A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

MOTOSİKLET KOVBOYLARI

Değerli okurlar, 27 Kasım 2025 tarihli Yeniçağ gazetesinde şöyle acı bir haber vardı. Hatay’da kontrolden çıkan motosikletin devrilmesi sonucu 15 ve 16 yaşındaki iki çocuk yaşamını yitirdi. Kaza, akşam saatlerinde Antakya’nın kırsal bölgesinde meydana geldi.

Sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesiyle yola savrulan motosiklette bulunan İrfan Konuşkan (16) ve Ali Bulut (15) ağır yaralandı. Olay yerine çağrılan sağlık ekiplerinin tüm müdahalelerine rağmen iki çocuk da kurtarılamadı.

Haberi okuyunca içim yandı. Kaza haberlerinde yazılan o soğuk cümle, aslında iki evin ocağını söndürdü.

Ya! Bunlar daha çocuk be… demişim elimde olmadan yüksek sesle. Eşim merakla nooldu deyince farkına vardım.

Daha ömürlerinin baharında olan iki gencin toprağa erken düşmesi, yalnızca bir kaza haberi değildir; hepimize yöneltilmiş sert, acı bir uyarıdır. Aslında bu acı haber hem gençlere hem de onlara kontrolsüzce motosiklet alan ebeveynlere sesleniyordu.

Evet, son yıllarda skuter (scooter) dediğimiz motosiklet sayısında hızlı bir artış oldu. Bilhassa Kuşadası’nda biz araç kullanıcıları son derece tedirginiz. Bu motorların hafif ve kıvrak olması sürücüsünü etkiliyor ve hiç beklemediğimiz yerlerde hızla önümüze çıkıyorlar ya da yanımızdan geçiyorlar. Çevrelerine ciddi risk oluşturuyorlar. Hem kendileri hem bizim için büyük bir tehlike kaynağı hâline geliyorlar. Çoğunda kask yok, ehliyet var mı bilmiyorum. Küçük bebesini önüne, öbür çocuğu ile eşini de arkasına alıp gidenler görüyoruz. Nitekim 29 Kasım günü Kuşadası’nda yine ölümlü bir motosiklet kazası haberi ile sarsıldık; devrilen bir motosiklet bir kez daha genç bir canı aramızdan aldı.

Ve motokuryeler; 1970’li 80’li yıllarda, Avrupa’da bir ülke kadar büyük olan İstanbul’un bir yakasından öbür yakasına acil evrak taşırlardı. Bugün Üniversite mezunu kızlarımız motokuryelik yapıyorlar.  İçlerinde öğretmenler var, mühendisler var, sağlıkçı var, sosyolog var. Yağmurda çamurda gecenin bir vaktinde zilimizi çalıyorlar. Onları görünce içim parçalananıyor. Sıcak gıdaları soğumadan bizlere yetiştirelim derken kazaya karışıyor canlarından oluyorlar.  Gençlerine gelecek vaat edemeyen bir ülke olduk. (Bu konuya tekrar değineceğim.)

Yakınımızda bir park ve içinde küçük çocuklar için yapılmış oyun aletleri var. Gündüzleri genç anneler ya da büyükanneler bebişleri ile gelip hem onları oynatıyor hem de biraz hava alıyorlar. Ama akşam olup hava kararınca yukarda kazada hayatlarını kaybeden gençlerin yaşındaki erkek çocukları arkalarına aldıkları kız arkadaşları ile motosikletlerini parkın içine sokarak burada vakit geçiriyorlar. Bazan da gaz verip motorlarını arka teker üzerinde şaha kaldırıyor bu motosiklet kovboyları.  Çıkardıkları egzoz gürültüsü de cabası. Park da otururken birbirlerine sokuluyor telefonlarına bakıp bira ya da sigara içiyorlar.  Gerçekten sigara mı içiyorlar? Çünkü biliyoruz ki uyuşturucu kullananlar yaşı ortaokul çağına kadar düşmüş. Bir akrabamın evinin karşısında da böyle bir park var. İçinde kameriyeler de var. O’da aynı konudan şikayetçi. Hatta, zaman zaman parktaki kameriyelerin, bankların tahtalarını söküp yine onların tahtalarına vurarak gürültü yapıyorlar diyor. Ben merak ediyorum da bu çocukların ebeveynleri hele de bu çocuk yaşındaki genç kızların ebeveynleri merak etmiyor mu? Yoksa onlarda başka alemlere mi takılıyorlar bilmiyorum. Sık sık ölümlü kazalarda duyuyoruz. Neredeyse hemen her gün motosiklet çalınma hadiseleri de oluyormuş.

Motosiklet, güç verir, özgür hissettirir. Rüzgârı yüzünde hissetmek başlı başına bir heyecandır. Ben de üniversite de okurken İstanbul’un 1960 lı tenha yıllarında çok istemiştim bir BMV motosikletim olsun. Rahmetli annem bindiği dolmuşun şoförüne sormuş “oğlum motosiklet istiyor, alsın mı” diye. O da “üç ayağı varsa alsın çünkü birini geçirdiği kazada kaybeder” demiş. Büyük bir üzüntü ile bana anlatınca “tamam anne vazgeçtim almaktan” dedim. Annemin ne kadar endişelendiğini, onu ne kadar üzdüğümü o zaman fark ettim.

Sevgili gençler, siz hâlâ çocuksunuz… Evet, fiziksel olarak güçlü olabilirsiniz; ama kararlarınızın sonuçlarını öngörmek için gereken tecrübe zamanla kazanılıyor.  Bir arkadaşınız “hadi” dedi diye hız yapmak özgürlük değil, tehlikenin düğmesine basmaktır. Bir anlık o zevkin sonucu ya bir ömürlük acı ya da ölümdür. Hatay’daki iki gencin gidişi, artık geri dönüşü olmayan bir sonuçtur. Hiçbir macera, hiçbir hız tutkusu buna değmez. Hayat sizindir ama… Önce yaşamanız gerekir.

Ebeveynlere de iki çift sözüm var: Birçok aile, çocuklarının ısrarlarına dayanamayarak onlara motosiklet alıyor. “Aman hevesini alsın”, “Herkesin var, onun da olsun”, “Mahallede sürer”, “Okula gider gelir”,  “Bizim çocuk akıllıdır” diyerek motosiklet alıyor. Soruyorum: Kaç çocuk kendini akılsız sanır? Kaç genç “Ben anlamam, ben yapamam” der? “Benim çocuğum yapmaz” dediğiniz şeyler Allah korusun bir gün haber olabilir. 15–16 yaşındaki bir çocuğa motosiklet vermek, ona güç değil; sorumluluklarının çok üzerinde bir yük vermektir. “Aman mahallede sürer, çok uzaklaşmaz” diye düşünmek, tehlikeyi küçümsemektir.

Çocuğunuz size güveniyor. Siz ne verirseniz, onu yapabileceğine inanıyor. Ve fakaaat! Çocuklar, riskin gerçek yüzünü bilmeyecek kadar gençtir. Bir ebeveyn olarak “hayır” diyebilmek, bazen verebileceğiniz en büyük sevgidir.

İki aile evlatlarını toprağa verdi. Yarına ulaşmalarını sağlayabilecek tek şey belki de sizin kararlı bir hayır cevabınız idi.

Motosiklet tutkusu kötü değildir. Kötü olan, yaş, eğitim, kasksız kullanım, aşırı hız ve sorumsuz ebeveynlik gibi unsurların bir araya geldiğinde gençlerin hayatını bir anda alıp götürdüğüdür.

Yazımı bitirirken;

Gençlere: Bir anlık cesaret ile yapılan hızın geri dönüşü olmayabilir. Cesaret, yaşayacak gününüz olursa anlam kazanır. Dilerim, bu acılar bir daha yaşanmaz.

Ebeveynlere; Çocuklarınıza motosiklet değil, ölümün anahtarını veriyorsunuz. Israrla değil, akılla büyütülen çocuklar geleceğe sağ salim varır diyorum. Belki bu yazımı okuduğunuzda bana kızacaksınız, belki “abartıyorsun” diyeceksiniz. Ama unutmayın: Bir polis sireni sesiyle hayatınız ikiye ayrılabilir: Oğlum yaşıyor mu? Kızım nerede? Ve o gün geldiğinde, keşke demenin hiçbir değeri kalmaz.

Her kaza aslında önlenebilirdi. Her ölüm aslında engellenebilirdi. Bugün iki çocuk toprağa verildi. Yarın bir başkasının sırası gelmesin.

OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ