A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

GÜLCAN ÖĞRETMEN

Değerli okurlar, okuyucum emekli dikiş öğretmeni Sayın Gülcan Vermezoğlu hanımefendiden bir mektup aldım.

Şöyle yazmış;

Sayın Çapanoğlu “Burçak Tarlasından Köy Enstitüsüne” yazınızı göz yaşları içinde okudum. Bizler, yüce Atatürk’ün idealist öğretmenleri, onun “öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” vecizesine yürekten inanarak iyi bir nesil yetiştirmek ve onlara örnek olmak için çabaladık.

Ben de biriktirdiğim acı tatlı anılarımın içinde hiç unutmadığım bir tanesini sizinle ve okuyucularınızla paylaşmak istedim.

Yıl 1982. İzmir’in Karşıyaka Cumhuriyet Mahallesinde Halk Eğitime bağlı “Dikiş Kursumuz” açıldı ve kayıtlar başladı. Dikiş öğrenmek için kursa katılmak isteyen bir hanım kızımızın soyadı ile eşinin soyadının farklı olduğunu gördüm.

Sordum.

-Neden soyadın eşin ile farklı, ayrıldınız mı? Hüzünle yüzüme baktı.

-Aramızda resmi nikah yok hocam.

Şaşırdım.

-Neden diye sorumu tekrarladım. Başını önüne eğip ezik ve mahcup bir ses tonu ile,

-Olurda eşimden ayrılırsam bana mal düşmesin diye kaynanam resmi nikahımız olmasını istemedi. Hiç beklemediğim bu cevap karşısında bir kez daha şaşırdım, içim yandı.

-Çocukların var mı? Diye sordum.

-Üç tane ellerinden öper, ikisi kız biri erkek. Dedi.

-Peki çocuklar kimin üzerinde kayıtlı yani anneleri kim?

-Çocuklar kaynanamın üzerine kayıtlı.

Şaşkınlığım iki kat arttı. Bu nasıl bir edepsizlikti.

-Peki şu anda çocuklarının nasıl bir konumda olduklarını biliyor musun? Şaşkınlıkla yüzüme bakıp,

-Nasıl yani hocam dedi.,

-Nasıl yanisi var mı, çocuklar senden ama kocanla nikahınız yok. Anasıyla babası arasında yasal bir evlilik bağı olmaksızın dünyaya gelmiş olan çocuğa ne denir?

- Ne denir hocam?

-Kızım buna haşa huzurdan P.. denir, bu bir. Çocukları babaanneleri üzerine kaydettirmişiniz buda hem suç hem de ayıp, buda iki. Sapsarı oldu korktum bayılacak sandım.

-Nasıl olur hocam onlar benim çocuklarım, anaları benim babaları belli.

-Nerde ispatı? Nüfus kaydında anaları kaynanan görünüyor. Bu hesapça kaynanan da kocayın karısı oluyor. Bu nasıl bir iş ne kadar ayıp ne kadar çirkin bir durum. Derhal size nikah kıyalım bu işi düzeltelim. Kocana söyle gelip beni görsün.

Ertesi günü bulunduğum sınıfın kapısı sert bir şekilde sonuna kadar itildi. Şalvar giyimli, burma bıyıklı iri yarı bir adam içeriye daldı.

-Buranın hocası sen misin? Diye bağırdı. Bir cesaret geldi ve ayağa kalktım, yüksek bir ses tonu ile,

-Çık dışarıya. Kapıyı çal, izin iste öyle gir içeriye. Diye bağırdım. Beklemediği bu tepkim karşısında şaşaladı. Bir şey söylemeden dışarı çıkıp kapıyı kapattı ve tıklattı. Aynı sert tonumla,

-Gir. Dedim. Şaşkınlığını üzerinden atamamıştı ama yine de daha öncekinden daha alçak bir ses tonu ile

-Sen benim çocuklarıma P.. demişsin. Dedi.

-Önce şu iskemleye otur sonra sesini yükseltmeden konuş. Diye emrettim.

-Ben senin çocuklarına P.. demedim ama sen nikahın olmayan bir kadından çocuk sahibi olmuşsun, bununla da kalmayıp çocuklarını kendi ananın nüfusuna kaydederek onları o duruma sokmuşsun. Bugün benim yaptığım uyarıya kızıyorsun. Yarın çocukların okula başladıklarında yaptıklarınızı arkadaşlarından ya da onların ailelerinden duyarlarsa hangi birine kızıp bugün yaptığın gibi kapılarına dayanma cesaretin olacak. Utanmayacak mısın? Dedim.

Sustu, öylece daldı gitti. Heybeti ile sınıfa giren adamın sanki omuzları çöktü ya da bana öyle geldi.

Çaresizlik içinde.

-Hocam ne yapayım, anam istemiyor, mal dışarı gider diyor. Dedi.

-Anan istemiyor olabilir. Sen karına resmi nikah yapmak istiyor musun istemiyor musun bana bunun cevabını ver. Dedim.

-İstemez olur muyum hocam, ben hatunumu seviyorum bizim aramızda bir sıkıntı yok. Dedi.

-O zaman nüfus cüzdanlarınızı getir. Kimse duymadan nikâh işlemlerinizi başlatalım. Anana duyurmadan da bu işi bitirelim. Dedim.

Nüfus cüzdanlarını aldım nikah işlemlerini başlattım. Hanım talebelerimizin yardımları ile güzel bir gelinlik diktik. Belgeler 15 gün askıda kaldıktan sonra sıra nikah törenine geldi. Sınıf arkadaşları talebelerimiz, börek, kurabiye ve içecekleri hazırladılar, sınıfı süslediler. Nikah memuru sınıfa gelerek nikahlarını kıydı. Müdürümüz, müdür muavinlerimiz ve öğretmenlerimizle güzel bir tören ve küçük bir eğlence yapıyorduk ki kayınvalide bir hışımla eğlencenin ortasına daldı, bağırıp çağırmaya başladı.

Müdürümüz kayınvalideyi bir kenara çekip uzun uzun konuştu sakinleştirdi ve ikna etti. Gelin ananızın elini öpün dedi. Oğlu ve gelini ellerini öptüler sarıldılar. Oldukça duygulanan ve gözleri yaşaran kayınvalide oğluna dönerek,

-Ah be oğlum cahilim kusurumu bağışlayın. Bilseydim sizi üzer miydim diyerek özür diledi. Sonra bana dönüp,

-Allah senden de razı olsun boncuk gözlü hocam diyerek sarıldı sırtımı sıvazladı.

- Allah sen de razı olsun bak sevaba girdin, gelininin de kıymetini bil, artık dikişlerinizi gelinin dikecek. Dedim.

Cesaretim ve kararlılığım ile bir yuvanın ve çocuklarının geleceğini kurtarmıştım. Çok mutlu olmuştum. 

OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ