A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

KORE SAVAŞI'NIN 75. YILDÖNÜMÜ

Değerli okurlar, 25 Haziran Çarşamba günü Amerika’da ve Türkiye’de Ankara’daki Kore Savaşı Anıtı önünde, Kore Cumhuriyeti Büyükelçiliği, Türkiye Muharip Gaziler Derneği ile ortaklaşa olarak  Kore Savaşı'na katılan gaziler ve aileleri, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakan Yardımcısı Sayın Sevim Sayım Madak, Milli Savunma Bakan Yardımcısı Sayın Musa Heybet, hükümet yetkilileri, askeri yetkililer ve Kore Savaşı'na katılan ülkelerin büyükelçilik temsilcileri ve savunma ataşeleri olmak üzere yaklaşık 250 kişinin katılımıyla Kore Savaşı'nın 75. Yıldönümü Anma Töreni düzenlendi.

Kore Savaşı Fahri Gazisi, Kore Cumhuriyeti Fahri Vatandaşı gibi sıfatları olan Sayın İbrahim Kurtuluş da Los Angeles Başkonsolosumuz Sayın Sinan Kuzu’ya aşağıdaki iltifatnameyi göndermiş.

Türk-Amerikan toplumu adına ve Kore Cumhuriyeti tarafından tanınan bir Fahri Güney Kore Vatandaşı ve Fahri Kore Savaşı Gazisi olarak, Los Angeles'ta düzenlenen Kore Savaşı Anma Törenlerine anlamlı katılımınız için en içten teşekkürlerimi sunuyorum.

 Varlığınız sadece diplomatik bir görev değil, aynı zamanda Kore topraklarında kanlarıyla tarih yazan cesur Türk askerleri için derin bir anma ve onurlandırma eylemiydi. Vatanlarından uzakta, hiç tanımadıkları bir halk için savaşan ve hayatlarını feda eden bu kahramanlar, Türkiye ve Güney Kore arasında kalıcı bir kardeşlik mirası oluşturdular.

 Bu törenlere katılarak gazilerimizin onurunu yücelttiniz ve Türk ve Kore halkları arasındaki derin ve kalıcı bağları onurlandırdınız. Bu etkinlikler aynı zamanda Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ittifakın daha geniş anlamını da vurgulamaktadır- Kore'deki ortak fedakârlıklarımızla güçlenen ve bugün NATO müttefikleri olarak ortak bağlılığımızla devam eden bir ittifak.

Ne yazık ki, tüm temsilciler aynı düzeyde onur ve farkındalık göstermemiştir. Aralarında eski Büyükelçi Murat Mercan ve New York Başkonsolos Yardımcısı Emre Manav'ın da bulunduğu bazı temsilciler, Türk Kore Savaşı gazilerimizin fedakârlıklarına saygısızlık etmiş ve onları görmezden gelmiştir. Eylemleriniz tam bir tezat oluşturuyor: siz hatırlama, minnettarlık ve hakikat yolunu seçtiniz. Sadece madalyalarla değil, Kore halkının bağrına bastığı evlatlar olarak dönen gazilerimizin mirasına ses verdiniz ve savaşın potasında oluşan kopmaz bağın bir sembolü oldunuz.

Başkonsolos Kuzum, liderliğinize derin saygı duyuyor ve takdir ediyorum. Onurlu ve anlamlı bir geleceği şekillendirmek için geçmişi onurlandırmanın şart olduğunu göstererek meslektaşlarınıza güçlü bir örnek teşkil ettiniz. Cesur gazilerimizi unutmadığınız ve onların mirasını hak ettikleri saygı ve hürmetle ileriye taşıdığınız için sizlere içtenlikle teşekkür ederim.

Derin minnettarlık ve hayranlıkla,

İbrahim Kurtuluş

Kore Savaşı Fahri Gazisi

Kore Cumhuriyeti Fahri Vatandaşı

Toplum Aktivisti & Türk-Kore Kardeşliği Dostu

Değerli okurlar. Sayın İbrahim Kurtuluş minnettarlığını böyle bildirmiş ama gerçek hiçte öyle değil. Kore Savaşı, 25 Haziran 1950'de Kuzey Kore'nin Güney Kore'yi işgal etmesi üzerine başlamıştır.  Menderes hükûmetinin yüzkarasıdır.   Yazımı ve bilhassa son üç paragrafı dikkatle okumanızı öneririm. Savaş boyunca, Çin ve Sovyetler Birliği Kuzey Kore'ye, ABD önderliğindeki Birleşmiş Milletler (BM) de Güney Kore'ye destek vermişti. Güney Kore Savunma Bakanlığı kaynaklarına göre, savaşa 21 bin 212 askerle toplamda 4 tugayla katılan Türkiye, asker sayısı bakımından Kore Savaşı'na katılan 16 ülke arasında 4'üncü sırada yer almıştı.

 25 Haziran 1950 tarihinde, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Kore’ye müdahale kararı aldığında, Türkiye de Demokrat Parti iktidardaydı ve Başbakan Adnan Menderes’ti. Kore’ye asker göndermeyi ilk teklif eden işgüzar ülke “Türkiye” olmuştu. Hatta, diğer 15 ülkeden farklı olarak, savaşa sembolik değil de Tugay seviyesinde büyük askeri güçle katılmayı teklif etmiştik. Bununla da bitmedi: Türkiye, diğer ülkelerden ayrı olarak, askerlerini Amerikan ordusunun emrine vermeyi kabul eden, tek ülke olarak da tarihte yerini aldı. Menderes hükümeti Meclis kararı olmadan Kore’ye asker göndermişti.

Tugayın başında komutan olarak, 1892 doğumlu, 1934 de ilk Türk tank birliğinin komutanı olan,52 yaşındaki, son 28 senedir savaş görmemiş General Tahsin Yazıcı atanmıştı. Tahsin Yazıcı İngilizce bilmiyordu, giden birlikte İngilizce bilen asker de yoktu. Kunuri boğazında ablukaya düşen Türk birliği ağır kayıplar vermişti. Hayatta kalan subaylar bile, aklî dengelerini kısmen yitirmişlerdi.

Yabancı basın sürekli Türk zaferinden bahsediyor, Türk askerinin başarılı çemberden kurtulma harekâtının Birleşmiş Milletler askerlerini kurtardığını anlatıyorlardı. Amerikalılardan oluşan 8. Ordu bu sayede yok olmaktan kurtulmuştu.

Gerçekten de Türk askerleri Kore de kahramanlık örnekleri sergilemişlerdi. Bunlardan biri 22 Nisan'ı 23 Nisan'a bağlayan gece yaşanıyordu. 24 Kasım 1950 sabahı kuzeye ilerleme emrini alan Türk tugayı, Kunuri'den hareket ederek Kaechon, Sinnimni, Wawon boyunca Tokchon'a doğru yola çıkıyor, ancak Çin Halk Gönüllü birlikleri cephenin arkasına sızmaya başlıyor. Durumu fark eden Amerika ve Güney Kore birlikleri hemen geri çekilmeye başlıyorlar.  İngilizce bilen olmadığı için Türk tugayına ricat emri geç ulaşıyor. 1. Taburun etrafı Çinlilerle kuşatılınca süngülü çatışmaya girmek zorunda kalıyorlar. Ricat harekâtını sağlamak için sonuna kadar direnen 3. Tabur 9. Bölüğümüz maalesef orada imha ediliyor.

ABD. Birlikleri ile müttefik Güney Kore birliklerinin arasındaki büyük boşluğun süratle ve mutlaka kapatılması gerekiyor. B.M. Kuvvetlerinin ve hatta Kore Savaşının kaderi bu görevi alacak birliğin başarısına bağlı. Görev, ihtiyattaki Türk Tugayına veriliyor. Türk Tugayı 27 Kasım sabahı, saat 05.00’de aldığı harekât emrine göre, dost ve düşmanın birbirine karıştığı (çünkü yüzler hep aynı), yabancı bir arazi ve dar bir vadide düşmanın büyük kısmının yaklaştığı Tokchon Bölgesine doğru ilerlemeğe başlıyor. Çekilen birlikler, hepsi birbirine benzeyen sivil halk ve onların arasına karışmış Komünist çetecilerin müdahaleleriyle ve ayrıca yollarında tıkanmasından dolayı oldukça zor bir şekilde ilerlemeye çalışıyor, üst birlikle irtibat kurmak gittikçe zorlaşıyordu. Tugay Komutanı General Tahsin Yazıcı yaptığı durum muhakemesi sonunda yolu “Wawon Boğazında” (biraz geriden) kapatmayı uygun buluyor. Çinliler havanın kararmış olmasına rağmen bu çekilmeyi fark ediyor ve Tugayın gerisini savunan Artçı Birlikleri ile teması kesmeden sıkıca takibe başlıyorlar. Yol çok dar olduğundan, intikal yavaş oluyor. Bu nedenle yürüyüş kolu, artçı, düşman birbirini çok yakından izliyor. Sinnimni Bölgesinde iki tabur mevzilere yerleştirilmişken, üçüncü Tabur ve Topçu Taburu, 3 Km. kadar daha batıya ve ancak saat 21.00–22.00 arasında yerleşebilirler. Gece yarısı, bu grup (yani III ncü Tb. ve Topçu Tb.u) aradan sızmış olan Komünist Çin birliklerinin baskınına maruz kalırlar ve yoğun bir makineli tüfek,havan ve roket ateşine hedef olurlar. Bu baskın Tugayın büyük bir kesimi üzerinde “Panik” yaratıyor. Birlikler gece karanlığında, yol boyunca birbirine karışmış olarak geriye çekilmeğe başlıyorlar. Bu arada düşman yolun kuzeyindeki bir kısım tepeleri işgal ediyor, mevzilerdeki 1. ve 2 nci taburların arasındaki irtibatı kesiyor. Bu baskın ve olumsuz gelişmeler Tugay karargâhını çok zor bir durumda bırakmıştı. Tugayın yarısı ileride etrafı düşman tarafından çevrilmiş durumda savaşırken, diğer yarısı kontrol dışına çıkmış, darmadağın olmuştu. Komutana hal tarzı olarak “daha geriye çekilmek, dağılanları toparlayıp kurtulanlarla yeni bir mevzi tutma ”fikri empoze edilmeye çalışıldı.

Tugay Komutanı Tahsin Yazıcı; Harekât Şube Müdürü Kur. Binbaşı Faik Türün’ün  (sonradan 12 Eylül darbesinin ünlü işkenceci Orgenerali, işkenceyi ve çeşitlerini orada öğrendim demişti.) tavsiyesi ile elde kalan ve çekilen birlikleri toparlayarak o bölgede savunmaya geçmek ve mümkün olan ilk fırsatta kuşatılmış birlikleri kurtarma imkânı aramak kararını verdi. Subaylar dağıldı, yoldan geçenler durduruldu, birlikler, emir komuta düzeni yeniden kurulmaya çalışıldı. Komutanın bu cesur direnme ve savunma kararı sayesinde, geriye doğru şuursuzca akan insan seli kısmen durduruldu, bozulan birlikler yeniden düzenlenerek, beklenen büyük düşman saldırısını karşılamak üzere, yeni bir savunma hattı kuruluyor

Gen. Tahsin Yazıcı; ileride kalan birlikleri kurtarmak için bir karşı taarruz yapma hazırlığını yaparken, saat 10.00 civarında bölgeye 2.nci ABD Tümenine ait bir alay ve bir tank bölüğü geldi. Alay komutanına gelişen durumu açıklayan Gen. Tahsin Yazıcı “ bir karşı taarruz yapılarak kuşatılmış birliklerin kurtarılmasını” istedi. Amerikalı komutan; “böyle bir saldırının kendi görevleri arasında olmadığını” belirterek teklifi reddetti. Çaresiz kalan komutan mümkün olan Türk kuvvetlerini toplayarak Sinnimni istikametinde taarruzu başlattı ve düşmanın çemberini yararak ilerdeki birlikleri ile temas kurup geri çekilmelerini sağladı. Tugay Komutanı sonradan yazdığı 31 Aralık 1950 tarihli raporunda: “ Tugay, en çok kaybı, Kunuri-Sunchon arasındaki Boğazdan çekilirken vermiştir” demiştir. Kore Savaşları, bu tarihten sonra da inişli çıkışlı şekilde devam etti.

Bulunduğu mevki, üstün düşman kuvvetleri tarafından sarılan Üsteğmen Gönenç saat, 23.30'da telsizle topçu taburuna şu mesajı geçti: "Dört tarafımız kuşatıldı. Çok şehit verdik. Telsizcimiz de şehit oldu. Koordinatları veriyorum. Bataryalar ateş etsin."

Telsiz mesajını alan Topçu irtibat subayı Yüzbaşı Refik Soykut şaşırdı. Üsteğmen Gönenç’in verdiği koordinatlar kendisinin bulunduğu yerdi. Telaşla bunu kendisine hatırlattı. Üsteğmen Mehmet Gönenç'in yanıtı ilginçti: "Evet öyle, biz düşmana esir olmak istemiyoruz. Bizi onlara teslim etmeyin. Size vasiyetimiz şudur: Bizleri kendi ateşimizle şehit ediniz. Tekrar koordinatları veriyorum. Bütün bataryalar buraya ateş etsin..."

Bu konuşmalar topçu taburunda da dinlenmekteydi. Tabur Komutanı başta olmak üzere herkes şaşkındı. Ne yapacaklardı? Kısa zamanda karar verildi. Vasiyet yerine getirilecekti. Topçu Taburu ateşlerini verilen koordinatlara, topladı. Üsteğmen Mehmet Gönenç ile yanında savaşan son 5 asker şehit olmuştu. Anısı, şimdi memleketi Bandırma'da, kendi adını taşıyan bir lisede yaşatılmaktadır.  O geceki muharebede tugayın kaybı ağırdı. Bir gecede 5 subay, 3 astsubay, 58 er şehit, 35 yaralı ve 105 kayıp olmak üzere toplam 206 personel zayi olmuştu… 23 Nisan öğle saatlerinde bir Amerikan keşif uçağının verdiği rapora göre 9'uncu Bölükten sağ kalan 60 kişilik bir grup, mevzilerinde ümitsizce hâlâ dövüşmekteydi. Bu lisede okuyan öğrencilere bunlar anlatılıyor mu merak ediyorum.

Sayın Yavuz Dedegil’in şu yorumuna aynen katılıyorum. Kore Savaşı, emperyalist ABD’nin Kore’yi işgal etmeye kalkıştığı ve Kore halkının kendi bağımsızlığını koruma mücadelesi verdiği savaştır, aynı Türkiye’nin „Kurtuluş savaşı “gibi. Türkiye bu savaşa, haklı gördüğü için değil, 1950 de NATO’ya alınmanın bir ön şartı olarak ABD dayatmasıyla, „ucuz kiralık asker, yani lejyoner “olarak katılmıştır.

Bu savaşı “zafer “olarak kutlamak, ABD’nin, her türlü soykırımı uygulamasına rağmen, Vietnam’da aldığı hezimeti unutturma çabasından ibarettir. Dolayısıyla Kore Savaşı’nı anma toplantılarına Türk temsilcilerin katılması anlamsız, hatta Türkiye’mizin kuruluş ilkelerine aykırıdır. Katılan değil, katılmayan başkonsoloslarımızı kutlamak gerekir.

 

 

OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ