A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

NERESİNE YAPIŞTIRILACAK



Değerli okurlar, son günlerde bir yandan dolardaki yükseliş bir yandan da vergilerdeki artışlar fiyatlara zam olarak yansıyor. Böyle durumlarda cennetmekân babam bir iç çekişten sonra “yırtılan tüfekçi Bekir’in yakası” derdi. Kimdir bu zavallı Bekir bilemem. Ben biraz bu işe mizahi tarafından bakarak T.B.M.M Zabıt Ceridesi yüz üçüncü İçtima. 19.05.1926 Çarşamba günkü Malatya mebusu Mahmut Nedim Bey’in, istihlake mahsus defterlere pul ilsakı (yapıştırılması) meselesinde, bayi ve müşterinin müştereken mesul tutulması hakkında takriri üzerinde yapılan komik görüşmelerden yaptığım alıntıları sonuna kadar okumanız dileği ile arz ediyorum. Umarım beğenirsiniz.

RAHMİ BEY (TRABZON) - Mesela İstanbul’da Orozdibak gibi vesaire ticarethaneler mal satıldığı zaman pusula tanzim eder. Gişeye gidersiniz parayı verirsiniz malı alırsınız. Bunlara mahsustur. Hâlbuki ki tatbikatta böyle yapılmamıştır. Bütün perakendecilere teşmil edilmiştir. Malümaliniz satış pusulasıda fevkalade külfettir. Binaenaleyh bu kanunun tasrih ettiği tarzda yapmak lazımdır. Öteden beri satış pusulası tanzimi itiyadında bulunmayan perakendecilerin yapacağı muamele, deftere yazmak ve müşteriye pulunu vermekten ibarettir. Ayrıca bir satış pusulasıyla onları mükellef tutmak bir külfettir. Okuyucu meraktan kurtarayım; Orozdibak, 1840 lı yıllarda İstanbul, Bahçekapı’da kurulduğu rivayet edilen İstanbul’un Avrupai giysiler satan en büyük mağazalarından biridir. 1896 yılında bisiklet satışını da başlatarak çığır açan bir müessese imiş

EMİN BEY (ESKİŞEHİR) – Hükümet-i Cumhuriye şimdiye kadar sabık hükümetlerin ağzına alamadığı ve ismini söyleyemediği reji gibi, aşar gibi hakikatten bir memlekette mani terakki olan iki büyük düşmanı yok etmiştir. Çiftçi için hakikaten büyük bir inkişaf yolu açmıştır. Ancak bu kadar mühim olan ve devletin varidatında esas teşkil eden bu vergiler kalktıktan sonra bunu yerine konulacak herhangi bir vergi böyle bir sarsıntı yapabilirdi.

REŞİT BEY (MALATYA) - Efendim bendeniz görüyorum ki bunda suiistimal oluyor. Bu suiistimalin önüne geçmek çaresini bulmak lazımdır. Bir mebus hıyar almaya gidiyor. Mebus olduğu için satıcı (korkudan) ona pul yapıştırıyor. Bir köylü gidiyor satıcı pul parasını alıyor, pulu yapıştırmıyor. Sonra neresine pul yapıştırsın, ıspanağın neresine yapıştırsın. Arz ettiğim gibi pırasanın ıspanağın pancarın yapışacak mahalli yoktur.

MAZHAR MÜFİT BEY (DENİZLİ) – Tabibin(doktorun), malumâlileri vizite parası cebine konur. Tabibin dur bakalım beyefendi; kaç para verdinse sana (o kadar) pul vereyim demesi olur mu? Sonra efendiler tatbikatta bazı hatalar vardır. Mesela buz alıyorsunuz. Pul yapıştırılıyor düşüyor. Mühür basamaz. Yazı yazamaz şimdi ne olacaktır. Halkın vermekte olduğu paranın tamamen hazine-i millete girip girmemesi meselesidir. Kontrol meselesi güçtür. İşte kendimizi misal gösterelim. Gidip bir şey alıyoruz, pul parası veriyoruz. Pul yok, ben buraya yazarım, diyor·.

Şimdi ne lazım geliyor? Ya pulları yapıştır (Satıcıya), ya yazdığınızı görelim demeğe mecbur oluyoruz. Bu doğru değildir. Acele bir şey olursa ya pul ver ya yaz görelim bu olur mu? Yani demek istiyorum ki buna imkân yoktur. Binaenaleyh verilen para tamamen Hazine-i millete girmiyor.

HASAN BEY (MALİYE VEKİLİ) - Reşit Bey arkadaşımız tatbikatta gördüğü şeyleri bilmem talimatname icabı mı, kanun icabı mı telakki ettiler, yoksa latife olsun diye mi söylediler: Pırasaya, lahanaya, buza pul yapışmazmış. Pırasaya lahanaya pul yapıştırılması meselesini nereden çıkardılar anlamıyorum. Vakıa ben de görüyorum. Alış-veriş ettiğim zaman kese kâğıdına pul yapıştırıyorlar Mükellefin cebinden çıkan para ile Hazineye giren paranın farkına gelince; mükellef para verir, bunun hazineye girmesini temin için pulu istemezse 'benim kabahatim nedir?” Bu kadarcık bir zahmeti olsun ihtiyar etmezse ve parayı cebinden verdikten sonra «yahu; pulumu ver» demezse ben ne yapayım.

Halkımızın Hazine lehine olarak bu zahmeti ihtiyar etmesi gayri kabil-i iktiham bir vaziyet midir arkadaşlar? (Pul yoktur sesleri). Yevmiye bir buçuk milyon pul tabettiriyorum. 39- 40 milyon tevzi ettim. 4 milyon da posta ve diğer pullardan vardı. Onları da tevzi ettim ve her gün tevzi etmekteyim. Keşke, tevzi ettiğim pullar paraya inkılap etse.

Kimi satış pusulasını tercih ediyor, bunu sarahaten tercih edenler vardır. Kimi akşamdan akşama bir defa pul yapıştırmak üzere alelumum muamelatı müfredat defterine kaydetmek suretiyle defter tutmayı tercih ediyor, her ikisini de kabul ettik. İsteyen öyle yapsın, isteyen böyle yapsın. Elverir ki pulunu yapıştırsın o pulun yapıştırıldığını biz görelim. Her muamele için ayrıca pul yapıştırmak ve pusula kesmek mecburiyetini akşamdan akşama yekûn muamelatı itibariyle yapıştırabilmek suretiyle tadil ediyoruz.

İmkânı var mıdır ki, her dükkâna bir memur ikame edelim de bütün muamelatı kontrol ettirelim. Bunun meyanında kontrol yaparken bir dükkâna da uğrayıp, Oğlum satış defterini ver bakalım, istihlak yekûn muamelesi ne olmuştur? Kaç günlük muameledir, ne yol takip ediyor, buna bakacaktır. İhtimal ki arada suiistimal yapan bulunabilir. Bunu yapan adamlar maalesef her memlekette vardır. Yaptığı muamelelerden bir kısmını deftere yazmayabilir. Bizim elimizde yalnız bir kontrol kalıyor. Yalnız akşamdan akşama pul yapıştıran esnafın; 10-15 gün sıra ile muntazaman defterini görmek lazımdır. Bir dükkânın 15 günlük, bir aylık her günkü, yaptığı muamelatı, o dükkânı yaşatmak için zaruri olan muamelatı var mıdır, yok mudur? Onu meydana çıkarmaya kâfidir.

Bir dükkân vasati bir aylık muamele yapmıştır, defterine bakmışım 1.200 kuruşluk vasati hasılatı var. Dükkâna bakıyorsun, 200 lira kirası var, içinde üç tane memur var ki beş yüz lira da maaş alıyorlar. İnsan demez mi ki sen bu dükkânı fisebilillah tasadduk (sadaka) için mi açtın. Burası sebilhane mi, tasadduk için mi açtın? Çünkü defterinde gösterdiğin muamelatın yekûnu o kadar dundur ki,(altta, aşağıdadır ki) ; gösterdiğin muamelenin üzerinden yüzde yüz kazanç versen masrafını çıkaramazsın, burayı niçin açtın?

Mecliste görüşmeler zaman zaman karşılıklı latifeler ile süredursun rahmetli öğretmen Kamil Öztürk diyor ki; bağımsızlardan Hamdi Ağa, pastırma ve helvanın üstüne de etiket yapıştırılamayacağını söyledikten sonra “o yere gittiğinizde” (genelev) neresine yapıştıracaksınız diye de sormuş ama ben kayıtlarda bulamadım.

Bizde, 1 Ocak 1984 tarihinde yürürlüğü giren vergi iade yasası gereği olarak, ücretlilerin, memurların, emeklilerin, bunların eş ve çocuklarının ve bakmakla yükümlü olduğu yakınlarının kira giderleri hariç, ev eşyaları, yiyecek, giyecek için yaptıkları harcamalar ile eğitim ve sağlık harcamaları için yaptıkları harcamaları belgeleyen fişler toplamıştık. Hayatımızı olumsuz etkileyen bir kâbus gibiydi.

Günlerce süren bu uzun ama enteresan görüşmeleri T.B.M.M Zabıt Ceridesi Yüz Üçüncü İçtima 19.5.1926 Çarşamba tutanaklarından okuyabilirsiniz.

05.12.2016
OKUR YORUMLARI
Olcay Akkent
05.12.2016 14:18:00

Değerli dost Abdülkadir Çapanoğlu, harika bir derleme. Kutlarım sizi. Bazı yorumlara güldüm. (Örneğin; ıspanak, pırasa ve buzun neresine pul yapıştırılacağı üzerine yapılan çeşitlemeler gibi). Maliye Bakanı Hasan Bey ise günümüz bakanlarına hiç benzemiyor. Uzun uzun açıklamada bulunmuş. Sizi tekrar kutluyor, teşekkürlerimi ve saygılarımı sunuyorum.

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ