A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

SOFTA ŞEKAVETİ

Değerli okurlar Türkiye Diyanet Vakfının İslam Ansiklopedisinde “softa” şöyle tarif ediliyor: Farsça ’da “yanmış, tutuşmuş” anlamına gelen sûhte kelimesi, Osmanlı devrinde medrese öğrencileri için onların ilim aşkıyla yanmış tutuşmuş olmalarına izafeten kullanılmıştır. Bu terim zamanla softa şeklini almıştır. Softa kelimesi, Osmanlılar ’da XVI. yüzyılda kullanılmaya başlanmış olup imparatorluğun sonuna kadar devam etmiştir.

Osmanlı eğitiminde sıbyan mektebini bitiren bir talebe 12-15 yaşlarında iken medreseye girerek softa olur ve medrese öğrenimi başlardı. Arapça sarf, nahiv, mantık ve âdâbü’l-bahs gibi muhtasarat derslerini okuduktan sonra müderristen aldıkları başarı belgesiyle bir üst medreseye devam ederlerdi. Bundan sonra medreselerdeki öğrenimlerini üç yıl gibi bir sürede tamamlar Sahn-ı Semân Medresesi’ne girerek dânişmend olurlardı. Tecrübe sahibi dânişmendler (muîd) aynı zamanda softalara ders okuturdu.

Softaların tahsil gördükleri medreseler orta dereceli öğretim kurumlarıydı ve bunlar Osmanlı coğrafyasında en yaygın olan medreselerdi. Ayrıca Fâtih Sultan Mehmed’in yaptırdığı Sahn-ı Semân medreselerine öğrenci yetiştiren sekiz adet tetimme medresesinin öğrencilerine de softa adı verilmekteydi. Sahn-ı Seman medreseleri yüksek dereceli medreseler olduğuna göre softaların eğitim gördükleri tetimme medreselerini de orta dereceli medreseler olarak görmek mümkündür.

Softalar, medreselerin fizikî yapısına göre iki kişilik veya daha fazla gruplar halinde hücrelerde kalırlar, yemeklerini imaretten yerler, dânişmend olunca da oda sahibi olurlardı (Fâtih Mehmet II Vakfiyeleri, I, 257). Ayrıca bütün giderlerinin karşılanmasının yanında medresenin vakfından harçlık da alırlardı

XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı medreselerinin tedricî bir bozulmanın içine girdiği kabul edilir. Bazı Osmanlı müellifleri, medreselerin kānûn-ı kadîme aykırı uygulamalardan dolayı yavaş yavaş bozulmaya başladığı, bunun hem müderris hem tedrisat hem de talebelere yansıdığı konusunda birleşir. Bunlara göre medreselerde yüksek seviyeli ulema çocuklarına haksız imtiyazların sağlanması, ilmiye yolunda yükselmenin rüşvet ve iltimasla mümkün hale gelmesi, tedrisattan aklî ve riyâzî ilimlerin kaldırılması ve nihayet kapasitenin üzerinde talebenin kabul edilmesi klasik medrese geleneğini bozmuştur. Medreselerin bozulmasında sosyal ve ekonomik etkenlerin de rolü vardı. Özellikle XVI. yüzyılın ikinci yarısına doğru medrese talebeleri arasında büyük bir kargaşa yaşanmaya başlanmıştır.

Aynı dönemde Anadolu’da ve Rumeli’de ortaya çıkan büyük sosyal gerginlik softalara da yansıdı. Bozulan ekonomik yapı, genç nüfusta görülen artış bu gerginliği daha da körükledi. Kır kesimindeki gençler yatılı ve burslu olan medreselere sığındı, medreseler işsiz güçsüzlerin geçim yeri haline geldi. Kapasitenin üstünde öğrenciyle dolan medreselerde eğitim ve öğretimin kalitesi düştü. Bu kargaşa ortamında uzun süre medreseden dışarı çıkamamak ve mezuniyet sonrası işsiz kalmak talebelerin psikolojisini bozarak onları suça itti. Celâlî isyanlarının da etkisiyle gayri memnun bir kısım softa bir araya gelip çeşitli sayıda kişilerden oluşan bölükler halinde çeteler kurdu “Softa şekaveti” denilen bu hareketi Kanûnî Sultan Süleyman’ın oğulları Selim ve Bayezid’in taht mücadeleleri, Osmanlı-İran ve Avusturya savaşları sebebiyle Celâlîler’le bağlantılı olarak yüzyılın sonuna kadar sürdü.  Bu süreçte âsi softa taifesi halk üzerinde baskı kurarak köyleri, kasabaları yağmaladı; cer, nezir ve kurban adıyla para topladı.

 Değerli okurlar, ünlü Kâtip Çelebi tarafından 1656 yılında kaleme alınan bir yazıda, “medreselerde önceleri hikmet ile dinî bilimleri uzlaştıran bilim adamları vardı. Kelâm derslerine yer verilmişti. Sonra gelenler, 'bunlar felsefedir' diye kaldırıp, yerlerine fıkıh vs. derslerini koydular. Böylece bilim alanı fakirleşti. Kıyıda, köşede, Doğu Anadolu'da yer yer hikmet okumayı sürdüren öğrenciler, İstanbul’a gelip tafra satar (böbürlenir) oldular...

Aklî bilimler kaldırılıp, yalnızca dinî-hukukî bilimler okutulunca, birinciler için geçerli olan tartışma, eleştiri yöntemi de terk edildi; ikincilere uygun düşen aktarmacı, kitabî, yöntemler yerleşti. Anadolu'daki medreselerin talebelerinin yeteneksizleri, derslerini bırakarak eşkıyalığa başladılar.  İran ve Avusturya ile uzun süre devam eden savaşlar sebebiyle softa şekaveti (eşkıyalığı) ülkenin önemli bir sorunu olmuştur" deniyor.

Bu hal, Kanuni Sultan Süleyman’ın Anadolu’nun her yerinde medrese açılmasına cevaz vermesi, toprak rejiminin çökmesi gibi sebeplerle işsiz kalan köylü nüfusun çoğunluğunun kentlere akması ve medreseleri doldurması ile vuku bulmuştur. Medreselere yığılan gençlerin kamu içerisinde istihdam edilememesi ile bu adamların "ne yani boşa mı okuduk!" diyerek feryat ederek eyleme geçtikleri olaylar silsilesidir. Akla hayale gelmeyecek türden işkence, soygun ve zulümde bulunmuşlardır. Çeteleşmişler köyleri yağmalamaya, halkı haraca kesmeye kadar götürmüşlerdi işi. Bu isyanlar döneminde tecavüz vaka-ı adliyeden olmuştur. Bu din zorbaları, Osmanlı ahalisinin başına bela olmuştu.

Bugünkü "softa eşkıyalığının, o günkü softa şekavedinden” farkı, henüz üzerimize haydut çeteleri salmamış olmasıdır. Din adına terör estirmekte, aşağı kalır yanları yok. Görmezden gelmeye, sırtlarını sıvazlamaya, böyle şımartmaya nereye kadar devam edilecek? (Akif Beki 22 08. 2022)

500 yıl öncesinin yükseköğretim politikasının günümüz yükseköğretim politikası ile neredeyse aynı olması ise düşündürücü…

OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ