Daha bilgisayarlarla tanışmamıştık. Yani her aklımıza takılan şeyi başta Google hazretleri gibi var olan arama motorlarından birine sorma şansımız yoktu. Birkaç gece üst üste hep aynı rüyayı görmüştüm. Rüyamda kalın kışlık asker elbiseleri gibi ama kurşuni beyaz kırçıllı renkte ( bir zamanlar çöpçülerin kıyafetleri bu renkte idi) kıyafetler ve aynı renk üstten bağlı kulaklıklı şapkaları ile epeyce kalabalık bir grup, yarı kızgın yarı kırgın bir ifade ile geminin makine dairesi olduğunu tahmin ettiğim bir yerde, bana sitem ediyorlardı. Şöyle söylüyorlardı; “Biz Gülcemal’in personeliyiz ve sıkıntı içindeyiz neden kimse bizimle ilgilenmiyor?”
Bu rüyayı birkaç kere görünce etkilenmiş her zaman yaptığım gibi önce eşime anlatmış sonra da zamanın her şeyi bilen her konuda ahkâm kesen gazetecisine gönderdiğim bir faks mesajı ile rüyamı anlatmış bu konuda bilgisine başvurmuştum. Bana bir telefon açma zahmetine bile katlanmadan gazetedeki köşesinde bir makalesinin içerisine gizleyerek ben müneccim değilim bana rüyanızı sormayın anlamında bir iki cümle yazmıştı. Tabi mesaj bana idi, okuyunca büyük bir kırgınlık yaşamıştım. Bir okuyucusu olarak beni hafife almıştı, yazdığı gazeteyi o gün bırakmıştım. İyi ki bırakmışım, şimdi borazancıbaşılık yapıyor. Günümüz yazarları içinde en çok Sayın Can Ataklı’yı severim. Ne zaman kendisine bir mail atsam mutlaka iki satırda olsa cevap yazar.

Cennetmekân büyük dedem Mahmut Celalettin Bey ve Muaveneti Milliye Cemiyeti hakkında araştırma yaparken Gülcemal tekrar aklıma geldi. Bu defa medeniyetin verdiği imkânlarla kendim araştırdım.

Evet, Gülcemal bir vapurun adı imiş, hem de ne vapur. Osmanlı Seyr-i Sefain İdaresi tarafından 1911 yılında 25,110.60 altın liraya satın alınmış. Gemiye Sultan V. Mehmet Reşat’ın annesinin adı olan ve "gül çehreli, gül gibi güzel" anlamına gelen Gülcemal adı verilmiş… Geminin inşa maliyeti 200.000 sterlin imiş. 142 metre uzunluğunda, 14 metre genişliğinde ve su altında kalan kısmı yaklaşık 10 metre olan, üst güvertesi açık, iki bacalı, dört direkli, 5071 grostonluk geminin teknesi su geçirmez perdelerle 8 bölmeye ayrılmış. 5.000 beygir gücünde motoru, dakikada 52 devir yaparak dönen 7 metre çapında bir pervanesi varmış. Günde 85 ton kömür yakarak saatte 15 deniz milin üzerinde bir hıza erişebilen geminin depoları 1.100 ton kömür alabilecek kapasitedeymiş. Gemi kendi döneminin bir teknoloji harikası olarak görülmekteymiş. Yemek ve dinlenme salonları hayli geniş tutulmuş, geniş oyun yerleri, lüks restoranları, göz kamaştırıcı salonları ile lüks oteller ayarında yüzen bir saray görünümündeymiş. Geminin birinci mevkiinde 220 yolcu ağırlanıyormuş, ikinci mevki kamaraları yokmuş ancak alt kısmında 1500 göçmeni taşıyabilecek geniş koğuşları varmış. Mürettebatı 130 kişiden oluşuyormuş. İkizi olan Britannic gemisi ile beraber Belfast’da, (Kuzey İrlanda) inşa edilmiş ve 15 Temmuz 1874 tarihinde denize indirilmiş. İlk seferini Liverpool limanından New York limanına 30 Mayıs 1875 tarihinde gerçekleştirmiş. 1911 yılında satın alınan gemi ilk zamanlarında Türk askerlerini Yemen'e taşımış. Karadeniz limanlarına düzenli posta seferleri yapmaya başlamış. Sultan Reşad onunla Rumeli seyahatine çıkmış. 19 Haziran 1913'te Balkan Savaşı döneminde Osmanlı Devleti'nin Balkanlar'da kalan son askerlerini de Seman iskelesinden Gülcemal Vapuru getirmiş.. Hac zamanlarında binlerce yolcuyu Mekke'ye en yakın liman olan Cidde limanına taşımış. 1914'te I.Dünya Savaşı çıktığında Gülcemal asker taşımada kullanılmaya başlar, bir dönem hastane gemisi olarak da hizmet verir. 27 Şubat 1915 tarihinde, 5000 civarında askeri İstanbul’dan Gelibolu’ya götürürken İmralı adası önlerinde İngiliz denizatlısı E-14 tarafından torpillenir. Pruvasından yara alan gemideki askerleri kurtarmak için Şirket-i Hayriye, Cemal Kaptan idaresinde 67 numaralı Kalender adlı yeni vapurunu ve 27 numaralı Sahilbent adlı araba vapurunu olay yerine gönderir. Kurtulabilen askerler ve savaş malzemeleri birkaç gün içinde yakındaki Bolayır ve Lâpseki iskelelerine taşınırken Gülcemal de civardan yetişen başka teknelerce batmaktan kurtarılarak yedekte çekilip, 2 yıl sürecek tamiratı için İstanbul'a getirilir. Gülcemal batmamış ama onun batacağını sanarak yüzme bilmediği halde kendini denize atan birçok askerimiz boğularak can vermiş. Nedense ölü sayısı hakkında Osmanlı kayıtlarında herhangi ayrıntılı bir bilgi bulunmuyor. Ama İngiliz kaynaklarında ise, E-14 denizaltısı mürettebatının bu başarılarından dolayı, ‘öldürdükleri 4000 düşman askeri nedeniyle 20.000 Sterlin ödül aldıkları, ama geminin sivil amaçla kullanıldığının anlaşılması üzerine bu ödülün mürettebattan geri İstendiği kaydedilmiş.

II. Abdülhamid’den Japon İmparatoruna mücevherli imtiyaz nişanı ve diğer hediyeleri götürmek için 1889’da İstanbul’dan yola çıkan. 61 subay ve memur, 548 er ve erbaş olmak üzere toplam 609 mürettebat ile üç ay Japon sularında kaldıktan sonra Japonya’dan dönüşünde Kuşimoto açıklarında tayfuna yakalanıp 16 Eylül 1890’da kayalara çarparak batan. Kazadan sadece 69 denizcinin kurtulabildiği, Amiral Osman Bey de dâhil diğer mürettebatın hayatını kaybettiği. Şehit yakınları ve kazazedeler için yardım kampanyası düzenlendiği Ertuğrul Fırkateyni için her yıl anma törenleri yapılırken İngiliz kayıtlarına göre 4000 askerimizin şehit olduğu Gülcemal vapuru neden hiç hatırlanmaz. İstanbul’un yani Payitaht’ın burnunun dibinde İmralı adası yakında böyle bir facianın yaşanmasının utancından olabilir mi bilmiyorum. Benim rüyalarıma girenler, bana sitem edenler de acaba bu şehitlerimiz miydi?

Gülcemal savaşın sonunda 1918-1919 yılları arasındaki mütareke döneminde Yunanistan ve Mısır'daki esir kamplarında tutulmakta olan Alman askerlerini de Wilhelmhaven ve Hamburg limanlarına taşımış. Bu arada İstanbul, Selanik ve İskenderiye arasında seferler de yapmış. Kurtuluş Savaşı öncesinde 9.Ordu kumandanı Kazım Karabekir Paşa 12 Nisan 1919 günü İstanbul'dan Trabzon'a Gülcemal ile gitmiş. Gülcemal, Cumhuriyet döneminde Karadeniz, Ege ve Akdeniz hatlarında posta seferlerinde kullanılmış. 1920 yılında Amerika seferini yapan ilk Türk gemisi olma özelliğini üstlenmiştir. İsmet İnönü başkanlığındaki Lozan heyetini de taşımış olan Gülcemal Vapuru, Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi döneminde Yunanistan’dan Türkiye’ye gelecek göçmenleri, Selanik'ten İstanbul ve İzmir limanlarına taşımış. Hilal- i Ahmer Cemiyeti kayıtlarına göre 31 Aralık 1923 yılında 644 göçmen ile Samsun’ a doğru yola çıkan ilk vapur Gülcemal’dir. İşte mübadillerin dilinde efsaneleşen Gülcemal’i Gülcemal yapan unsurlardan biri de ilk gemi olmasıdır.

Vapur, Türkiye Cumhuriyetinin kurulması ile de hizmetlerine devam etmiş, 15 Mayıs 1923 tarihinde Trabzon yakınlarında Yosun Burnu'nda karaya oturduysa da Alemdar tahlisiye gemisi tarafından kurtarılmış. Atatürk de muhtelif gezilerinde Gülcemal Vapurunu kullanmıştı. 5 Haziran 1926'da Mudanya'da Gülcemal Vapuru Hatıra Defterine şunları yazmıştır. " Gülcemal Vapuru'nda gördüğüm intizam ve mükemmeliyet takdire değerdir. Genel Müdür Beyefendi'ye, geminin süvarisine ve bütün mürettebatına teşekkür ederim.

Gülcemal Vapuru, yaptığı fedakârlıklar ve verdiği mücadeleye bakılmaksızın sökülmüş ve tarihin derinliklerine gömülmüştür. Parçalandığı gün, 75 yıl gibi uzun bir hizmet ömrüyle ‘dünyanın en uzun süre çalışan 2. gemisi’ olarak adını tarihe yazdırmıştı.

Eğer cansız varlıklara da Gazi unvanı verilebilse idi, belki Gülcemal Vapuru’ da Gazi Gülcemal diye anılacaktı.

20.06.2014
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ