A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

İZNİK’E PAPA GELDİ KİRALARA ZAM GELDİ

Değerli okurlar, bildiğiniz gibi Katolik Kilisesi’nin ruhani lideri ve Vatikan Şehir Devleti’nin devlet başkanı Papa 14. Leo 27 Kasım’da İznik’e geldi ve 30 kasımda ülkemizden ayrıldı. Ancak bazı ziyaretler vardır ki takvim yapraklarıyla sınırlı kalmaz. Papa’nın bu ziyaretinin tartışması, mesajı ve yankısı hâlâ devam ediyor.

Papa’nın gelişi sadece diplomatik bir temas ya da dinî bir protokol olarak okunamaz. Bu ziyaret, inançlar arası ilişkilerden siyasetin diline, ekonomik beklentilerden toplumsal hassasiyetlere kadar pek çok başlığı aynı anda gündeme taşıdı. Kimileri bu ziyareti “hoşgörü ve diyalog” vurgusuyla karşıladı, kimileri ise tarihsel ve siyasal arka planı hatırlatarak temkinli durmayı tercih etti.

Ziyaret süresince verilen mesajlar kadar, verilen tepkiler de dikkat çekiciydi. Bir kesim için Papa’nın sözleri barış ve uzlaşı çağrısıydı; başka bir kesim için ise örtük siyasi mesajlar içeriyordu. Bu durum, toplumun kendi içindeki kırılgan dengeleri, hassasiyetleri ve beklentileri bir kez daha gözler önüne serdi.

Öte yandan ziyaretin ekonomik ve yerel yansımaları da göz ardı edilemez. Otellerden kiralara, esnaftan turizme kadar oluşan hareketlilik, kısa vadeli kazançların uzun vadeli etik sorularla nasıl çatışabildiğini gösterdi. Papa gitti ama geride “fırsatçılık mı, misafirperverlik mi?” sorusunu bıraktı.

Beni şaşırtan tarafı Papanın ziyaretinden sonra İznik’te kiraların arttığı haberi oldu.

Değerli okurlar, bir zamanlar bu ülkenin esnafı, “bereketi paylaşmanın erdemine” inanırdı. “Ben siftah ettim, komşum etmedi; buyurun önce ona gidin” diyerek müşteriyi yan dükkâna yönlendiren bir vicdan kültürümüz vardı. Bu söz, sadece bir nezaket cümlesi değildi; dayanışmanın, helal kazancın ve birbirinin rızkına göz dikmemenin sessizce söylenen anayasasıydı. Çünkü bereketi paylaşmak, rızkı bölüşmek, kazancı birlikte büyütmek diye bir kültürümüz vardı.

“Ben siftah ettim, komşum etmedi; önce ona uğrayın.” Bu cümleyi kuran esnafın cebindeki para azmış çokmuş önemli değildi; önemli olan yüzünün akı, komşusunun bereketi, helalin tadıydı. Biri kazandığında diğerinin gölgesinde kalmaması, kazancın adaletli dağılması için gösterilen o hassasiyet, aslında bu toplumun en büyük servetiydi.

Aradan yıllar geçti… Dükkânlar değişti, tabelalar yenilendi, caddeler ışıklandı ama o incelik, o zarafet, o vicdan terazisi aynı hızla yenilenmedi. Aksine, modernleşme dediğimiz koşuşturmanın içinde en önce ve en hızlı kaybettiğimiz şey oldu.

Bu durumun en çarpıcı örneklerinden biri de geçtiğimiz günlerde İznik’te yaşandı. İznik’e Papa geleceği duyulduğu anda, bazı ev ve işyeri sahipleri fırsatı ganimete çevirme arzusu ile  kiraları artırmışlar. Gidip görmedim, gazetelerin yalancısıyım.

Bir misafirin gelişi, bir şehrin ticaretini canlandırabilir; bunda sorun yok. Sorun, kazançla fırsatçılığın çizgisini birbirine karıştırmakta. İznik’te yükselen kiralar sadece bir ekonomik tablo değildir; bir toplumsal dönüşümün aynasıdır. Bu dönüşüm, “helal kazanç” kavramını bir köşeye itip “kolay kazanç” anlayışını tahtına oturtmaya çalışıyor.

Oysa bu toprakların asıl büyüklüğü; haksız kazancı kendine yakıştırmayan dayanışması, vicdanı ve “komşusu açken tok yatmayan” insanının duruşundaydı. Fırsatçılık, bizim kültürümüzde hep yüz kızartan bir davranış olarak bilinirken, bugün sıradanlaşacak kadar hayatın içine sızmış durumda. Kısa vadeli kazanç uğruna, uzun vadeli değerlerimizi eritirsek geriye sadece betonlar, fiyat listeleri ve tabelalar kalır.

Papa gitti, birlikte gelenler de gitti, ziyaret bitti.

Ama geride şu soru kaldı; asgari ücreti geçen ev kiralarının sonu nereye varacak ve biz nasıl oldu da  komşusunun siftahını düşünen bir toplumken, misafirin gelişini fırsata çevirip fiyat artırmayı “marifet” sayan bir ülkeye dönüştük?

OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ