Değerli okurlar, sosyal paylaşım sitelerinde zaman zaman bir keklik fotoğrafı konularak “bir keklik yaşam süresi içinde bir milyon kene yiyor. Avcılık yasaklansın” şeklinde paylaşımlar yapılıyor. Konu hakkında uzaktan yakından hiçbir bilgisi olmayanlar da bunu paylaşıyorlar.  En son Halk Tv. de sunucu Sayın Ekrem Açıkel’in 29.06. 2025 Pazar günü sunduğu haber programında 8-10 kişilik bir gurubun havaya bıraktığı keklik videosunu paylaşarak “keklikler öldürüldü keneler çoğaldı” yanlış yorumu üzerine bu yazıyı hazırladım.

Değerli okurlar Sayın Ekrem Açıkel bu bilgileri nereden aldı ve bu sonucu çıkardı bilemem ama   T.C. TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI tarafından keklik üretim istasyonlarında her yıl binlerce keklik yetiştiriliyor ve doğaya salınıyor. İşte bunlardan bazıları: Yozgat Çalatlı Keklik üretim istasyonu, Kahramanmaraş Kapıçam Kekelik Üretim İstasyonu, Afyonkarahisar Şuhut Keklik Üretim İstasyonu, Malatya Kınalı Keklik Üretme istasyonu.Bu istasyonlarda binlerce keklik üretilip doğaya bırakılıyor.  

O zaman, avcılığın tamamen yasaklanmasını istemek ne kadar mantıklı?

Türkiye, sahip olduğu zengin biyolojik çeşitlilik sayesinde birçok av hayvanı türüne ev sahipliği yapmaktadır. Bu türler arasında yer alan keklik (Alectoris chukar), hem doğaya olan katkısı hem de avcılık kültürü içerisindeki yeri açısından özel bir öneme sahiptir. Yurdun çeşitli illerinde kurulan keklik üretim istasyonları, binlerce kekliğin doğaya salınmasını sağlıyor. Bu uygulama aynı zamanda bazı bölgelerde kontrollü avcılık faaliyetlerine olanak tanımak için de altyapı oluşturmaktadır.

Eğer keklikler özel olarak üretilip doğaya salınıyorsa, bu aynı zamanda kontrollü ve sürdürülebilir avcılık için bir kaynak yaratmak anlamına gelir.

Avcılık yasağını eleştirenler, “üretilen keklikler zaten avlanmak için doğaya salınıyor, bu durumda avcılığın yasaklanması çelişkili bir durumdur. Kırsal bölgelerde yaşayan insanlar için avcılık bir kültür, hatta geçim kaynağıdır. Avcılığın tamamen yasaklanması, yöre halkının da tepkisine yol açacaktır” diyorlar.

Atalarımız da yerleşik düzene geçip tarımla uğraşmadan önce yaşamlarını avcılıkla sürdürüyorlardı.

Av yasağı, genellikle türün tehlike altına girmesi, doğal popülasyonun kritik seviyelere düşmesi ya da yasa dışı avcılığın yaygınlaşması gibi nedenlerle gündeme gelmektedir. Ülkemizde değişlik av hayvanları için belirli zamanlarda zaten av yasağı uygulanmaktadır.

Türkiye’de av yasakları iki ana kategoriye ayrılır: kara avcılığı (yaban hayatı) ve su ürünleri avcılığı (deniz ve iç sulardaki balıkçılık).

Kum kekliği, Kınalı keklik ve Çil Keklik için av yasağı bazı küçük farklılıklar olsa da genelde bütün iller için 26.10.2024 tarihinde başlar 19.01.2025 tarihinde biter. Kınalı keklik ve Kum kekliği her avlanma günü için iki adettir. Ancak bulunduğu ilin dışına avlanmaya gidecek avcılar, av dönüşlerinde bagajlarında avcı başına iki günlük limiti bulundurabilirler. Ayrıca hangi silahlar kullanılabilir hangileri yasak kanunla belirlenmiştir. Bu Kanun kapsamına giren av silahları; Avda ve atıcılık sporunda kullanılan ve namlularında yiv-set bulunmayan tüfekler, spor ve nişan tüfekleri ve tabancaları, hava ve gaz basıncıyla çalışan ateşsiz, namluları yivli veya yivsiz olan, uluslararası standartlara uyan tüfek ve tabancalardır.

Günümüzde artan çevre bilinciyle birlikte, hayvanların "spor" ya da "hobi" amacıyla avlanması, etik olarak da sorgulanmaktadır. "Keklik avı, geleneksel olarak hem sportif bir uğraş hem de beslenme amacıyla yapılan bir faaliyettir."  Avcılık zaten bir doğa sporudur. Sabah çok erken saatte başlayarak temiz bir havada farkında olmadan kilometrelerce yol yürürsünüz.

Cennetmekan babam Muammer Çapanoğlu ile Yozgat’ın ünlü otobüs sahiplerinden rahmetli Seyit Taşan amcanın olduğu bu fotoğraf çekildiğinde 10 yaşında olan bende oradayım. Fotoğrafı çeken de kendi de avcı olan Yozgat Cumhuriyet Savcısıydı. Koçulunun Ahraz babamı çok severdi. O gün babam ikimizi de ava götürmüş, ahrazla ben bir dere kenarında onların dönüşünü beklemiştik. Ahraz uyurken ben can sıkıntısından onun lastik ayakkabılarına kum doldurup onları bir kamyon gibi düşünerek oynamıştım.

Babamın tüfeği Amerikan Winchester markaydı. Çok kıymetli bir tüfekti. Hangi şehir’e tayini çıksa beraberimizde götürdüğümüz bir av sandığımız vardı. Bu sandıkta fişekler, teneke kutular içinde barut, değişik numarada saçma kutuları, fişek tapası, fişek kapsülleri kapsül söküp takma ve Fişek ağzını kıvırma makinesi vardı. Ava gideceği gece ben makine ile fişeklerin kapsüllerini çıkarır yenilerini takardım o da barutlarını ve tapalarını koyar ağızlarını kıvırıp kapatırdı. 1961 yılında Amasya’da sattığında 16 yaşındaydım.  “Sana bırakmayı çok isterdim” dedi sesi değişti “ama ihtiyacımız var” demişti. Ben bir daha babamı hiç bu kadar üzgün görmedim.

40’lı yaşlarımızda ta lise yıllarından kadim kardeşim rahmetli Erdoğan Sezgin ile de sabah karanlığında onun av için aldığı LADA Suv ile yollara düştüğümüz olmuştu ama keklik değil ördek idi bizim avımız. Aksu Fabrikasında İplik dairesi şefi olan ağabeyimiz Tahsin Bakanyıldız da arkadaşları ile 4-5 günlüğüne Yozgat’a giderlerdi keklik avı için ama onunla hiç kısmet olmadı. Almanya’ya gittiğinde orijinal plastik çantasında aldığı Bowning av tüfeği vardı. Benim tüfeğimi de o seçmiş evine uğrayıp trap makinesini alıp iki tüfekle birlikte atışa gitmiştik. Ben makinenin fırlattığı çanakları duble yapmadan vurunca çok şaşırmıştı. Halbuki benim Amerikan malı havalı tüfeğim vardı. Bu tüfeğimi Aksu Fabrikasından mesai arkadaşım Yılmaz Biryıldırır iyi bilir. Erdoğan Sezgin bu tüfeğimi büyük bir araziye konumlanan kimyevi madde deposunda kapana yakalanmayan kedi büyüklüğündeki fareleri vurmak için almıştı benden.

Keklik avcılığı şu yönleriyle diğer avlara göre daha tercih edilir.

Spor yönüyle: Keklik avı, özellikle kırsal kesimlerde doğayla iç içe olmayı seven avcılar için bir tür avcılık sporu olarak görülür. Doğru ekipman kullanımı, doğa bilgisi ve sabır gerektirir.

Beslenme yönüyle: Keklik eti, avlandıktan sonra tüketilmek üzere hazırlanır. Bu yönüyle keklik avı, avcılığın geleneksel gıda temini yönünü temsil eder.

Kısaca; Yüzyıllardır Anadolu'nun sarp yamaçlarında sürdürülen keklik avı, bir yandan usta avcıların maharetini sergilediği bir gelenek, öte yandan doğadan beslenmenin en yalın örneğidir.

 Keklik için av yasağı isteyenler örneğin kuş familyasından sayılan tavuklarda kesilmeyip de tüfekle vurulsaydı bunun içinde av yasağı isteyecekler miydi? Örneğin kuş familyasından olan Sülün, Çulluk, Toy, ya da bıldırcınlar, yabani ördekler, tavşanlar ve mesela tonlarca avlanan balıklar içinde bir balık fotoğrafı koyup neden balıklar avlanmasın demiyorlar? Neden devletimiz trol avcılığını sıkı takip etmiyor. Neden koyunlar ve hele de kuzular, sığırlar, domuzlar avlanmasın (pardon kesilmesin) demiyorsunuz? Ahtapot, midye, kalamar avlanmasın demiyorsunuz. Varsa yoksa keklik. Çünkü kınalı keklik fotoğrafta çok güzel görünüyor. O zaman acıma duygumuzu istismar etmek için salla gitsin “avcılık yasaklansın”

Yukarda yazdıklarım avlanmak değil mi? Ayrıca kene dahil birçok böcek türü doğadaki diğer kuşlar tarafından ve hatta bahçenizde ki tavuklar tarafından da tüketiliyor.

Değerli okurlar köy çocukları bilirler, Köylülerimiz fırsat bulduklarında hayvanlarını (bilhassa koyunlarını) önlerine alarak üzerlerindeki keneleri tek etek ayıklarlar. Üstelik ne eldiven ne bir şey kullanmadan. Kene hayvana yapışır kanını emer gelişmesini engeller.  5- 10 yıl öncesine kadar Türkiye’de bu ölümcül Kırım Kongo kenesi bilinmezdi. Bu da biyolojik savaşın bir sonucu. Daha önceki yıllarda da Yunanistan bizim bağlarımıza bir haşerat atmış o yıl üzüm bağlarımız mahvolmuştu. Sonra fındıklarımıza da böyle yaptılar. İnsanoğlu kadar vahşi etrafına ve kendi nesline zarar veren bir mahluk yok.  KKK Kenesinin çok olduğu şehirlerimiz Çorum, Yozgat, Sivas ama daha çok Tokat. Çok az da Karabük, Çankırı, Amasya, Erzincan, Erzurum, Artvin de görülüyor.

Ben de şu duygusal tespiti buradan açıklayayım. Yozgat’ta üretilip ilk defa doğaya salınan onlarca keklik akşam olunca keklik üretim istasyonuna geri dönmüşler. Çünkü keklik insana çok çabuk alışan bir kuş. Kendilerini besleyen istasyon çalışanlarına alışan keklikler geri dönüp gelmişler. Bu büyük bir tecrübe olmuş. Sonraki üretimlerde çalışanlar mümkün olduğunca kendilerini gizlemeye başlamışlar.

 Yazımızı bir fıkra ile bitirelim. Kılıç balığı Sultan II. Mahmud'un en sevdiği balık türlerinden birisiymiş. Hemen her gün sofrada olurmuş. O yıl balıkçılar hiç kılıç balığı avlayamamışlar.  Padişahın çok sevdiği Kılıç Balığı sofralarda olmayacak.  Sarayda bir telaş başlamış. Düşünülmüş taşınılmış müneccimlere danışılmış sonun da kılıç balıklarının küsüp gittikleri kararına varılmış. Şeyhülislamın önerisiyle Padişah ferman eylemiş ki bütün kayıkların altına Kılıç balıklarından özür dileyen yazılar yazılsın. Kayıklar karaya çekilmiş altlarına yazılar yazılmış. Kılıç balıkları gene yok.  Ertesi yıl yine avlanmaya başlanmışlar. Sonra anlaşılmış ki o yıl Marmara denizi normalinden daha fazla ısındığından balıklar Ege denizine kaçmışlar. Cehalet, yani bilgi eksikliği ya da yanlış bilgiye sahip olma durumu, sadece bireysel bir eksiklik değil, aynı zamanda toplumsal ve yapısal bir sorundur. Eğitim, merak, özgürlük ve bilgiye açık erişim, cehaletin panzehridir.

OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ