A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

GÖZLERİME BAK; EĞER İKİ KERE KIRPIYORSAM

Değerli okurlar,  başlıkta kullandığım söz Modern Kimyanın Mucidi Lavoisier'e ait.

Nisan ayının son haftası "Dünya Aşı Haftası" olarak kabul edilmiştir. Sizler için bir özet hazırladım. Özet desem de mecburen yine uzun bir yazı oldu ama ilgi ile okuyacağınıza eminin

Değerli okurlar, kıymetini bilemediğimiz, takdir edemediğimiz bilim adamlarımız yurt dışına kaçıyorlar. Hele son birkaç yıldır özellikle doktorlarımız bu kaçışta başı çekiyorlar. Sokak röportajlarında gençlerimizin de yurt dışında okuma ya da iş bulma umuduyla bütün mesailerini bu konuya harcadıklarına şahit oluyoruz. Esef verici bir durum. Bilim adamı olmak emek ister, özveri ister karşılığında da çalışma imkânı, çalışma yeri ister. Maddi ve manevi takdir ve taltif bekler. Bunlar olmayınca elbette takdir edildiği değerinin bilindiği yeri tercih edecektir.

‘‘Her Şeyin Başı Sağlık Sağlığın Başı Aşı’’

Aşı uygulamalarının tarihi aslında oldukça eskiye dayanıyor. Tarihte keşfedilen ilk aşının milattan önce 400'lü yıllarda "Çiçek" hastalığına karşı olduğu belirtilirken, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, kolera, veba ise geliştirilen aşılar sayesinde, gelişmiş ülkelerde bugün neredeyse literatürde yer alan birer hastalık ismi olarak geçiyor.

Hayat kurtaran aşıların sahipleri ise kamuoyunun pek de tanıdığı kişiler değil. Milyonlarca kişinin hayatını kurtarmak için aşıyı geliştirirken, bazı çevrelerin alay ve şüpheleriyle savaşan, şartlarını kendileri oluşturup gerektiğinde ilk denemeleri kendi üzerlerinde yapan bilim insanlarının hikâyeleri kamuoyunda yeterince bilinmiyor.

Her yıl milyonlarca insanın hayatını kurtaran en başarılı, en etkili ve en düşük maliyetli sağlık müdahalelerinden biri olarak kabul edilen aşı için nisan ayının son haftası kutlanan, "Aşı Haftası", sadece korona virüs günlerinde değil, tarihte de pek çok cana mal olmuş hastalıkların aşılarını bulan bilim insanlarının saygıyla hatırlanması için de bir vesile oluyor.

Aşı tarihinin en önemli isimlerinden birisi 1919 doğumlu Amerikalı mikrobiyolog Maurice Ralph Hilleman'dır. Bugün KKK olarak bilinen kızamık, kızamıkçık ve kabakulak da dâhil olmak üzere, dünyada en sık yapılan 14 aşıdan 8'ini bulan Hilleman'ın toplam geliştirdiği ya da geliştirilmesine öncülük ettiği aşı sayısı 40'a yakındır.

Tarihin en ölümcül salgınları kolera ve vebaya karşı aşıyı geliştiren kişi ise 1890'da Ukrayna'nın Odessa bölgesinde dünyaya gelen Waldemar Haffkine'di. Haffkine, uzun çalışmaları sonucunda aşıyı bulmayı başardı. Hayvanlar üzerinde yapılan testlerden olumlu sonuç almasının ardından insan deneyini de ilk kendisi üzerinde yaptı.

Dünyanın en yaygın bulaşıcı hastalıklarından olan Hepatit B'ye karşı geliştirdiği aşıyla Nobel Ödülü'ne layık görülen Dr. Baruch Blumberg de aşı tarihine ismini altın harflerle yazdıran bilim insanlarından birisi.

Bir gazeteye verdiği röportajında bulduğu Hepatit B aşısı ile 12-13 milyon kişinin hayatını kurtardığını ifade eden Blumberg, kendisini ise bir "kahraman" değil, "araştırmacı" olarak gördüğünü dile getirmişti.

Ve, Louis Pasteur (Lui Pastör); bakteriyolog olarak görev yaptığı süre boyunca, tıbbın ilerlemesine büyük katkılarda bulundu ancak tıp doktoru olmadığı için, doktorlardan büyük tepki gördü. Pasteur, tepkilere rağmen çalışmalarına devam etti. Bakteriyolog olarak görev yaptığı süre boyunca, tıbbın ilerlemesine büyük katkılarda bulundu ancak tıp doktoru olmadığı için, doktorlardan büyük tepki gördü. Pasteur, tepkilere rağmen çalışmalarına devam etti.

Pasteur, Fransız bir doktor ve bakteriyolog Pierre Paul Émile Roux ile yaptığı çalışmalar sonucu aşı yöntemi geliştirildi. Bu yöntemi önce tavşanlar üzerinde denedi. Daha sonra aşının kuduz hastalığı üzerindeki etkisini araştırmak için 11 köpek ile deney yaptı. Hatta kuduz köpekler üzerine yaptığı çalışmaları daha güvenli hale getirmek için 1885'te eski bir imparatorluk şatosunu gereğine uygun olarak düzenledi.

6 Temmuz 1885 tarihinde Joseph Meister adlı bir çocuk kuduz bir köpek tarafından on dört yerinden ısırıldığında, anne ve babası çocuğu Pasteur’e getirdi. Pasteur, daha önce sadece hayvanların üzerinde denenmiş olan kuduz aşısını çocuğa uygulamakta tereddüt etti. Ancak iki doktor arkadaşı, çocuğun her durumda kuduz hastalığından öleceğini ve başarılı olursa yöntemin kuduz hastalığına bir çare olabileceğini söyleyerek Pasteur'ü ikna etti.

Aşı yapıldıktan sonra çocuğun sağlık durumu iyiye gitmeye başladı ve 3 ay sonra iyileşti. Kahraman ilan edilen Pasteur’ün başarısı, aşının geliştirilmesi ve bu ölümcül hastalığın önlenmesi için büyük bir adım oldu. Pasteur olumlu sonuçların ardından, 1887 yılında Pasteur Enstitüsünü kurdu

Şimdi gelelim yazımızın başlığına; Modern Kimyanın Mucidi Lavoisier, 1743’te varlıklı bir ailenin çocuğu olarak Paris’te dünyaya geldi. Hukuk eğitimi alsa da, aklı hep fen ve laboratuar derslerinde oldu. 1764’te mezun olduğunda artık bir hukukçuydu fakat fen bilimlerine ilgi duymaya devam ediyordu. Ancak kendini tümüyle bilime adadığını söylersek yanılırız, hukukla ilgili herhangi bir yapıtına veya çalışmasına rastlamasak da, hayatı boyunca devlet işlerine kafa yormaya devam etti…

21 yaşında Paris’in sokaklarını aydınlatma proje yarışmasında birinciliği aldı bunun devamında Fransız Bilim Akademisince altın madalya ile ödüllendirildi. 25 yaşına geldiğinde kimya alanındaki çalışmaları göz önüne alınarak Akademi’ye üye seçildi. Bu arada hükümetin özel bir komisyonunda görevlendirildi, metrik sistemin oluşturulması, Fransa’nın jeolojik haritasının çıkartılmasa, tarımda verimin yükseltilmesi gibi pek çok uygulamalı bilimsel çalış­malar düzenledi. Her fırsatta özel laboratuarına çekilip deneylerine devam etti. Tüm bu çalışmalarında ona en büyük destek kaynak çevirileri yapan, makale ve kitaplarını yayına hazırlayan eşinden geldi.

1794’de Lavoisier Devrim Mahkemesi önüne çağrıldı. Hakkında iki suçlama vardı: 1- Devrim karşıtı olarak karalanan aristokrasiyle ilişkisi; 2- Vergi toplamada yolsuzluk (Lavoisier topladığı vergilerin küçük bir bölümünü laboratuar deneyleri için harcamış­tı). Hakkında verilen karar idamdı.

 Lavoisier, idam kararını veren mahkemeden bilimsel deneylerini tamamlamasına kadar zaman istedi, ancak yargıçtan “cumhuriyetin bilginlere ya da kimyacılara ihtiyacı yok, adaletin tecellisi geciktirilemez” yanıtı idi aldığı. Lavoisier, dönemin ün kazanan idam şekli olan giyotinle idam edildi.

İdam edileceğini öğrenen Lavoisier, matematikçi Lagrange’i çağırır. “Kellem giyotinden sepete düştüğünde gözlerime bak; eğer iki kere kırpıyorsam, insan kafası kesildikten sonra bir süre daha beyninin düşünmekte olduğunu anlarsınız.”der. Lavoisier’nin kafası kesildikten sonra sepete düşer ve iki kere göz kırpar.

Bu gerçekte olmuş mudur yoksa bir efsanemidir hâlâ tartışılır ama aşıları ilaçları bizzat kendi üzerinde deneme cesaretini göstererek bizlere armağan eden bu yüce ruhlu insanları bir kere daha rahmetle ve minnetle yâd edelim

OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ