Değerli okurlar, bu fotoğrafı kıymetli dostum Akademisyen Sayın Suay Karaman Hocam gönderdi. Hem sülalemizi hem de Yozgat’ı ilgilendirdiği için Çerkez Etem konusunda çok yazı yazdım.
Çapanoğulları hadisesi sırasında Yozgat’ı nasıl soyup sağana çevirdiğini, onunla da yetinmeyip nasıl yakıp yıktığını tarihçiler de yazdılar. Birçok kaynakta bulabilirsiniz.
Aşağıda ki yazımı sabredip sonuna kadar okumanızı rica ediyorum. Son yıllarda gittikçe azıtan Atatürk ve cumhuriyet düşmanlığının hangi boyutlarda ve çeşitlerde yapılmaya çalışıldığına bir örnek olabilir.
Anlatacağım hadise 2013 yılında yaşandı. Bu olay gerek ailemizden gerek Yozgat halkından beklenmedik bir tepki görünce vazgeçildi ve yöresel basın dışında da yankı yapamadı.
En büyük bayramımız olan 30 Ağustos Zafer Bayramımızın hemen ertesi günü planlanan yandaki bu organizasyon üzerine bende aşağıdaki bilgilerimi sizlerle paylaşmayı uygun gördüm. Yorumu yüce takdirlerinize bırakıyorum.
2013 yılı başlarında Amerikalı film yapımcısı Çerkez asıllı Muhittin İzzet Kandur, Çerkez Etem ile ilgili bir film yapmak isteğiyle Yozgat’a geliyor, Vali Bey, diğer yetkiler ve şehrin kanaat önderleri ile görüşüyor. Ve bu kişiler maalesef konuya ılımlı bakıyorlar.
Bununla da kalmıyor, Çapanoğlu Kent parkta halka açık bir toplantı yapıyor. Toplantıya kulak misafiri olanlar ve Çapanoğlu akrabalarımız bu filmin Çerkez Ethem’i aklama filmi olacağını hatta İsmet Paşa ile Atatürk’ü karalayan bir film olacağı duygusuna kapılıyorlar, tedirgin oluyorlar. Bu konudaki tedirginliklerini bana da ilettiler.
Muhittin İzzet Kandur, siyah beyaz televizyon kullandığımız dönemlerde ünlü” Bonanza” dizisinin yapımcısıdır. Çerkez Etem filmi için de 5 milyon dolar bir bütçe ayrıldığı bilgisi ortalıkta dolaşmaktadır. Bu kaynağın suyu nereden geliyor merakım ile yaptığım araştırmada Yahudi cemaatinin havuzu gibi Çerkezlerin de böyle bir havuzu olduğunu şaşkınlıkla öğrendim.
Ve , mesleğinin Tıbbı atık mümessilliği olduğunu ve Çerkez film yapımcı Muhittin İzzet Kandur’un da akrabası olduğunu söyleyen Mesut Atalay isimli bir zat, Yozgat’ın mahalli gazetelerinden birini ziyaret ederek çekilmesi planlanan Çerkez Ethem Filmi hakkında bilgiler veriyor.
Çapanoğlu İsyanı. İsyanın söndürülmesi için Ethem’in görevlendirilmesi. Ethem’in Yozgat’a gelişi ve Arapseyf civarında isyancılarla çarpışması. İsyancıları en şiddetli biçimde cezalandırması. Nevi şahsına münhasır adalet anlayışı. Millî Hükümet ile ters düşüp, Balıkesir’e sığınması, oradan Yunanistan yoluyla bir İngiliz sömürgesi olan Ürdün’e geçişi. Buradaki esir hayatı ve ölümü, tarihî belgeler ışığı altında tüm yalınlığıyla beyaz perdeye aktarılacakmış. Saathanenin (Saat Kulesi) dibine elli adet idam sehpası kuracaklarmış. Muhtemelen “HAİN” adını taşıyacak film üç ana tema üzerine bina edilecekmiş.
1-Çapanoğlu İsyanı haklı bir isyandır.
2-Çerkez Ethem Bey hain değildir.
3-Çerkez Ethem Vakası, bir anlamda “İkinci Adam kim olacak?” çekişmesiymiş.
Film şöyle bir sahne ile başlayacakmış; Ethem, hayatının son demlerini yaşamaktadır. Mütevazı evinde en göze batan obje, duvarda asılı kocaman kalpaklı bir Atatürk resmidir. Ziyaretine gelen herkese Atatürk’ü anlatmakta ve “o bir kahraman, o bir gerçek lider” demektedir. Başından bu yana “İkinci Adam” rolüne soyunan İsmet İnönü, “İkinci Adam;” olarak benimsenen Ethem’i, önce Çerkes Ethem’e dönüştürülerek gözden düşürüyor, nihayet “hain” damgası vurarak vatanını terk etmek mecburiyetinde bırakıyormuş.
Yani senaryoya göre, Ethem vatanına milletine hiçbir zaman hainlik yapmadı. Resmî tarih hilaf-ı hakikat bilgiler içeriyor demeye getiriyor. Sohbetin burasında sayın yazar, kabak yine İsmet Paşa’nın başına patlayacak diyor. Çok doğru bir teşhis. Buradan da mutlaka Atatürk’e uzanacaktır, bundan adım kadar eminim. Sayın Mesut Atalay’ın bu konudaki samimiyetini bilemem ama daha önce de yazmıştım şimdi bir kere daha anlattıklarına bilgim çerçevesi içinde itirazlarım var. Buyurun cümle cümle birlikte inceleyelim.
“İsyancıları nevi şahsına münhasır adalet anlayışı ile en şiddetli biçimde cezalandırması.”
Cezalandırma nevi şahsına münhasır olabilir mi? Suçlu telakki edilenler hakkında İdam kararı verilirken muhakemesi sonradan görüşülmek üzere diyerek insanlar idam edilebilir mi? Böyle bir vahşet olur mu? Asılanlardan biri de Mutasarrıf Necip beydir. Hâlbuki Necip Bey’in eşi Narsa Necip Hanım ve yardımcısı Fitnat Hanım, milli mücadelede Yozgatlı kadınların da katkıları olsun diyerek 16 Şubat 1920 tarihinde Sivas Anadolu kadınları müdafaa-i vatan cemiyetine bağlı Yozgat cemiyetini kurmuştur. Görevleri doğudan gelen silah ve mühimmatlar ile Yozgat halkının hazırladığı kavurma ve giyecekleri kadınların yönettiği kağnı kolları vasıtası ile Balışeyh’e kadar iletmektir ve bunu başarı ile yapmışlardır. Ama ne yazık ki Çerkez Ethem, yargılamadan Necip beyi de hemen idam etmiş ve Narsa Hanım genç yaşta dul kalmıştır.
2 Ağustos 1920 tarihli İkdam Gazetesine göre üç gün içinde 180 kişi idam edilmiştir. Kebapçı Veysel adında karaktersiz bir herif, geçmişte husumet beslediği insanları “Buda Çapanlara akraba” diyerek astırmış, sonunda olayın farkına varan Ethem, “Bu herif bütün Yozgat’ı astıracak bunu da asında bu iş bitsin” deyip idamlara son vermiştir. Aslında Çapanoğullarından ve onlara akraba kabul edilenlerden asılan sayısı 30 civarındadır fakat kayıtları tutulmadığı için bilinenlerin dışındakilerin kim oldukları bilinmemektedir. Filmin konusu üç ana tema üzerine inşa edilecekmiş deniyor, buyurun birlikte tartışalım.
1- “Çapanoğlu İsyanı haklı bir isyandır. Çapanoğlu ailesi olarak bizler bile hiçbir zaman böylesine kesin bir iddia da bulunmadık. Yeni nesil tarafsız tarihçiler ile birlikte bizde bunu araştırıyoruz. Çünkü yıllarca devlet hizmetinde bulunmuş, Kaymakamlık, Mutasarrıflık, Ağır Ceza Hâkimliği ve hatta son Osmanlı Meclisi Mebusanında vekillik yapmış yani devlet umuru görmüş bu insanların nasıl olurda böyle bir başkaldırının müsebbibi olurlar anlamaya, çözmeye çalışıyoruz. Ama Atatürk’ün bu olayla ilgili olarak büyük hoşgörü ile Akdağlı Bahri Bey’e (Tatlıoğlu) söylediği “O dönemi kendi içinde izah etmek gerekir” sözünden yola çıkarak kesin suçlu olmadıklarına da tüm kalbimizle inanıyoruz. Bunun için araştırıyoruz, sorguluyoruz ve kimlerin Ankara’ya gidebilmek, mebus olabilmek için Çapanoğullarına karşı gözlerden uzak yürütülen bir birlikteliğin ve tertipçiliğin ve hatta hıyanetin içinde olabileceklerini bulmaya çalışıyoruz. Zira çok değil bir yıl kadar sonra Atatürk, başkaldırıya katılan Çapanoğlu Beylerini muhakeme bile ettirmeden affetmiştir
2- “Çerkez Ethem Bey hain değildir. “
Bu konu da Mister Kandur’un daha işin başında yaptığı açıklama bile bizleri tedirgin etmeye yetmiştir. Şöyle diyor Sayın Kandur; “Çerkez Etem, İnönü ile arası açılınca Yunanistan’a gitmiş.” Yani almış lüks mevkiden numaralı biletini binmiş vapura gitmiş. Yani üç kardeş Uşak’ta Yunanlılarla görüşmemişler, anlaşma yapmamışlar, Türkiye Büyük Millet Meclisince vatan haini ilan edilip gıyaplarında idama mahkûm edilmemişler. Ethem ailesi ve kendisine bağlı adamları ile Yunan savaş gemisine binip Yunanistan’a iltica etmemişler. Yani Yunan askerî yetkilileri, Etem’e”‘Bize İzmir’de neden o kadar zorluk çıkarttın, şimdi buradasın. Orada kalman bizim için aslında daha iyi olurdu. Keşke orada kalsaydın” dememişler. Bak bak bak. Yani orada kalsaydın ve bize hizmete devam etseydin diyorlar.
Yunanlılar böyle demiş ise doğru demişler. Zira Ethem’in ağabeyi Çerkez Reşit, bizzat TBMM ve Mustafa Kemal Paşa’nın huzurunda bakın ne diyor.” Bizim için hayatımız, onurumuz ve çıkarlarımız, bu milletin, bu vatanın hayat ve çıkarlarından yüksektir. Biz İzmir ve dolaylarında geniş araziye, çiftliklere ve servete sahibiz; size iştirak etmekle büyük işler, büyük fedakârlıklar yaptık Yunanlılarla beraber kalabilirdik ve Yunan Başbakanı Venizelos ile ben diz dize oturabilirdim” Ya işte böyle Sayın Atalay. Siz bunları bilmiyor musunuz? Akrabanız Muhittin İzzet Kandur ne diyor; “Çerkez Ethem, ülkesini sevdiği için bir iç savaşa sebep olmaktansa ülkesini terk etmeyi tercih etmiş.” İşte yukarıda Çerkez Reşit’in sözü ülkesini ne kadar sevdiğini belli etmiyor mu? Ülkesini seven bir insan, İttihatçı İzmir valisi Rahmi Beyin 8 yaşındaki oğlu Alpaslan’ı kaçırarak o zamanın parası ile 53 bin lira fidye alır mı? Rahmi bey bu kadar büyük bir meblağı ödeyebilmek için neyi var neyi yoksa satmış bu yüzden eşi hastalanarak yatağa düşmüştür.
Ethem ve hempaları, Ege bölgesinde tam bir vahşet ve açgözlülükle yağmacılık yapmıştır. Hatta bu nedenle kendisi gibi olan bazı şahıslarla da aralarında sorunlar çıkmıştır. Bu sorunlar öylesine büyüktür ki, yağmanın paylaşımını çözmek için araya Çerkez asıllı paşalar girmek zorunda kalmıştır. Ethem ve hempalarının Bursa’da yaptığı talanı, Bursa belediyesi ve valilik, halka 180 bin lira ödeyerek telafi etmeye çalışmıştır.
Sayın Atalay, Çerkez Ethem hakkında yansız fikir sahibi olmak istiyorsanız, ama gerçekten istiyorsanız, Ahmet Efe’nin Çerkez Ethem kitabını okumanızı tavsiye ederim. Çerkez Ethem Yozgat Olaylarını bastırmaya geldiğinde Yozgat’ı iki kere yağmalamıştır. Bir Yozgat’a ilk girdiğin de. İki Çapanoğullarını takipten dönünce. O kadar zenginleşmişlerdir ki “Yozgat, Yozgat değil içi altın dolu vadi imiş” demiştir. Bununla da kalmamış memur maaşları ve sair harcamalar için isyancıların Ziraat bankasından senet karşılığı aldıkları 50 bin liranın 45 bin lirasını tekrar bankaya koyduklarını ama senet üzerinde bir değişiklik yapmayı unuttuklarını öğrenince bu 45 bin lirayı da zimmetine geçirmekten çekinmemiştir. Zavallı bir insandan 53 bin lira fidye alan bir şaki elbette bankadaki parayı da orada bırakmayacaktır.
Çapanoğlu İsyanı haklı bir isyan ise o halde neden Yozgat’ı yağmaladın be adam demezler mi? Hâlbuki Yozgat isyanını bastırmak için Ankara’ya çağrıldığında Atatürk’ün huzurunda ve hakaretamiz bir şekilde şöyle söylemişti. “Orta Anadolu’da bir köşede, hiçbir ecnebi ve İstanbul hükümeti ile İrtibatı kalmayan Yozgat olayını söndürmekten acizsiniz, anladığım şudur ki, başlangıçtan beri hâlâ vaziyeti kavrayamadınız”
Burada şunu özellikle belirtmek gerekir. Ethem ve ailesi hiçte yoksul değildir.1860’larda Kafkaslardan Anadolu’ya sürgün gelmelerine karşın; Bandırma ve Manyas’ta çok geniş arazileri ve çiftlikleri ile değirmenleri vardır. Sürgün gelen aile bir çete gibi çevredeki zavallı güçsüz köylülerin tarlalarına çiftliklerine el koyarak bu serveti edinmişlerdir. Bir görüşmeleri sırasında Çerkez Ethem ve kardeşi Çerkez Reşit ile İsmet Paşa arasında şu tarihi konuşma geçer: İnönü Çerkez Reşit’e soruyor: “Ben askerime bulgur pilavı, hoşaf ancak veriyorum. Maaş da veremiyorum. Sizler bu süvarileri, nasıl besliyorsunuz bu yeni silahları nereden temin ediyorsunuz ve askerlerinize iyi maaş verdiğiniz için askerleriniz Ethem Bey’i seviyorlar. Bu nasıl oluyor’’ diye sorunca Çerkez Reşit şu yanıtı veriyor: “Biz adamlarımızı şöyle toplarız. Suç işlemiş, kelle almışları buluruz. Bizim için bir suç daha işletir tamamen kendimize bağlarız. İyi yedirir, iyi giydiririz, iyi silah veririz. At verir, iyi para veririz ve biz adamlarımızı hep hapishanelerden toplarız” Bu sözlerde Yozgat’ta da böylesine bir talanın neden yapıldığı apaçık anlaşılıyor.
Balkanlarda, birinci dünya savaşında ve istiklal savaşında bulunan ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin özel oturumunda madalya ve kahramanlık nişanı ile ödüllendirilen hemşerimiz Yozgatlı Nazım Kafaoğlu o zulüm günlerini bakın nasıl anlatıyor; “Aman Allah’ım bu ne facia? Bu ne zulüm. Çerkez Ethem isyanı bastırmaya değil, Yozgat’ı insanı ile malı ile mülkü ile tahribe gelmiş. Ayak bastıkları yerleri tahrip ve yağma ediyor. Sabahın erken saatlerinde Büyük Cami yakılıyor diye halk sokaklara dökülmüş, kimin haddine camiye yaklaşmak. Caminin yanına yaklaşan yakayı ele veren en azından dövülüyor, vuruluyor. Ulemadan Erzurumzade Hafız Efendi kelleyi koltuğa alıp Ethem’e gidiyor. Bu zulme yağmaya engel olması için ricada bulunuyor. Ethem haykırıyor; “Bu isyanın müsebbibi Ankara valisi Yahya Galip’tir. Onu da istedim. Göndermezse, Ankara’ya döndüğümde onunla birlikte Mustafa Kemal’i de meclisin kapısına asacağım”
Nitekim Ethem’in Yozgat ve havalisinde yaptığı soygun ve yağma gerçekten ayyuka çıkmış ve Millî Mücadele ile ilgili birçok kaynakta bu olaya yer verilmiştir.
Bunlardan bazılarını aktaralım;
İsmet paşa; Yozgat isyanı çok kanlı bir şekilde bastırılmış ve Yozgat yağma edilmiştir. Ethem Bey’in kuvvetleri Ankara’ya geldikten sonra Ankara çarşısında ve Ankara’nın etrafında kurulan panayırlarda Yozgat’tan sürdükleri hayvanları halkın gözü önünde sattılar.
Yunus Nadi; Yozgat isyanını bastıran kuvay-ı seyyariyenin, beraberlerinde ganimet olarak pek çok eşya ile beraber her cins hayvanı getirmiş olmaları Ankara’da kötü tesir yaratmış, bir hayli söylentiye sebep olmuştu.
Damar Arıkoğlu; (O yıllarda mecliste üye). Ethem kuvvetleri Yozgat dönüşünde isyana katılmayan köylülerden yağmaladıkları hayvan ve değerli eşyaları Ankara pazarlarında haraç mezat sattılar.
Ali Fuat Cebesoy Paşa; “Çerkez Ethem' in askerleri, Yozgatlı gelin ve kızların çeyizlerinden soydukları altınları, Karacabey çarşısında harcamakla bitiremediler…………. Çerkez Ethem denilen cahil bir çete reisi ve şöhret budalasının, Yunana geçiş ihaneti ardından, bir de büyük şefimize tagafül (Anlamazlıktan, bilmezlikten gelme, bilmiyor görünme) göstermesi, nankörlük ve ahlaksızlıktır..."
Kurmay Albay Rahmi Apak; Yozgat İsyanının bastırılması, üç kardeşler Kuvayı Seyyaresi’nin her ferdini zengin etmiş ve kuvayı Seyyarenin mevcudunu artırmıştır. Ankara’dan Eskişehir’e gelen Kuvayı Seyyare, hiç kimseye müracaat etmeksizin kendi konakçı subayları vasıtasıyla keyiflerinin istediği en güzel evleri boşaltarak sahiplerini içlerinden kovup yerleştiler. Cepheye hareket etmeden önce biraz yorgunluk çıkardılar. Günlerce gezdiler eğlendiler, at oynattılar. Yozgat’tan çalıp çırptıkları banknotları, sarı liraları, kadınlara mahsus asım takımlarını burada israfla sarf eylediler. Kamçılarını gümüşlettiler, kılıçlarını savatlattılar, hesaplarını düzelttiler. Mehmetçikler ot yerken Ethem’in adamları kuzu çevirme yiyordu.
Falih Rıfkı Atay; Ethem kuvvetleri Yozgat dönüşü Türk köylerini yağma ederek Ankara’ya gelmişler, talan eşyasını açıkça Ankara pazarlarında satmışlardır.
Mustafa Kemal Paşa; Yozgat’ta isyan edenlerin tepelenmesine gitmiş olan bir kuvvetin diğer taraftan masum olan ahaliyi zarara soktukları anlaşıldı. Hâlbuki istediğimiz o değildi. Bazı yerlerde koyunlar gasp olunmuştur. Hükümet ağzını kapatıp kulaklarını tıkamıştır. Müracaat edenlerin parasını vermiştir.
Şu konuşmayı da bir yere not etmenizi salık veririm Sayın Mesut Atalay. 23 Haziran da Yozgat’a gelen Çerkez Ehem ertesi günü divan-ı harp kurarak Çapanoğullarından Mahmut ve Vasıf beyleri, Ceritzade Hüsnü efendiyi, Mutassarıf Necip beyi, Hafız Şahap ve oğlu Rafet’i, Kadı Remzi Efendiyi ve Tevfikzade Abdullah Efendiyide (Yozgat saat kulesini yaptıran) olmak üzere toplam 12 kişiyi davaları sonradan görüşülmek kaydıyla astırır. Asılan insanın sonradan davası mı olur. Bu nasıl bir yargılama?
Valilik II. III., IV., V. ve IX. Dönem Yozgat, VI. ve XI. Dönem Ankara, I.(XII) Dönem Kastamonu Milletvekilliği, TBMM Başkanlık Divanı Kâtip Üyeliği ve İdare Amirliği, Kurucu Meclis Ankara İli Temsilciliği ile Devlet Bakanlığı yapan Avni Doğan Bey “Çapanoğullarından asılan ve öldürülenler olmuştur. Bunlar büyüklerine itaati borç bilen ve aile namusu uğruna can veren talihsiz insanlardır” diyor.
Mahmut Bey’i (dedemin babası) yargılayan Çerkez Ethem sorar.
—Adın ne?” Kimlerdensin?
- “Çapanzade Mahmut’um”
- “Demek Çapanzadelerdensin ?”
- “Elhamdülillah”.
Bu meydan okuyuş Çerkez Ehem’in kanını beynine sıçratır.
- “Divan-ı harptesin efendi unutma! Af dile ki canını bağışlayalım”.
- “Ben Allah’tan başka kimseden af dilemem. Vademiz dolmuşsa bunun önüne ne sen geçebilirsin ne bir başkası.”
- “Seni vatana ihanet suçundan idama mahkûm ediyorum, diyeceğin bir şeyin var mı?”
- “Hepimiz, Allahtan geldik, Allah’a gideceğiz. Senin gibi namert bir Çerkez’e ne diyeceğim olacak?”
Etem’in yüzü sararır. Hışımla ayağa kalkıp Mahmut Bey’e şiddetli bir tokat indirir. Bunun üzerine Mahmut Bey Etem’in üzerine atılmak isterse de adamları kollarından tutup bırakmazlar. O da “Allah belanı versin” diyerek Etem’in yüzüne tükürür.
Gelelim filmin üçüncü temasına;
3-Çerkez Ethem Vakası, bir anlamda “İkinci Adam kim olacak” çekişmesiymiş.
Başından bu yana “İkinci Adam” rolüne soyunan İsmet Paşa, güya “İkinci Adam;” olarak benimsenen Ethem Bey’i, önce Çerkes Ethem’e dönüştürülerek gözden düşürtmüş, nihayet “hain” damgası vurarak vatanını terk etmek mecburiyetinde bırakmış. Sayın Atalay, akıl var mantık var. Yukarıdaki satırlarda kuvay-ı Seyyarenin kimlerden teşekkül ettiğini bizzat Çerkez Reşit T.B.M.M. hem de Atatürk’ün huzurunda anlatıyordu. Ortada her türlü zorluklara rağmen teşkil edilmiş düzenli bir ordu ve kurmay bir subay var iken. Atatürk’ü meclisin önünde asacağım diye tehditler savuran, çete reisi, eşkıya ve ordusu hırsız uğursuz ve katillerden meydana getirilmiş birisi ikinci adam olabilir mi? Atatürk gibi bir deha böyle bir hata yapar mı? Siz âlemi kör milleti aptal mı sanıyorsunuz.
Sayın Mesut Atalay, Göreme Bölgesinin film için doğal bir plato özelliğinde olduğunu hatırlatıyor istersek ora da çekim yapabiliriz diyor. Ancak, filmin orijinalitesi bakımından Yozgat’ta çekim yapmanın kendilerini çok daha heyecanlandırdığını söylüyor neden acaba?
Mesut Atalay, esaslı bir film platosuna sahip olmanın 10 fabrika kazancı sağlayacağını ileri sürerek halkın zihnini bulandırıp zemin hazırlamaya çalışıyor. Bu film için beş milyon dolarlık bir bütçe olduğunu söylüyor ama paranın kaynağını söylemiyor. Ben yazayım. Dünya da iki fon var. Bu fonlar, dünyanın her tarafına yayılmış iki toplum tarafından besleniyor ve gereken yerlere aktarılıyor. Birisi Yahudiler öteki de Çerkezler. Sayın Atalay, Bakınız sayın Prof. Dr. Anıl Çeçen Beyefendi 20 Şubat 2013 günü Habertürk televizyonunda ne söylüyor. “Hollywood Siyonizm’in merkezidir ve dünya sinema endüstrisi ve dünyadaki televizyonların yüzde sekseni Hollywood’un kontrolü altındadır. Ben Kültür Bakanlığı Müşaviri olarak Amerika’daki toplantılara katıldım. Bana Amerika Devletinin yetkilileri şunu söylediler. Dediler ki Amerika’da siyaseti üç büyük sermaye gurubu belirler. 1- otomotiv sanayi. 2- Silah sanayi. 3- Petrol sanayi. Ama hepsinin üzerinde bir büyük merkez vardır ki oda Hollywood’dur. Ben böyle söylemekle ne demek istiyorsunuz deyince. “Hollywood, Hollyland; kutsal ağaç, kutsal toprak dediler.” Bilmem bu açıklamam yeterli oldu mu? Sayın Atalay, Çerkez Ethem, Yozgat’ı soymakla kalmadı şehrin ruhunu da çaldı. O Yozgat’ı bitirirken, Yozgat’a yaptıkları da onun sonunu getirdi. Bu zulmü yaşayanların mağduriyetleri yıllarca sürdü şimdi torunlarını etkiliyor. Şunu da lütfen bir kenara not ediniz. İdam edilen yiğit dede Çapanoğlu Halit Bey’in torunları ile diğer Çapanoğullarından Mahmut ve Vasıf Beyler, Ceritzade Hüsnü Efendi, Mutassarıf Necip Bey, Hafız Şahap ve oğlu Rafet, Kadı Remzi Efendi (Atatürk daha sonra eşine ve çocuklarına maaş bağlatmıştır) ve Tevfikzade Abdullah Efendi de (Yozgat saat kulesini yaptıran) olmak üzere toplam 12 kişinin torunları bu zulmü sonsuza kadar yaşatacaklardır.
Ve yazımı şöyle bitirmiştim. Yozgat, bir Çerkez’in zulmüne uğrayıp bir uçtan bir uca önce soyuldu, soyulmakla kalmadı sonra da yakıldı. Şimdi yeni bir Çerkez başka bir oyun sergilemeye çalışırken bundan menfaat umanlar olursa başta Çapanoğlu ailesi olmak üzere “Çapanoğlu Yozgat’ın” ve dolayısıyla Bozok yaylasının asil Türkmenlerinin iki eli onların yakasında olacaktır.