güveç hazırlattık. Kasap reyonunda görevli iki kardeşim aldığımız domatesi, biberi, patlıcanı, soğanı, sarımsağı doğrayıp güvece bastılar. Kırk teşekkür ile alıp fırına verdik. Yozgat’ımızın canlı tarihi, değerli Yılmaz Göksoy Hocamı da davet edip afiyetle yedik. Yemekten sonrada engin Yozgat bilgisinden istifade ettik.

İkinci memleketim saydığım Amasya’ya gittik günübirlik. 1961 yılından beri görmediğim iki arkadaşımı yeniden görmek için. Birisi Amasya Üniversitesinde tarih öğretmeni Ahmet Semerci, diğeri eczacı Zekeriya Pekşen. 54 yıl sonra yine birlikte olduk. Amasya 1961 yılından bu yana eminim 3 Amasya kadar daha büyümüş. Enine büyüyemediği için uzayıp gitmiş. Amasya çok güzel, yeşillikler içinde meyvesi sebzesi bol ama trafik aynı İstanbul trafiği, adım adım.

İstanbul’ a dönünce düşündüm. Yıllardan beri göç veren Yozgat’ta da şehir merkezinde trafik problem olacak duruma gelmiş. İstanbul’da olduğu gibi esnafın araçlarını sabahtan akşama işyerlerinin önünde park etmesi kuyumcular caddesini ve merkezdeki birçok cadde ve sokağı fena şekilde daraltmış. Köyden Kent’e hücumun sonucu bu nüfus yoğunluğu Amasya gibi iki dağın arasına sıkışmış Yozgat’a da fazlamı geliyor acaba dedim.

Daha çok Çapanoğlu Kentpark tarafına doğru yoğunlaşan yüksek katlı gerek Toki gerek müteahhit inşaatları da köyden kente göçü hızlandırıyor sanıyorum. Hükümetlerden üvey evlat muamelesi gören Yozgat neden bir Beypazarı olmasın diye düşündüm. Beypazarı’na her hafta sonu Ankara’dan 200 den fazla otobüs ile yerli turist geliyormuş. Bizde ailecek üç kere gittik. Seviyoruz Beypazarı’nı. Çünkü bizim eski Yozgat’ın birebir benzeri. Oraya gittiğimizde eski Yozgat’a gitmiş gibi oluyoruz. Ankara’dan gelenler sabah gelip akşama dönüyorlar. Hıdırlık tepesinden başka da gezecek bir yer de yok. Ama Belediye binasının altında gümüşçüler çarşısı var. Beypazarı’na gelen herkes buradan mutlaka bir şey alıyor. Çapanoğlu Süleyman Bey zamanında da Yozgat savatçılıkta (gümüş işlemeciliği) en önemli merkez imiş şimdi neden olmasın. Çok güzel temiz lokantaları var, yemek fiyatları hepsinde aynı. Şekerlemecilerde envai çeşit tatlılar, lokumlar ye beni tat beni diye bağırıyor. Tatmak bedava zorla ikram ediyorlar. Kendi aracınız ile gelmişseniz sedirli, yastıkları kırlentli ahşap evlerde ev sahibinin güler yüzü ile konaklıyorsunuz. Belediye başkanı bu ev sahiplerini pansiyonerlik kurslarında eğitmiş. Demirciler çarşısında hala soğuk demir ürünleri değişik bakır hayvan çanları üretilip satılıyor. Sokaklarda hanımların evlerinde ürettiği makarnaları, erişteleri, pestilleri, tarhanaları vs. ve dağlardan topladıkları değişik otları sattıkları stantlar var. Beypazarı halkı para basıyor. Belediye başkanı gönüllü liseli öğrencilerii rehber olarak görevlendirmiş, sizi gezdiriyorlar. İlk gidişimizde bir genç kızımız bizi gezdirdi. Bizde bir öğle yemeği ikram ettik, birkaç kuruşta cep harçlığı verdik.

Bütün bunlar pekâlâ Yozgat’ımızda da yapılabilir. Evlerde kesilen erişteler, tarhanalar, Pekmezler, çalmalar, meşhur Yozgat kadayıfımız, kurutulmuş meyveler sebzeler, kenarı oyalı yazmalar, tülbentler daha neler neler uygun yerlere konulacak stantlarda satılabilir. Tol çarşı hakikaten güzel bir kapalı çarşı havasında olursa ve hanımlarda buradan alışveriş yapacak cesareti bulursa neler olmaz ki.

Lütfen bana kızmayın sevgili hemşerilerim. Evet, bu defa Yozgat’ı bu haliyle çok sevdim. . Keşke şehrin ortasına bir hançer gibi saplanan adeta ikiye bölen o dev gibi ucube binaları yıkabilsek. Lise caddesine, Abdullanın Bostandan gelip sıra söğütten geçen öz’ün iki kenarına, Saathaneden Çamlığa doğru giden yolun iki yanına, eski bahçeli evleri yeniden getirip koyabilsek. Kendi bahçemizde olduğu halde komşunun bahçesinden meyve çalabilsek. Öz’ün içinden kuyruklu kurbağa yavrularını balık diye tekrar yakalasak. Ben çok özlüyorum. Ya siz?

Dönüş yolunda açtım Yozgat FM’i akrabam yeğenim Koray Bulut’dan bir Yozgat Türküsü rica ettim. Gözlerim nemli Kırıkkale’ye kadar dinledim.

03.03.2017
OKUR YORUMLARI
Muhsin Köktürk
04.03.2017 11:01:00

Abdulkadir Kardeş,

Sondan ikinci paragrafı okuyunca çocukluğumun o güzel günlerini yaşadım yeniden. Güzel bir özlem, ama o eski Yozgat'tan eser yok şimdi. Ne yazık ki geriye dönüş de yok.

Ah be dostum, yaramı deştin derinden; bir, "Of" çektirdin bana.

Kalemine, yüreğine sağlık.

Saygılarımla.

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ