Geçenlerde sevdiğimiz dostlarımızla bir aile toplantısında söz seyahatlerden açıldı. İnebolulu olan bir dostumuz. Fırsat olsa da hep birlikte bir İnebolu seyahati yapsak dedi. Biz iki Karadeniz gezimizde de İnebolu ya gitmiş, Kurtuluş savası sırasında silah taşıyan takaların yanaştığı eski limanı ve arkasında ki eskiyip yıkılmasına ramak kalan ve Genel Kurmay tarafından restore ettirilen Türk Ocağı binasını huşu içinde gezmiştik. Sohbetimiz sırasında gördüm ki dostlarımızın İnebolu limanı ve kağnı kolları hakkında pek fazla bilgileri yok. Hâlbuki kağnı kolları kurtuluş savaşındaki Türk kadınının eşsiz rolünü, cesaretini, vatan sevgisini anlatan çok önemli bir organizasyondu. 5 Aralık Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkının verilmesinin 77. yıldönümü idi. Atatürk 1934 yılında bu yasayı çıkartmıştı. Ama bundan da önce 1930 yılında belediye seçimlerine katılma hakkı, 1933 yılında muhtarlık seçimlerine katılma hakkı, 1934 yılında milletvekili seçme ve seçilme hakkı verildi. Siyasal haklar Türk kadınına birçok Avrupa ülkesinden çok önce verilmiştir. İşte bizim kadınlarımız.
Kadınlarımız, kurtuluş savaşında hem cephede bizzat çarpışmış hem cephe gerisinde yaralı askerlerimizin tedavileri ile ilgilenmiş hem de evlerinde ördükleri eldiven kazak çorap gibi giysileri ile cephedeki askerlerimizin ihtiyaçlarını gidermeye çalışmışlardı. Milli Savunma bakanlığı tarafından yapılan bir araştırmaya göre Milli mücadele sırasında cephede savaşan kadınlarımızdan altmış ikisi cephe de şehit olmuştu. Çankırılı Yusuf kızı Emine, Adanalı Ayşe, Amasyalı Adil kızı Zeynep, Erzincanlı Osman kızı Emine, Gaziantepli Güldane şehit olan hanımlarımızdan bazıları. Bazıları top mermisi ile bazıları vurularak,bazıları da yaralı olarak getirildikleri hastanede şehit olmuşlardı.İnönü Muharebelerine iştirak etmiş bazı hanımlarımızda gösterdikleri yüksek muvaffakiyet sayesinde istiklal madalyasına layık görülürler.Bunlarda Ali kızı Halime,Kara Osman kızı Fatma,Besim kızı Şükriye,Musa kızı Fatma,Veli Onbaşı kızı Ayşe,Molla İbrahim kızı Fatma,Ali kızı Ayşe, Molla Hasan kızı Fatma dır. İzmirli Ayşe Hanım İzmir’in işgali üzerine Milli Mücadeleye katılır. Aydın ve ikinci İnönü muharebesinde kendini gösterir. Sakarya savaşında yaralanır. Tedavi olduktan sonra tekrar savaşa katılınca, Binbaşı rütbesi verilir. Ama bundan sonrası çok acı. Savaş bittikten sonra Ankara’ya gelir. Yolda bavulunu çaldırdığından evrakları da bavulla birlikte gitmiştir. Bu kahraman kadının okuması yazması da yoktur. Merkez Bankasında basit bir görev verilir. Kahraman kadınlardan birisi de Tayyar Rahmiye Hanımdır. Dokuzuncu Fırkanın Fransızlara karşı yürüttüğü mücadeleye kendi kurduğu müfreze ile katılır. Bir taarruz sırasında askerler biraz tereddüt geçirince öne atılır yüreklendirici sözler söyleyerek askeri canlandırır. Ateş altında kalan iki arkadaşını kurtarmak isterken şehit olur. Diğer Kahramanımız Bitlis Defterdarının hanımı. İsmi bilinmeyen bu hanım Maraş’ta Ermenilerin Müslüman kadınlara saldırdığını görünce silahına davranır akşama kadar tek başına savaşır, sekiz Ermeni’yi öldürür. Daha sonra erkek elbisesi giyerek Kuvay-ı Milliyeye katılır. Kara Fatma Hanım.1888 doğumlu olup subay olan eşi Derviş beyle birlikte Balkan savaşına katılmış, birinci dünya savaşında ailesinden katılanlarla birlikte Kafkas savaşında savaşmıştı. Eşi Ermeniler tarafından şehit edilince de yanındaki kadınlarla savaşlara katılmayı sürdürmüştü. Mustafa Kemal Paşa Erzurum’a geldiğinde onu çağırıp görüşür. O da yeni görevler ister. Oğlunun, kızının ve kardeşlerinin de bulunduğu 350 kişilik müfrezesi ile Sakarya ve Başkumandanlık muharebelerine katılır. Afyon savaşında Yunanlılara esir düşer, Kendi gayeti ile kurtulup tekrar cepheye döner. Rütbesi Üsteğmenliğe yükseltilir. Domaniç’li Habibe kadın. Habibe hanımın bir oğlu var. Oğlu hainlik edip düşmana kılavuzluk ediyor. Habibe hanım bunu haber alınca gizlice Domaniç’ten İnebolu’ya gidiyor oğlunu buluyor, tek kurşunla vurup yere serdikten sonra geldiği gibi sessizce çekip gidiyor. Gelelim kadınlardan teşkil edilen kağnı kollarına.
Kadınlar tarafından kurulan Müdafa-i Vatan cemiyeti hem cepheye gitmiş kadınların kaderleri ile ilgileniyor hem de kadınların kağnı kollarında çalışmalarını organize ediyorlardı. İstanbul da İngiliz işgali atındaki kendi cephaneliklerimizden silah ve cephane çalan karakol isimli teşkilat, bunları Laz takalarına yükleyerek düşman gemilerinin devriye gezdiği Boğazdan ve Karadeniz den kaçırıp İnebolu limanına indiriyorlardı.
Çok uzaklardaki İstanbul limanından
Kaçak asker ceketi ve silah yükleyen Laz takaları
Hürriyet ve umut, su ve rüzgardılar.
Takaların geldiğini haber alan Kahraman İnebolu halkı kadın,erkek çoluk,çocuk hemen limana iniyor gelen silah ve cephaneleri büyük bir hızla evlerine taşıyıp saklıyor sonrada kağnı kolları ile kışta, kıyamet’de yazın sıcağında Çankırı üzerinden Ankara’ya, oradan da Akşehir üstünde Afyon’a cepheye ulaştırıyorlardı.
Ve kadınlarımız birbirlerinden gizleyerek bakıyorlardı ayın altında
Geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine
İşte bu kadınlardan birisi. Cephane yüklü kağnıyı alıyor İnebolu dan yola koyuluyor.1921 kışında bir sabah askerler, Kastamonu şehitliğinin kapısında kağnı üzerine kollarını açarak kapanmış bir kadın bulurlar. Biraz yaklaşınca donarak öldüğünü görürler. Boşlanan öküzleri tekrar kağnıya koşarken bir bebek ağlaması duyarlar. Karları süpürünce yorgan altında samana sarılmış top mermileri arasında kundağa sarılı bebeği görürler. Bir acı olayda Yozgat’ta yaşanmıştı. Yozgat mutasarrıfı Necip Bey de Çapanoğlu olayları nedeni ile Çerkez Ethem tarafından acele ile idam edilmişti. Hâlbuki Necip bey’in eşi Narsa Necip Hanım ve yardımcısı Fitnat Hanım, milli mücadelede Yozgatlı kadınların da katkıları olsun diyerek 16 Şubat 1920 tarihinde Sivas Anadolu kadınları Müdafaa-i Vatan cemiyetine bağlı Yozgat Müdafaa-i Vatan cemiyetini kurmuştu. Görevleri doğudan gelen silah ve mühimmatlar ile Yozgat halkının hazırladığı kavurma ve giyecekleri kadınların yönettiği kağnı kolları vasıtası ile Balişeyh’e kadar iletmekti. Ama ne yazık ki Çerkez Ethem, yargılamadan Necip beyi de hemen idam etmiş ve Narsa hanım genç yaşta dul kalmıştı. İşte mübarek Anadolu kadını. Atatürk,30 Mart 1923 yılında bir konuşmasında tarihe geçen şu sözleri söylemişti. “Efendiler, dünyanın hiçbir milletinde, Anadolu köylü kadınının üstünde kadın çalışmasını zikretmeye imkân yoktur. Ve dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım. Milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar himmet gösterdim diyemez. Belki erkeklerimiz memleketi istila eden düşmana karşı süngüleriyle, düşmanın süngülerine göğüs germekle düşman karşısında bulundular, fakat erkeklerin teşkil ettiği ordunun zayıf kaynaklarını kadınlar işletmiştir. Memleketimizin var olma imkanını sağlayanlar kadınlarımız olmuştur ve olmaktadır. Kimse inkar edemez ki, bu harpte ve ondan evvelki harplerde milletin hayat kabiliyetini ayakta tutan hep kadınlarımızdır. Onun için hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı şükran ve minnetle taziz ve takdis ederiz.
Bizim olan kadınlar, bizim kadınlarımız
Şimdi ayın altında kağnıların ve hartuçların peşinde
Harman yerine kehribar başaklı sap çeker gibi
Aynı yürek ferahlığı ve aynı yorgun alışkanlık içindeydiler
Ve on beşlik şarapnelin çeliğinde ince boyunlu çocuklar uyuyordu
Ve ayın altında kağnılar yürüyordu
Akşehir üstünden Afyona doğru.
Anadolu’nun bu büyük ruhlu büyük duygulu asil kadınlarının aziz hatıraları önünde bende minnet ve saygı ile eğilirim. Mekânları Cennet olsun.
07.12.2011
Kadınlarımız, kurtuluş savaşında hem cephede bizzat çarpışmış hem cephe gerisinde yaralı askerlerimizin tedavileri ile ilgilenmiş hem de evlerinde ördükleri eldiven kazak çorap gibi giysileri ile cephedeki askerlerimizin ihtiyaçlarını gidermeye çalışmışlardı. Milli Savunma bakanlığı tarafından yapılan bir araştırmaya göre Milli mücadele sırasında cephede savaşan kadınlarımızdan altmış ikisi cephe de şehit olmuştu. Çankırılı Yusuf kızı Emine, Adanalı Ayşe, Amasyalı Adil kızı Zeynep, Erzincanlı Osman kızı Emine, Gaziantepli Güldane şehit olan hanımlarımızdan bazıları. Bazıları top mermisi ile bazıları vurularak,bazıları da yaralı olarak getirildikleri hastanede şehit olmuşlardı.İnönü Muharebelerine iştirak etmiş bazı hanımlarımızda gösterdikleri yüksek muvaffakiyet sayesinde istiklal madalyasına layık görülürler.Bunlarda Ali kızı Halime,Kara Osman kızı Fatma,Besim kızı Şükriye,Musa kızı Fatma,Veli Onbaşı kızı Ayşe,Molla İbrahim kızı Fatma,Ali kızı Ayşe, Molla Hasan kızı Fatma dır. İzmirli Ayşe Hanım İzmir’in işgali üzerine Milli Mücadeleye katılır. Aydın ve ikinci İnönü muharebesinde kendini gösterir. Sakarya savaşında yaralanır. Tedavi olduktan sonra tekrar savaşa katılınca, Binbaşı rütbesi verilir. Ama bundan sonrası çok acı. Savaş bittikten sonra Ankara’ya gelir. Yolda bavulunu çaldırdığından evrakları da bavulla birlikte gitmiştir. Bu kahraman kadının okuması yazması da yoktur. Merkez Bankasında basit bir görev verilir. Kahraman kadınlardan birisi de Tayyar Rahmiye Hanımdır. Dokuzuncu Fırkanın Fransızlara karşı yürüttüğü mücadeleye kendi kurduğu müfreze ile katılır. Bir taarruz sırasında askerler biraz tereddüt geçirince öne atılır yüreklendirici sözler söyleyerek askeri canlandırır. Ateş altında kalan iki arkadaşını kurtarmak isterken şehit olur. Diğer Kahramanımız Bitlis Defterdarının hanımı. İsmi bilinmeyen bu hanım Maraş’ta Ermenilerin Müslüman kadınlara saldırdığını görünce silahına davranır akşama kadar tek başına savaşır, sekiz Ermeni’yi öldürür. Daha sonra erkek elbisesi giyerek Kuvay-ı Milliyeye katılır. Kara Fatma Hanım.1888 doğumlu olup subay olan eşi Derviş beyle birlikte Balkan savaşına katılmış, birinci dünya savaşında ailesinden katılanlarla birlikte Kafkas savaşında savaşmıştı. Eşi Ermeniler tarafından şehit edilince de yanındaki kadınlarla savaşlara katılmayı sürdürmüştü. Mustafa Kemal Paşa Erzurum’a geldiğinde onu çağırıp görüşür. O da yeni görevler ister. Oğlunun, kızının ve kardeşlerinin de bulunduğu 350 kişilik müfrezesi ile Sakarya ve Başkumandanlık muharebelerine katılır. Afyon savaşında Yunanlılara esir düşer, Kendi gayeti ile kurtulup tekrar cepheye döner. Rütbesi Üsteğmenliğe yükseltilir. Domaniç’li Habibe kadın. Habibe hanımın bir oğlu var. Oğlu hainlik edip düşmana kılavuzluk ediyor. Habibe hanım bunu haber alınca gizlice Domaniç’ten İnebolu’ya gidiyor oğlunu buluyor, tek kurşunla vurup yere serdikten sonra geldiği gibi sessizce çekip gidiyor. Gelelim kadınlardan teşkil edilen kağnı kollarına.
Kadınlar tarafından kurulan Müdafa-i Vatan cemiyeti hem cepheye gitmiş kadınların kaderleri ile ilgileniyor hem de kadınların kağnı kollarında çalışmalarını organize ediyorlardı. İstanbul da İngiliz işgali atındaki kendi cephaneliklerimizden silah ve cephane çalan karakol isimli teşkilat, bunları Laz takalarına yükleyerek düşman gemilerinin devriye gezdiği Boğazdan ve Karadeniz den kaçırıp İnebolu limanına indiriyorlardı.
Çok uzaklardaki İstanbul limanından
Kaçak asker ceketi ve silah yükleyen Laz takaları
Hürriyet ve umut, su ve rüzgardılar.
Takaların geldiğini haber alan Kahraman İnebolu halkı kadın,erkek çoluk,çocuk hemen limana iniyor gelen silah ve cephaneleri büyük bir hızla evlerine taşıyıp saklıyor sonrada kağnı kolları ile kışta, kıyamet’de yazın sıcağında Çankırı üzerinden Ankara’ya, oradan da Akşehir üstünde Afyon’a cepheye ulaştırıyorlardı.
Ve kadınlarımız birbirlerinden gizleyerek bakıyorlardı ayın altında
Geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine
İşte bu kadınlardan birisi. Cephane yüklü kağnıyı alıyor İnebolu dan yola koyuluyor.1921 kışında bir sabah askerler, Kastamonu şehitliğinin kapısında kağnı üzerine kollarını açarak kapanmış bir kadın bulurlar. Biraz yaklaşınca donarak öldüğünü görürler. Boşlanan öküzleri tekrar kağnıya koşarken bir bebek ağlaması duyarlar. Karları süpürünce yorgan altında samana sarılmış top mermileri arasında kundağa sarılı bebeği görürler. Bir acı olayda Yozgat’ta yaşanmıştı. Yozgat mutasarrıfı Necip Bey de Çapanoğlu olayları nedeni ile Çerkez Ethem tarafından acele ile idam edilmişti. Hâlbuki Necip bey’in eşi Narsa Necip Hanım ve yardımcısı Fitnat Hanım, milli mücadelede Yozgatlı kadınların da katkıları olsun diyerek 16 Şubat 1920 tarihinde Sivas Anadolu kadınları Müdafaa-i Vatan cemiyetine bağlı Yozgat Müdafaa-i Vatan cemiyetini kurmuştu. Görevleri doğudan gelen silah ve mühimmatlar ile Yozgat halkının hazırladığı kavurma ve giyecekleri kadınların yönettiği kağnı kolları vasıtası ile Balişeyh’e kadar iletmekti. Ama ne yazık ki Çerkez Ethem, yargılamadan Necip beyi de hemen idam etmiş ve Narsa hanım genç yaşta dul kalmıştı. İşte mübarek Anadolu kadını. Atatürk,30 Mart 1923 yılında bir konuşmasında tarihe geçen şu sözleri söylemişti. “Efendiler, dünyanın hiçbir milletinde, Anadolu köylü kadınının üstünde kadın çalışmasını zikretmeye imkân yoktur. Ve dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım. Milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar himmet gösterdim diyemez. Belki erkeklerimiz memleketi istila eden düşmana karşı süngüleriyle, düşmanın süngülerine göğüs germekle düşman karşısında bulundular, fakat erkeklerin teşkil ettiği ordunun zayıf kaynaklarını kadınlar işletmiştir. Memleketimizin var olma imkanını sağlayanlar kadınlarımız olmuştur ve olmaktadır. Kimse inkar edemez ki, bu harpte ve ondan evvelki harplerde milletin hayat kabiliyetini ayakta tutan hep kadınlarımızdır. Onun için hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı şükran ve minnetle taziz ve takdis ederiz.
Bizim olan kadınlar, bizim kadınlarımız
Şimdi ayın altında kağnıların ve hartuçların peşinde
Harman yerine kehribar başaklı sap çeker gibi
Aynı yürek ferahlığı ve aynı yorgun alışkanlık içindeydiler
Ve on beşlik şarapnelin çeliğinde ince boyunlu çocuklar uyuyordu
Ve ayın altında kağnılar yürüyordu
Akşehir üstünden Afyona doğru.
Anadolu’nun bu büyük ruhlu büyük duygulu asil kadınlarının aziz hatıraları önünde bende minnet ve saygı ile eğilirim. Mekânları Cennet olsun.
07.12.2011
08.12.2011
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ
Y.Biryildırır
22.12.2011 00:04:00Yorumunuz Sayın hocam makaleleriniz tarihimize ve bizlere ışık tutuyor.Zevkle okuyor gurur duyuyoruz.Yeni yazılarınızı hasretle bekliyoruz,eksik olmayınız.Hürmetlerimi arz ederim.selamlar
Neriman
18.12.2011 10:42:00abdulkadir bey,bu yazınızla tüm kadınların ve bu arada yozgatlı kadınların haklarını teslim edip çok güzel bir yazıyı kaleme aldığınız için sizi yürekten kutluyorum.başarılar temenni ediylorum. saygılarımla.
Ömer
13.12.2011 10:58:00türk kadınları konusunda ben de aynen size katılıyor,duygularınızı içtenlikle paylaşıyorum.ve diyorum ki onların mekanları cennet olsun...
kadir ahmet danıska
10.12.2011 21:29:00kadınlarımız ve kurtuluş savasimız üzerine çok seyler ve özel seyley yazılacak iki konuyu çok güzel bir araya getirmişsiniz,elinize sağlık
nazım' ın dediği gibi;
anamız,avradımız,yârimiz,
uğruna hapislerde yattığımız
ve sofradaki yeri,
öküzümüzden sonra gelen '
kadınlarımız
sizler,
cefakâr..vefakâr..
ve çileli..
ve sevilesi..
ve tapılası..
kadınlarımızsınız...
Celalettin Çapanoğlu
09.12.2011 10:50:00Değerli Kuzenim,
Yazılarını hep okuyorum, kalemine sağlık.
Ruh içinde yatsın Atamız, onun sayesinde kadınlarımız bütün haklara sahip oldular.
Tek ümidim iktidarlar kadınlarımızın bu haklarını geri almasınlar.
Selamlar
Celalettin Çapanoğlu