A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

ÖMER SEYFETTİN – TÜRK ÜLKÜSÜ

Değerli okurlar, “ 6 Mart günü” ünlü yazarımız Ömer Seyfettin’in 100. ölüm yıldönümü. Bir yazımın girişinde şöyle yazmıştım; Yozgat, okumuş insanı çok olarak bilinen şehirlerimizden biridir. Gerçekten de öyledir. Şöyle üstünkörü bir araştırma yapılsa bile bu şehir ahalisinden çıkmış Osmanlı vezir ve paşaları, valiler, yüksek yargı üyeleri, elçiler, büyükelçiler, öğretim üyeleri, profesörler vb. çok fazla ünlü isimle karşılaşılır.

Son cümlemde gazetecileri de anmayı unutmuşum. Sizlerin de bildiğiniz tanıdığınız gibi çok ünlü çok değerli köşe yazarlarımız, gazete sahiplerimiz var. Yayınladıkları köşe yazıları ve kitapları ile bizlere ışık tutuyorlar.

Ben bilgisayarımı açınca önce elektronik posta adresime gelen emaillerime bakarım, bilhassa Amerika’dan gelenlere. Sonra haberlerine ve yazarlarına inandığım Yeniçağ gazetesini tıklarım. Yeniçağ gazetesi eskiden MHP’nin yayın organı gibi algılanır daha çok ülkücü camia okurdu. Bugün en çok okunan ve güvenilen bir gazete. “İyiki var.” Onun haberlerine de göz attıktan sonra hepsi ayrı ayrı kıymet olan yazarlarını okumaya Sayın Arslan Bulut Bey ile başlarım ve hemşerimiz Sayın Dr. Arslan Tekin Bey ile devam ederim. Arslan Bey, 24 Temmuz 2019 günkü köşesinde benim “Çapanoğulları isyan etmiş miydi?” gönderimi yayınlama inceliğini göstermişti. Zaman zaman yazışmalarımız ve telefon görüşmelerimiz devam ediyor.

Sayın Arslan Tekin’in, 14 Aralık 2019 tarihli köşe yazısı beni epey etkilemişti. Yazının başlığı şöyleydi; “Ömer Seyfettin için ne yapıyoruz?” Ve şöyle devam ediyordu: “11 Mart 1884'de doğdu, 6 Mart 1920'de hayata veda etti. Hazin bir veda. 36 yaşındaydı ve öyle eserler bıraktı ki, insan hayrete düşüyor. Herhâlde beşikten kalktı yazmaya başladı diyorsunuz. Günleri gecelere katsanız bu kadar eser ortaya çıkaramazsın. Ve sizin o kadar çok kolaylıklarınız var ki... Oturuyorsunuz bilgisayarın başına, yazıyorsunuz. Bir şey araştırmak istiyorsunuz, çıkıp kütüphanelere gitmiyorsunuz çoğu zaman, aynı bilgisayar size bilgi edinme hizmetini de sunuyor.”

Sayın Tekin gibi benimde hayret ettiğim iki kişi vardı. Birisi bildiğiniz gibi Mimar Sinan. Her biri bir yerde çeşmesinden camisine 92 cami, 52 mescit, 55 medrese, 7 dârülkurrâ, 20 türbe, 17 imaret, 3 darüşşifa (hastane), 6 su yolu, 10 köprü, 20 kervansaray, 36 saray, 8 mahzen ve 48 de hamam olmak üzere 365 eseri hangi ömre sığdırdı diye şaşardım. İkincisi de İlk Tük Gazetecisi, Posta Nazırı, Atina Elçimiz Çapanoğlu Agâh Efendinin kardeşi Ahmet Şakir Paşadır. Sultan II. Abdülhamit’in seryaveri ve saraya rahatça girip çıkan aslında İngiliz casusu olan Prof. A. Vambery’nin, Abdülhamit’in sağ kolu ve doğu politikasının ardındaki şeytan diye tarif ettiği Çapanoğlu Ahmet Şakir Paşa.

Sayın Tekin hem anlatıyor hem üstü kapalı sitem ediyordu: “Ömer Seyfettin üstelik asker; dağ taş eşkıya kovaladı ve Yunanlılara esir de düştü. 10 ay esarette kaldı. Hayretle ‘Ne ara yazdı?!’ diyorsunuz. 2020 yılı 100. ölüm yıldönümü. Devlet erkânı Türkiye'nin şu andaki şartlarına bakarak, Ömer Seyfettin 'in nasıl bir kıymet taşıdığını düşünmelidir. Ömer Seyfettin'i anlarsak, şartları anlarız. Şartları anlarsak hal yolu için kafa yorarız. Devlet erkânının derin gaileler içinde okumaya vakti yoksa bir zahmet, Ömer Seyfettin için akademik hayatlarını vakfetmiş ilim adamlarımızı davet etsinler ve dinlesinler.”

Sayın okurlar, Bütün köşe yazarlarından gazetede fazla yer kaplamasın diye yönetim tarafından belli sayıda kelime içeren yazı yazması istenir. Köşesinde yer olaydı eminim Sayın Arslan Tekin daha uzun yazacaktı.

Yazıyı bitirince hatırlamıştım bizim zamanımızın Milli Eğitiminin müfredatında okuduğumuz “Diyet” ve “Kaşağı” hikâyeleri ile sonra okuduğum “Başını Vermeyen Şehit”, “Yalnız efe”, “Forsa” gibi hikâyelerini de hatırladım.

Sonra kalkıp 2000 civarında kıymetli kitabımın bulunduğu kütüphaneme göz attım. Bazı yazarların yayınlanmış tüm kitapları varken Ömer Seyfettin’in sadece iki kitabı vardı. Birisi Varlık Yayınları’nın çıkardığı 1969 basımı “Ömer Seyfettin Hayatı, Sanatı, Eserleri” diğeri 1984 basımı “Kaşağı”. Demek oluyor ki öğretmenlerimiz bile Ömer Seyfettin’i yeteri kadar tanımıyorlardı, bize de tanıtamamışlardı. O zaman Sayın Arslan Tekin sitemlerinde ve ikazında çok haklıydı.

Aslında ilkokul, ortaokul yıllarımızda okuduğumuz hikâyelerinden biz ya da ben, onu hep çocuk edebiyatı yazarı olarak hatırlarım. Hâlbuki tarihle ilgili hikâyeleri de vardı. “Başını Vermeyen Şehit” bunlardan birisiydi

Sonra internete girip Ömer Seyfettin hikâyelerinden PDF yapılıp yayınlananları okumaya başladım. Aklıma ta 1960 yılında Amasya Lisesinde okurken arkadaşım Osman Özyıldırım’dan alıp okuduğum Beyaz Lale romanı geldi. İşgal edilen bir Türk köyünde Bulgar subayının tecavüz etmek istediği Lale’nin subayın elinden kurtulup kendini pencereden atarak intihar etmesinin hikâyesiydi. Sanki yeni okumuş gibi hatırlıyorum. Okuduğum da nasıl etkilenmiş, nasıl içime bir ateş düşmüştü.

Sayın Arslan Tekin’in köşe yazısının etkisindeyken kargodan kitabı geldi. Kitabında yine Ömer Seyfettin’i bu defa daha etraflıca anlatıyor. Okudukça hayretler içinde kalıyorsunuz. Biraz amiyane olacak ama biz Ömer Seyfettin’e değil selam vermek, yanından görmeden geçmişiz haberimiz yok. Yani, Sayın Arslan Tekin bu kitabında Ömer Seyfettin’i sadece bir edebiyatçı kimliği ile değil Ziya Gökalp gibi Türk Milliyetçiliği hareketinin öncü isimlerinden birisi olarak tanıtıyor. Ufkunuz açılıyor.

Kitaplarda genellikle arka kapak yazıları, kitabı size özetler. Şu satırları okuyoruz:
“Düne bakıp günümüzü görebileceğimiz yazılar Ömer Seyfettin'in kaleminden çıkmıştır. Yeni Lisan kapısını açan da odur.

Türk'ün hedeflerini belirlediği üç "Yeni Lisan" makalesi; ‘Vatan! Yalnız Vatan...’, ‘Yarınki Turan Devleti’, ‘Mektep Çocuklarında Türklük Mefkûresi’, ‘Millî Tecrübelerden Çıkarılmış Amelî Siyaset’ kitapçıkları; ‘milliyet’ine dair Sebilürresad dergisiyle girdiği polemik ilk defa bir araya getirildi.
Türk Ülküsü, Dr. Arslan Tekin'in titiz çalışması; Ömer Seyfettin'in eserlerinin yeni nesillere ulaşmasında büyük emek harcayan Prof. Dr. Hülya Eraydın Argunşah'ın derinlikli değerlendirmesiyle sizinle buluşuyor.”

“Türk Ülküsü” nde yer alan “Vatan! Yalnız Vatan” kitapçığın alt başlığı: “Beynelmilel gizli cemiyetlerden ve beynelmilel gizli gayelerden sakınalım.”
Ömer Seyfettin gençliğe sesleniyor:

“Ey genç kari [okuyucu]! Ey ‘Yeni Hayat’ı tahayyül eden, bize kahraman dedelerimizden kalan bu mukaddes ve vâsi [geniş] vatanı, seven, onun hakikî i‘tilâsını [yükselmesini] bütün ruhuyla, bütün mevcudiyetiyle arzu eden genç okuyucu. Emin ol ki Masonluğa, avamın mantığını, okşayarak, eski ve cahilâne fikirleri, bâtıl taassupları, takdir ve taçlandırarak hücum etmeyeceğiz. Cahilâne hücum cahillerin, bağnazca Mutaassıbâne [bağnazca] hücum mutaassıpların hakkıdır. Bizim silahımız fen ve felsefe olacaktır.”

Denilecek ki:
Başkalarının fikrine müsamaha etmiyorsunuz. Hür değilsiniz. Hâlbuki hakiki hürriyet, herkesi fikrinde serbest bırakmaktır.

Bakınız biz buna nasıl cevap vereceğiz:
Milletlerin i‘tilâ [yükselme] ve sukutlarına [düşmelerine] başlıca tesir eden âmil [etken] ‘zihnî itiyatlar [alışkanlıklar]dır.’ Zihnî alışkanlıklar bir illeti yükseltir, alçaltır. İrşat ve ikna ile zararlı fikirler yayılınca netice gecikmez. Mesela Beynelmileliyet [enternasnonalizm] fikri biraz fazla mürit peyda edince vatan düşmanlığı, askerlik düşmanlığı baş gösterir.” (s. 66-67)

“Ey gençler! Ey bugün eski devirden kalma mekteplerin dar dershanelerindeki kuru sıralar üzerinde müstakbeli kazanmak için çalışan gençler! Sizi bekleyen vazifeler pek ağırdır. Siz bütün dünyaca siyasî ve içtimaî mevcudiyeti silinmek istenilen bir milleti kurtaracaksınız. Evet bütün dünyaca… Avrupalıların hilâl ve salîb namına yaptıkları haksızlıkları şüphesiz biliyorsunuz… . Haricî düşmanlarımızın kırmızı pençeleri, bu pençelerin zehirli tırnakları içimizde, kalbimizin üzerinde kımıldıyor. Ey gençler! Bunları siz duymuyor musunuz? Yirminci asırdaki vâsi ve müthiş “ehl-i salîb teşkilâtı” silâhsız ve medenî hücumlarını zavallı yetim hilâle, bizim üzerimize, Osmanlı Türklüğüne tevcih ediyor. Beşyüz, altıyüz sene evvelki mağlûbiyetlerin intikam heyecanları bugün kabarıyor ve siz, ey gençler, hâlâ uyuyor musunuz?” (s. 37).

Arslan Tekin, Türk Ülküsü’ nü Osmanlı yazısından bire bir yeni harflere aktarmış. Artık kullanılmayan kelimeleri metin içinde köşeli parantez açarak açıklamış. Ayrıca okuma yanlışlarını, yanlış dizilmiş kelimeleri dipnotta göstermiş. Metin içinde geçen kavramlar ve isimler hakkında bilgi vermiş.

Hangi yaşta olursa olsun kendini genç sayan değerli “Türk Gençleri!” Sayın Dr. Tekin’in kitabı kolayca anlatılacak bir kitap değil. Ben size bir şiiri anlatamam, nasıl şiiri kendini okumanız gerekirse bu kitap da öyle. Ve bilhassa kendini gerçek ülkücü görenler için bu kitap bir başucu kitabı. (Bilege Kültür Sanat Yayınları, 192 s.).

OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ