A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

DÜNYA YOZGAT’LILAR FEDERASYONU BAŞKANLIK DEVİR TÖRENİ

Değerli okurlar,

Her yıl eşimle birlikte heyecan içinde Yozgat’a gider bir hafta kadar dayızadem (Amasya’da idam edilen Çapanoğlu Halit Bey’in torunu) Halit Çapanoğlu’nun evine misafir oluruz. Gidişimiz ne kadar heyecanlı olursa da dönüşümüz de o kadar hüsrana uğramış buruk bir şekilde olur.

4 Ocak 2020 Cumartesi günü saat 16.00 sularında telefonumda İstanbul Yozgatlılar federasyonu başkanımız Sayın Ahmet Yılmaz Beyefendinin “sevgili ağabeyim akşam sizi de bekliyoruz” mesajını görünce eşimin de yardımı ile aceleyle hazırlanıp bir taksi ile Fatih semtindeki Federasyon binamıza ancak 18.30 da varabildim.

İstanbul trafiğini aşmaya çalışırken taksinin sürücüsü ile de sohbet ediyoruz. Kimya Yük. Mühendisiymiş. “Mesleğimle ilgili bir iş bulamadığım için yapıyorum” dedi. Üzüldüm ama yapacak bir şey yok onun gibi binlerce üniversite mezunu iş arıyor. Federasyon binasına ulaştığımda taksi ücreti 30 lira tuttu ama ben 40 lira verdim, elimden gelen budur kusura bakma dedim. Çok teşekkür etti ayrıldık.

Ben gidene kadar salon hıncahınç dolmuştu ayakta sağa sola bakarken Ahmet Başkanım hemen yetişti ve beni kürsüye yakın bir masaya oturttu. Aaaa! Yanımdaki kişi gene Soner Özbilen dostum. Bundan önceki toplantı da yine yan yanaydık. O da şaşırdı gülerek karşıladı bende şaşırdım gülerek sarıldık. Daha oturmamıştım ki federasyonun ilk kurucusu Adem Coşkunyürek kardeşim geldi onunla da kucaklaştık. Adem ve ağabeyi Hacı ile kardeşliğimiz 30 yıldan fazladır. Yozgat ile ilgili her türlü sosyal faaliyetlerin içinde mutlaka Adem vardır, yani emeği çoktur. Özbilen’in türkü dağarcığı ne kadar fazlaysa meğer fıkra dağarcığı da o kadar fazlaymış. Yemekte bizi epey güldürdü.

Neden yazıma yukardaki girişi yaptım? Arz edeyim! Dünya Yozgatlılar Federasyonu’nun başkanlık devir törenine de heyecan duyarak gitmiştim ama biraz buruk bir şekilde ayrıldım. Masamızdaki hanımefendi ve beyefendilerin “bu toplantıyı da yazarsınız herhâlde” sözlerine yazacağım inşallah diye cevap vermiştim ama inanın yazmak içimden gelmedi.

Konuşmalardan sonra yemek sırasındaki sohbetimizde masa arkadaşlarımın geçmiş yönetimlerle ilgili hiçbir şey bilmediklerini fark ettim. Dilimin döndüğünce ve aklımda kalan kadarı ile anlatmaya çalıştım, hayretler içinde dinlediler. O zaman, hiç olmazsa başkan Ahmet Yılmaz Beyefendi ve toplantı hakkında bir şeyler yazayım diyerek oturdum bilgisayarımın başına.

Değerli okuyucular, Törene eski Milletvekili ve Bakan Lütfullah Kayalar, MHP Yozgat Milletvekili Ethem Sedef, Korgeneral Mehmet Şanver Paşamız, Yozgat Eski Valisi Abdulkadir Yazıcı, Yerköy Belediye Bşk. Ferhat Yılmaz, Sarıkaya Bel. Bşk. Ömer Açıkel, Av. Satılmış Şahin, Ankara Fed. Bşk. Ahmet Koç ve Yönetim kurulu, Yobidav Vakıf Bşk. Durak Turan Düz. Yddf Eski Bşk. ve Duykon Ankara Temsilcisi İbrahim Çetin, Kayseri Federasyon Bşk. Mustafa Özcan, Bşk. vekili ve Kanal 38 Yön. Krl. Bşk. Deniz Çağan, Bursa Federasyon Bşk. Serhat Baran ve Yönetim kurulu, Trakya Federasyon Bşk. ve üye dernek Başkanları, Bolu dernek Bşk. Mustafa Demirel, Kocaeli Federasyon Bşk. Erol Akalın ve dernek Başkanları, İş Adamları, Akademisyenler, Bürokratlar, Balıkesir, Tekirdağ, Kocaeli, Almanya ve Avrupa’dan Temsilciler, Öğrenci Der. Yöneticileri, İYF. Dernek Başkanları ve yoğun olarak da hemşerilerimiz katılmışlardı.

Toplantıya katılan tüm dernek başkanlarına söz verildi. Kimi gereksiz uzun, kimi misafirleri sıkmamak için saygılı ve kısa konuşma yaptılar. Uzun uzun konuşanların her zamanki gibi hamaset dolu konuşmalarından oldukça sıkıldım. Hele gözümüzün içine baka baka birlikten, birlik olmaktan bahsetmelerini hiç de gerçek bulmadım. Zaman zaman oturduğum yerden ancak masadakilerin duyabileceği ses tonu ile itiraz ettim. Masadaki herkes tebessümleri ile beni desteklediler. Kürsüye çıkan her konuşmacının “sayın milletvekilim, sayın valim, sayın paşam, sayın belediye başkanlarım, sayın federasyon başkanlarım, sayın dernek başkanlarım diye söze başlaması da çok sun’i oldu. Çünkü bu devletin resmi bir toplantısı değildi. Tek tek sayacaklarına “Sayın Hazurun, değerli misafirler ” diye başlasalar bir mahsuru mu vardı?

Hangi birisini yazayım; Sayın Cumhurbaşkanımıza, AKP’ye, MHP milletvekili Sayın Ethem Sedef Bey orada olduğu için MHP ye sevgilerini kocaman sesleriyle bildirdikten sonra “Ne Mutlu Türküm” diyenler. Yozgat’a hiçbir faydasını göremediğimiz milletvekilleri Cemil Çiçek, Bekir Bozdağ, Yusuf Başer Beyleri yere göğe sığdıramayanlar. Sayın Ethem Sedef Bey’in Derneklerde siyaset yapılmamalı??? sözü. Eski Vali Abdülkadir Yazıcı’nın Yozgat’ta sosyal projelere önem vererek açtığı park ve bahçelerden bahsetmesi vs. vs.

Kimse, kapanan Bira Fabrikasından, Satılan Şeker Fabrikasından, Satılan Çimento fabrikasından, işsizlikten, Yozgat’tan göçten, Yozgat’ın tarihinden, yakılan yıkılan yerine yapılan ucube apartmanlardan (ki eski Yozgat’ı yaşamak için Beypazarı’na gidiyoruz), Yozgat’a devlet ne zaman ne kadar yatırım yapmış, büyükşehirlerde hangi zenginler Yozgat için ne yapmış bunlardan hiç bahsedilmedi. Varsa yoksa “Havası ve suyu sert, erkeği mert Yozgat” hamaseti.

Değerli okurlar Osmanlı devleti zamanında Anadolu’ya dolayısıyla Yozgat’a çok yabacı seyyah gelmiştir. 1861 yılında Fransız seyyah George Perrot, Perrot’dan onbeş yıl sonra yani 1876’da Yozgat’a gelen ve Çapanoğlu Süleyman Bey’e misafir olan İngiliz subayı seyyah Fred Burnaby. Yine İngiliz Seyyah J.D.M.Kinneir, C.Texier, P.V.Tschıhatschff, Alman A. D. Mordtmann gibi. Yozgat’ın çatısı kiremitli evleri hepsinin dikkatini çekmiş. Yazılarında hayretle bahsediyorlar. Çünkü o devirde İç Anadolu’da kiremit çatılı evleri olan başka bir şehir yok.

1958- 59 yıllarında babamın memuriyeti nedeniyle iki yıl Niğde’de kalmıştık. Evlerin hemen tamamı toprak damlıydı. Bu yakın tarih dikkate alındığında, bundan ikiyüz yıl kadar önce Yozgat’ın 1800’lü yılların ortalarında ne kadar mamur bir şehir olduğu dikkat çeker. Yozgat’a gelen seyyahlar da anılarında bilhassa bu konuya dikkat çekmişlerdir.

Uzatmayım, kısaca yediklerimizden bahsedeyim. Yemekler Federasyonun aşçısından. Arabaşı çorbası nefisti (her zamanki gibi. Kuzu etinden bulgur pilavı da öyle. Baklavayı da aşçı yapmış o da fevkaladeydi. Soner Bey kulağıma eğilip dedi ki “Antep konserimde şunu öğrendim. Baklavanın birini ağzına ataciğin, ikinciye çatalı batıraciğin, üçüncüye de esir alaciğin.”

Asıl yazmak istediğim şu; Birlik ve beraberlikten bahsedenler ki hemen her konuşmacı birlik nasıl sağlanır onu söylemedi. Bu gün dünyanın her yerinde insanlar belli konularda aynı düşünceye sahip aynı ideal de olabilirler ama bir araya gelemezler birlik olamazlar. Birlik olabilmeleri için onları bir araya getirecek bir lidere ihtiyaç vardır.

Yozgat dernekleri de her biri kendi ilinde, ilçelisinde her biri sanki bir köy odası görünümünde bazı mütevazı hemşerilerimizin bir araya gelip (bağdaş kurarak, bıyık burarak) sohbet ettikleri ama yöneticilerinin maddi ve siyasi menfaatleri için kullandıkları birer amatör dernek idiler. Bu yüzden 60 yıldır bulunduğum İstanbul şehrinde dedelerimizden tek manevi mirasımız Yozgat’ımızın bu derneklerinden üzülerek uzak durdum, arkamı döndüm.

Ne zaman ki bir mucize oldu (benim şahsi görüşüm), Ahmet Yılmaz Bey diye birisi çıktı lider oldu, koşuşturmaya başladı, o zaman tekrar yüzümü döndüm izlemeye başladım. Şahsi hiç bir çıkar beklemeden liderliğe soyunan bu kahramana ancak manevi destek olabilirdim, onu yapmaya çalıştım. Yanılmamıştım, İstanbul’un merkezinde Fatih semtinde hakikaten süper diyebileceğimiz muhteşem bir kültür merkezimiz ve üç yıldızlı otel kalitesinde öğrenci yurdumuz oldu… Maddi manevi yardımcı olanlardan da Allah üç gün razı olsun.

Federasyonumuz bu imkânlara kavuşunca malum eski dernekçilerimizin de iştahları kabardı. Hatta zaman zaman bazı önemli makamlardaki siyasilerimizi ve mülki amirlerimizi de arkalarına alarak Ahmet Beyefendinin ayağını kaydırmaya çalıştılarsa da muvaffak olamadılar.

Yazıma isteksizce başlamıştım ama sevdiğim, saygı duyduğum insanlarla geçirdiğim güzel dakikaları yeniden hatırladıkça bayağı uzun bir yazı oldu. Değerli kardeşim Tarık Şahin Bey’in Genel Sekreter olması da beni ayrıca mutlu etti. Kariyerinde belli mevkilere gelmiş, bir tabirle rahle-i tedrisattan geçmiş, mesleğinde söz sahibi, bilgili, tecrübeli, saygın insanların yönetimde görev alması düstur olmalı.

Daha önce de bahsetmiştim. Bir akrabamdan aldığım elektronik postada şöyle serzenişte bulunuyordu; “Yozgat kimliksiz ve benliksin bir şehir oldu. Özünde Yozgat şehir kültürü olmayan Yozgatlı olmayan sonradan gelenlerin eline kaldı Yozgat. Geldiler, gelirken kendi kültürlerini adetlerini de getirdiler. Onlar şehre adapte olmadılar, şehri kendilerine adapte ettiler... Kabul etmiyorlar geride kalan bir avuç Yozgatlının Yozgatlı’ lığını şehirli oluşunu. İlla ki bir köyünüz olmalı Yozgatlı olmanıza kimse inanmıyor. Yozgatlı olmak diye bir tabir yok. İlla bir köyünüz olmalı bir dayatma var sonradan gelenlerin şehirliye dayattığı illaki köyünüz olmalı illaki onlardan olmalısınız…” Maalesef bu toplantı sonrası Çapanoğulları hadisesini ve Çerkez Etem’in Yozgat’ı yağmalamasının gerçek yüzünü öğrenmek isteyen bir gurup hemşerimizle sohbet ederken bende “hangi koydensin”(siniz değil) sorularına muhatap oldum. Yozgat’tan, Yozgat’ın tarihinden, geçmişinden bu kadar bihaber hemşerilerimiz bilerek ya da bilmeyerek bu organizasyonda görev alma isteğinde olurlarsa böyle önemli bir sosyal faaliyet kendisinden beklenenleri yapamaz, sonu yukarda bahsettiğim çıkar ilişkilerine döner. Zira Dünya Yozgatlılar Federasyonumuz bu gün itibariyle Amerika ve Avrupa dâhil toplamda 350 Yozgat Derneği, 11 Yozgat Dernekler Federasyonu ve bir de Yozgat Birlik ve Dayanışma Vakfını bünyesinde bulundurmaktadır. Yani bu kadar büyük bir sosyal varlıktır ve elbette bu işi iyi bilen profesyonel yöneticiler tarafından yönetilmelidir. Sayın hemşerilerim lütfen bu yazdıklarımdan alınmasınlar bana darılmasınlar. Biz kırk kişiyiz birbirimizi biliriz.

Yazımı bitirirken sayın hemşerilerimden şunu istirham ediyorum; memleketimiz ve onun gelecek kuşakları için bir şeyler yapılsın istiyorsak, Federasyonumuza, özellikle Ahmet Beyefendiye ve etrafındaki değerli insanlara sahip çıkalım. Yaptıkları sosyal yardımlara mütevazı bütçemiz ne kadar izin veriyorsa o kadar katkıda bulunalım. Çatlak seslere de asla itibar etmeyelim. Tüm hemşerilerime sevgilerimi, saygılarımı arz ediyor yeni yılda sağlıklar ve yaşamlarında başarılar diliyorum.

Bir de teşekkür: Federasyon binamız İstanbul’un merkezinde Fatih semtinde ama Fatih’in kendine has mistik dar sokakları içinde. Bu yüzden araç park yeri bulmak sorun oluyor. Fatih’in ana caddesi Fevzi Paşa caddesine de yürüyüş mesafesi biraz uzak olduğundan taksi ile gitmek daha isabetli oluyor. Dönüşte kimseye rahatsızlık vermemek için bir taksi rica ettiysem de yönetim kurulu üyemiz Sayın Ramazan Tülek Bey, beni Ataköy’e evime kadar bırakma inceliğini gösterdi. Bir bakıma da iyi oldu, bu vesileyle Federasyonumuz hakkında birbirimize bilgilerimizi aktardık. Ona da en kalbi teşekkürlerimi iletiyorum.

Kültür merkezi ve öğrenci yurdunun nasıl yapıldığı hakkında aşağı link’ten bilgi sahibi olabilirsiniz http://www.yozgatgazetesi.com/yazarlar.asp?yazar=37&yazi=2850


11.01.2020
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ