A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

TÜRKÇE EZAN’IN KALDIRILMASI

Değerli okurlar, 14 Mayıs 1950 seçimleri ile iktidara gelen Demokrat Partinin Menderes hükümetinin “daha bir ayını doldurmadan” ilk icraatı 16 Haziran 1950 tarihli kanun ile Türkçe okunan ezanın tekrar Arapça okunmasını sağlaması olmuştu. 18 yıl uygulanan Arapça ezan yasağının kalkması "devrimlerden geriye dönüş" ve "irticanın canlanmasının başlangıcı" olarak kabul görür.

Bu konuyu araştırırken karşıma 2000 yılında yayınlanan aşağıdaki güzel yazı çıktı.

Yaşlı bir kadın, Beşiktaş'taki Vişnezâde camii önünde gözyaşlarına boğulmuş, gazetecilere anlatıyordu:

- Allah Gazi'mize dünya durdukça çok ömür versin. Bize Kur’an’ımızın manasını da öğretti. Aklımızın erdiği günden beri namaz kılar, dua ederim. Fakat ne yaptığımı, neler söylediğimi ben kendim de bilmezdim.

1932 yılı Ramazan ayında yaşanan bu tablo, o günlerde İstanbul'un birçok camiinde tekrarlanıyordu. Hareketliliğin nedeni, Mustafa Kemal Atatürk'ün emriyle, Kuran'ın Türkçe okunmaya başlanmasıydı.

Türkçe Kuran'ı ilk okuyan Hafız Yaşar Bey'di. 22 Ocak günü Yerebatan camiinden yükselen bu ses, Cumhuriyet yönetiminin organizasyonu sayesinde hızla öbür camilere yayıldı. Giderek daha fazla camide Türkçe Kuran okunuyor, bu camiler, meraklı kalabalığıyla dolup taşıyordu. Asıl gösteri, 27 Ocak günü Süleymaniye camii, 29 Ocak günü de Sultanahmet camiinde gerçekleşti.

HALK İSTİYOR

Camilerdeki bu hareketliliğe, ‘‘Halk Türkçe Kur'an Dinlemek istiyor’’ başlığını taşıyan gazeteler de destek veriyordu:

‘‘Fatih vaizlerinden Hüsamettin Efendi demiştir ki:

- “Kur'an'ın Türkçesini okumak da aynen Kur'an okumak gibidir. Elverir ki Türkçe Kur'an salahiyet sahibi zevat tarafından tercüme edilsin. Hafız Beylerin okudukları Kur'an tercümesi şayanı itimattır. Halkın bin seneden beri Allah'ının kelamını işittiği halde manasını anlamaması zaten şayanı hayret bir şey idi. Mesut Cumhuriyet devrinde bu cehaletten de kurtulmak ne mutlu bizlere”...

Ayasofya'da Cebeci sokağında Halit Bey de şunları söylemiştir:

- “Bilerek ibadet etmek kadar zevkli bir şey var mıdır? Bilmediğin lisanla ibadet sayılırsa da bilerek ibadet elbette daha başkadır.’’

DİN ADAMLARI SAVUNDU

İbadet dilinin Türkçeleşmesi kampanyasına karşı çıkanların sesi cılız kalıyor; birçok din adamı bile kampanyaya demeçleriyle destek veriyordu. Bursalı Hafız Rıfat Bey, Kuran'ı Türkçe okumanın yararını savunan din adamlarındandı:

‘‘Kur'an'ı Kerim'in Türkçe tercümesi herkes tarafından seve seve mütalaa edildiği gibi ibadet halinde Arapça yerine okunmasında hiç bir mahzur yoktur. Cenabı Hak bile kelamı ilahisinde ve ‘Sure-i Yusuf’’un başında diyor ki: ‘Ben size Kur'an'ı Arapça gönderdim ki halk kelamından anlatın.' Kezalik ‘Sure-i Mümin' de de ‘Biz Kur'an'ı kendi lisanlarında gönderdik ki anlaşılması kolay olsun.
Ya Muhammet! Sen, onlara o suretle tebliğ et ki anlamış olsunlar...' diyor. Hatta Türkçe Kur'an ile namaz kıldırmak bile caizdir.’’
Kur'an'ın Türkçe tercümesi ilk kez 22 Ocak 1932 tarihinde İstanbul'da, Yerebatan Camii'nde Hafız Yaşar Okur tarafından okundu Atatürk'ün bazı din adamlarına Türkçe Kuran hediye etmesiyle de desteklenen kampanyada asıl yenilik, bundan 8 gün sonra, 30 Ocak 1932 günü geldi. O gün ikindi ezanının Türkçe okunacağını duyanlar, Fatih camiine koştular. Büyük bir kalabalık Fatih Camii önünde toplandı. Hafız Rıfat Bey, ezanı önce Arapça, ardından Türkçe okudu:

Tanrı uludur, tanrı uludur.
Şüphesiz bilirim bildiririm tanrıdan başka yoktur tapacak.
Şüphesiz bilirim bildiririm tanrının elçisidir Muhammed.
Haydin namaza.
Haydin Felaha (kurtuluşa).
Tanrı Uludur, Tanrı uludur.
Tanrıdan başka yoktur tapacak.


İlk kez Fatih camiinden halka duyurulan Türkçe ezan, ertesi gün öbür minarelerden de duyulmaya başlandı. Kampanya, Kadir gecesi Ayasofya camiinde zirveye ulaştı. 4 Şubat 1932 tarihli Cumhuriyet gazetesine göre, o gece, Ayasofya'da 40 bin kişi teravih namazı kılmış, 30 bin kişi de cami dışında kalmıştı:

‘‘Dün gece Ayasofya'da toplanan kırk bine yakın kadın, erkek, Türk Müslümanlar, on üç asırdan beri ilk defa olarak Tanrılarına kendi lisanlar ile ibadet ettiler. Kalplerinden, vicdanlarından kopan en samimi, en sıcak muhabbet ve ananeleriyle Tanrılarından mağfiret dilediler.

Ulu Tanrı'nın Ulu adını, semaları titreten vecd ve huşu ile dolu olarak tekbir ederken her ağızdan çıkan bir tek ses vardı. Bu ses Türk dünyasının Tanrı'sına kendi bilgisi ile taptığını anlatıyordu.’’

ARAPÇA EZAN YASAK

Diyanet İşleri Başkanlığı da birkaç gün sonra ‘‘fetva mahiyetinde’’ bir genelge yayınladı. Ramazan bayramında camilerde hutbenin Türkçe okunması sağlandı ve başkanlıktan vesika almayanların Türkçe Kuran okuyamayacağı duyuruldu.

Ramazan sonrasında kampanyanın ardı kesilmedi ve 18 Temmuz 1932 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığı yeni bir genelge yayınlandı. Atatürk'e atfen yayınlanan bu genelgeyle, Arapça ezan okunması yasaklandı. O tarihten itibaren Türkiye'de tüm camilerde ezan Türkçe okundu; Arapça okumakta ısrar edenler yakalandı, haklarında soruşturma açıldı.

Türkçe ezan uygulaması, 1941 yılına kadar da Diyanet İşleri Başkanlığı genelgesine dayanarak sürdürüldü. 1938'de Atatürk'ün ölümünden sonra Arapça ezan yasağıyla ilgili sorunlar giderek artınca Arapça ezan okuyanların cezalandırılması için bir yasa çıkarılması gündeme geldi.

Değerli okurlar, bugün 16 Haziran 2019. 30 Ocak 1932'de Atatürk'ün emriyle başlayan Türkçe ezan uygulamasının 16 Haziran 1950'de Demokrat parti tarafından kaldırılmasının 69. yıldönümü. Demokrat Parti iktidarının ilk icraatı niteliğini taşıyan bu karar, aradan 69 yıl geçmesine karşın ne yazık ki hala tartışma konusu. Yasağın nasıl kaldırıldığı ve Türkçe ezana nasıl başlandığı konusunda farklı tezler öne sürülüyor. Ve maalesef her kesim, yaşananlara farklı cephelerden bakıyor, değerlendiriyor, yorumluyor.

Yazımızı ünlü şairimiz Ziya Gökalp’in şu dizeleri ile bitirelim.

"Bir ülke ki, camiinde Türkçe ezan okunur.
Köylü anlar manasını namazdaki duanın
Bir ülke ki, mektebinde Türkçe Kur’ân okunur
Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Hüdâ'nın
Ey Türkoğlu, işte senin orasıdır vatanın."

Yazarın notu: Ezanın Türkçesi ile bazı cümleler tarafımdan yazıya eklenmiştir. Sürçü lisan ettimse affola. Merak edenler, aşağıdaki linkten Hafız Sadettin Kaynak’ın kendi sesinden dinleyebilir.
https://www.youtube.com/watch?v=-Lt2uOOoOKc

Cumhuriyet Gazetesi kupürleri araştırmacı Hüsnü AYDOĞDU tarafından Sinan Meydan’ın El-Cevap ve Akl-ı Kemal kitaplarından kopyalanarak gönderilmiştir. Teşekkür ediyorum.

15.06.2019
OKUR YORUMLARI
Hüsnü Aydoğdu
17.06.2019 11:23:00

Üzgünüm ki Arapça'nın kutsal bir dil sayılması yanlışlığı da var. Kuran, Araplar arasına indiği için Çince indirilecek bir durumu yoktu. Kaldı ki bir dili kutsal saymak da Kuran'ın anlatısına ters bir durum yaratıyor.

Ayrıca Kuran'da dinin Türkçe yaşanabilmesini de engelleyecek hiçbir yasa da bulunmuyor. Tersine her topluluğa bir elçi yolladık diye yazıldığına göre dini terimlerin Türkçe olabileceği de açık.

Kuran'daki ayetlerde ve yazının en başında belirtildiği gibi önemli olan okuduğunu ve yaptığını anlayabilmektir. Arapça bilen Arapça, Türkçe bilen Türkçe, Almanca bilen Almanca yaşar.

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ