A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

TÜRKİYENİN İLK BOKS MAÇI

Türkiye’nin ilk boks maçı 1 Nisan 1932 tarihinde tarihi Tepebaşı Tiyatrosunda yapılmıştı. Fransız boksör Franki Marken, kendisi ile dövüşecek kimse bulamayınca zamanın gazetelerine “ karşıma benimle dövüşecek kimse çıkmazsa Fransa’ya döneceğim ve Türkleri dövdüm diyeceğim” diye kışkırtıcı ilanlar verir. Bu ilan pehlivanların buluştuğu kahvede de konuşulur. İlana sinirlenen Cemal Pehlivan boksörün cüssesine de bakarak “abe bu nasıl bir adamdır ki bizi böyle hakir görür” diyerek dövüşmeye talip olur. Kurtdereli Mehmet Pehlivan “Cemal bu bizim bildiğimiz bir spor değil” diye kendini ikaz etse de o kararını vermiştir. Şöyle bir anlaşma yapılır. Bu sadece, hususi bir boks maçı olacaktır. İki boksör yerine bir boksör ile bir pehlivan arasında olacak ve maç tamamen boks kuralları dairesinde cereyan edecektir. Franki, gazetecilere verdiği röportajda Cemal pehlivanla yapacağı maç hakkında izahat verdikten sonra bu maçı kazanacağına tamamen emin olduğunu söyler. Maçı kazanacağından o kadar emindir ki, bu dövüşten bir hafta, on gün sonra Selim isminde birisi ile de maç yapmağa hazır olduğunu ve maç mukavelesini de imzalamağa hazır olduğunu söyler. İki sporcu 1 Nisan günü saat 15.00 de karşılaşacaklardır. Tepebaşı Tiyatrosu, bir boksörle bir pehlivanın yapacağı bu müsabakayı merak edenlerle tamamen dolmuştu. İzleyiciler, biri diğerine tamamen aykırı iki sporcunun nasıl karşılaşacağını merakla bekliyordu. Cemal pehlivanın, soyunup arkasında bir havlu sarılı olduğu halde iri cüssesiyle ringe gelmesi uzun alkışlarla karşılandı. Pehlivan, kendine ayrılan köşeye gidip oturdu ama Franki daha meydanda görünmüyordu. Ancak 20-25 dakika sonra göründü. Franki’nin de ringe çıkması ile Ringe gelen hakem Todori, biri pehlivan öbürü boksör iki sporcuyu görünce böyle bir müsabakanın mümkün olamayacağını dolayısıyla bu maçın hakemliğini yapmak istemediğini, bu işin mesuliyetini alamayacağını söyledi. Güreş Federasyonu da bu işin geriye bırakılmasını isteyince seyirciler arasında bir curcuna başladı. Her ağızdan bir ses çıkıyordu. İzleyiciler, biz buraya maç seyretmeğe geldik, paramızı geri isteriz diye bağırmaya başladılar. Kıdemli güreşçilerde itirazda bulundular zira Franki, karşıma kimse çıkmazsa Türkleri dövdüm diyeceğim diyordu. Gürültülerden ahşap salon sanki yıkılacak bir hale geldi. Kalabalığın gözü o sırada salonda bulunan genç Eşref Şefik’e takılınca onun hakemlik yapması için tezahürat yapmaya başladılar. Etrafında bulunanların da teşviki ile ringe çıkan Eşref Şefik, “bu iş her ne kadar sportif bir hareket değilse de bir tehlikesi de olmadığını, bir boksörle bir güreşçinin kurallar dâhilinde dövüşebileceğini söyledi ve maçın hakemi olmayı kabul etti ve maç başladı. Genel manzara şöyle idi. Franki, dev cüsseli pehlivanın heybetinden korkuyor, yanına yanaşmağa cesaret edemiyordu. Cemal pehlivan da, daha bir boks yumruğunun nasıl vurulacağını bilememenin tesiri altında kararsız, ama iri cüssesiyle Franki’yi korkutuyor, birbirlerine açık vermemeye çalışıyorlardı. İlk raund böyle birbirlerinin etrafında dönmeleriyle bitti. İkinci raund da Cemal Pehlivan birkaç yumruk vurarak Franki’yi yere serdi. Dokuza kadar saydıktan sonra ancak ayağa kalkabildi. Üçüncü raund da Franki kendini toplayıp bir kaç tesirli yumruk vurmaya muvaffak oldu. Dördüncü raund da epeyce sinirlenen Cemal Pehlivan birkaç yumruktan sonra bir biçimine getirerek Franki’ye okkalı bir Osmanlı tokadı yapıştırdı. Yere yapışan Franki kalkıp yumruk vurmak isterken kolunun incindiği fark etti. Müsabakaya devam edemeyeceğini söyledi. Cemal Pehlivan Türklerin onurunu kurtarmak için kabul ettiği bu boks maçından böylece galip çıktı. Sıkı bir Osmanlı Tokadı işi bitirmişti.

25.03.2013
OKUR YORUMLARI
Adnan GÜÇLÜ
11.04.2013 17:11:00

Sayım A.Kadir ÇAPANOĞLU ;

Ben yazınızda bahsi geçen Cemal Pehlivan'ın torunuyum.(Oğlu Beytullah'ın ilk erkek oğlu) Rahmetli 30 Mayıs 1966 da öldüğünde dört yaşında idim. Beni kucağına alıp göğsüne yaslayıp kalbini göstererek"şuracığı yarsamda içine koyuversem" derdi.
Ne tesadüftür ki iki gündür dedemin bilmediğim gurur verici hayat ve güreş geçmişini Burdur tarihi http://www.burdurtarihi.com/burdurlu%20pehlivanlar.pdf linkten ve Cumhuriyet gazetesi arşivinden öğrendim. Her satırı okudukça kabaran göğsümü ve gözyaşlarımı tutamıyorum.
Dedemin 100 ün üzerinde güreş fotografları ve klişeler bende mevcut. fakat tarih ve yer konusunda bir bilgi yok olanlarda osmanlıca. Babam ve büyüklerimden kimse kalmadı, bilgi alacağım kimse yok.
Size bu araştırmanızdan ve yazınızdan dolayı çok çok teşekkür eder,Annenize Allah'tan rahmet ve başsağlığı dilerim.
Saygılarımla
Adnan GÜÇLÜ

Öcal Oğuz
31.03.2013 07:44:00

Abdülkadir Bey,
Annenizin vefatını zevkle okuduğumuz yazılarınızn altındaki okur yorumlarından öğrendim. Başınız sağ olsun. Allah muhterem validenizin mekanını cennet eylesin, size de sabırlar versin.

Adınız ve Soyadınız
30.03.2013 22:14:00

Sayın Çapanoğlu,Allah geride kalanlara uzun ömürler versin.Hakkın Rahmetine kavuşan tüm din kardeşlerimize annenizle beraber mağfiret eylesin.

Hürmet ve dua ile Allaha emet olunuz.

Em.Öğr.Zehra Öztürk
29.03.2013 10:11:00

Sayın A.Kadir Çapanoğlu.
Yazınız beni 70 li yıllara götürdü.Çok muhteşem bir tiyatro idi Tepebaşı tiyatrosu.Yan balkonları ve tavanı altın varak kaplama idi. Oyun başlayana kadar tiyatronun içini hayranlıkla seyreder vaktin nasıl geçtiğini anlamazdım. O zaman bir tiyatro kültürüde vardı.Herkes güzel elbiselerini giyer öyle gelirdi.Öksürmeye bile çekinirdik.1970 yılı idi bir sabah kalktıkki tiyatro yanmış.Zaten ahşap olan bina bir anda kül olup gitmiştir.İçimiz yandı ama elden ne gelir.Osmanlıdan kalan bir güzel eser daha arsa rantına kurban edilmişti. Güzel yazılarınızı zevkle okumaya devam edeceğim. Saygılar.

Ahmet KAPANCI
26.03.2013 11:46:00

Selam,
Öncelikle tekrar başınız sağolsun diyeyim.
Yazdığınız bu olayı babam yıllar önce daha da süsleyerek anlatmıştı. Milliyetçilik damarından dolayı herzaman, milli spor karşılaşmalarında söylediği bir şey vardı,öyle sporcu olacaksın ki,(yapılan sporun sporcusu,diyelim ki) yüksek atlamacı,bir zıplayacak yere düşmeyecek,boksör ise bir yumruk atıp rakibini nakavt edecek,güreşci ise rakibine dalıp tek hareketle yere çalıp tuş edecek,futbolcu ise ,5 kişiyi sıraya dizip çalımlayacak ve vurduğu şut ile rakip takım kalecisini,top ile beraber kaleye sokacak,hiç bir zaman hakemlerin yanlış karar vermesine fırsat vermeden sonucu etkileyecek neticeyi en kısa yoldan alacak olmalı,derdi.
Günümüzde yeni nesilin beslenme şartları malum, yediklerimiz anatomimizi, davranışlarımızı, tavırlarımızı, herşeyimizi kesinlikle etkiliyor,ne zaman yaşantımızda materyalizm öne geçti, herşeyin ucu kaçtı,insanlık değerleri başta olmak üzere herşey dumura uğradı, yarınlarımız için korkunun dağları beklediğini söyleyebilirim, bunları düşünüp eksik gördüğümüz tavırlarımızı, davranışlarımızı düzeltip evlatlarımızı daha insancıl ama rekabetçi ve dürüst tavırlarla yarınlara hazırlamalıyız,bunlar için örneğini verdiğiniz yazılarla onlara yol açmalıyız.Örnek yazınız için teşekkürler, saygılar.
Ahmet KAPANCI

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ