A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

DEMOKRAT PARTİ VE ADNAN MENDERES HAKİKATEN DEMOKRAT’MIYDI

Değerli okurlar, rahmetli Adnan Menderes ile ilgili bir yazıma bir okuyucu yorum yazmış. Mealen şöyle diyor; “Adamı zaten astınız bari arkasından konuşmayın. Ölünün arkasından konuşmak günahtır.”

Menderes’in arkasından konuşmak ya da yazmak ölünün arkasından aleyhinde dedikodu yapmak gibi değildir. Önemli kişilerin arkasından elbette lehinde ve aleyhinde konuşulacak ya da yazılacak çok şey vardır, hele bu kişi bir ülkenin kaderine hükmeden bir başvekil ise…

Mustafa Kemal Atatürk gibi bir dünya lideri ideallerini gerçekleştirmek için sabırla beklerken, kanaatimce genç Türkiye Cumhuriyetinde bazı şeyler vaktinden önce olmuştur ve ülke 1950 den sonraki yıllarda hâlâ bunun sıkıntısını çekmektedir.

Bir kere Osmanlının padişah-halife yönetiminden Atatürk ve İsmet Paşa ile tek adam yönetiminden sonra Demokrasiye geçişi çok erken olmuş. Yüzde doksanının okuma yazma bilmediği, Demokrasi, Cumhuriyet, Laiklik ilkelilerinin ne olduğundan haberi bile olmayan bir halkla seçime gitmek kanaatimce çok yanlış bir karardı. İsmet Paşanın kararıyla çok partili rejime geçen Türkiye de iktidara gelen Demokrat Parti ve onun lideri Menderes çok yanlış bir yol izlediler.

Halife-padişah yönetiminden başka bir şey bilmeyen halk, Demokrat Partinin dolduruşuna gelerek oyunu ona verdi. Ben o yıllarda ilkokul talebesiydim. Ev halkının yaşadığı şaşkınlık ve üzüntüyü bugün bile hatırlıyorum. Demokrat parti ve Menderes, halkın dini duygularını istismar ederek 27 Mayıs ihtilaline kadar iktidarlarını sürdürdüler.

Demokrat parti kapatıldıktan sonra iktidara gelen Adalet Partisi, Doğruyol Partisi ve sonrakiler de Demokrat partinin devamı oldular, bunu kendileri de her vesile ile açıkladılar.

İkinci olarak; Nazım Hikmetler, Sebahattin Aliler, Zekeriya Sertel ve eşi Sabiha Sertel vb. birçok kıymetli yazar, çizer takımı da Cumhuriyetin erken döneminde kendilerini gösterdiler. Bu zamansız erken çıkışlar, hükûmetlerin de işine gelmeyen bu değerlere halkımız Komünist damgası vurarak hapislerde çürüttüler, işkencelerle, suikastlarla öldürdüler. Demokrat Partinin devamı olduğunu söyleyen partiler bakıyoruz bugün Nazım Hikmet’in kabrini Türkiye’ye getirmek istiyor.

Bu girişten sonra biz tekrar Menderes dönemine dönelim. Menderes ve arkadaşlarının idamı hiç kuşkusuz siyasi bir cinayettir. Suçluyu toplumdan tecrit etmek için idam şart mıdır? Hapis cezası verirsin, yurt dışına sürgüne gönderirsin vs. vs. Bu idamlar hukukun değil, Milli Birlik Komitesinin peşin hükmüyle gerçekleştirildi.

Yassıada mahkemelerinde sorgulanan ciddi ve gayri ciddi iddiaları pas geçerek Menderes iktidarının yaptıklarını kısaca gözden geçirelim; 1950 genel seçimlerinde ຨ,67 oy alarak ve 415 sandalye kazanarak iktidara gelmişti. Özellikle ilk beş yıl Amerika’dan alınan Marshall yardımları sayesinde ekonomik kalkınmada büyük bir atılıma sahne oldu. Ancak ekonomik kalkınmanın plansız bir şekilde yapılması zaman içinde maliyeyi büyük sıkıntıya soktu. Ekonomi iyice dışa bağımlı hale gelirken; 1957’den sonra dış kredi alımının da zorlaşması, devlet yatırımlarında ciddi bir azalmaya yol açtı.

Menderes, Toprak Reformu’na karşı çıktığı için büyük toprak sahiplerinin.
Liberal bir politika izleyeceğini savunduğu için kentli tüccar sınıfın.
Geleneksel yaşam biçimini savunduğu ve laiklik yolunda atılan bazı devrimleri eleştirdiği için
bazı dindarların ve tarikatların büyük desteğini aldı.
Saidi Nursi’nin elini öperek siyasetine dini alet etti.

Toprak reformuna karşı çıkanlardan biri de Van milletvekili Kinyas Kartal’dı. Şöyle söylüyordu; Ben kapattırdım köy enstitülerini. Ben toprak ağasıyım. 200’e yakın köyüm var. Bu köylerdeki halk bana tapar. Ne işi varsa bana sorar. Evlenecek, boşanacak, askere gidecek, mahkemesi nesi varsa gelir bana danışırdı. Ama Köy Enstitüleri açıldıktan sonra beş köyüme köy enstitüsü mezunu geldi ve bu köylerden artık kimse bana gelip danışmamaya başladı. Ben düşündüm 200 köyümün hepsine köy enstitüsü mezunu gelirse benim ağalığım ne olur, sıfıra düşer! Böyleyse benim harekete geçmem gerekir dedim ve doğudaki bütün ağalarına telefon ettim onları topladım. Bir de Batı’dan buldum Eskişehir’den Emin Sazak. Sonra Menderes’le pazarlığa gittik. (Yıl 1950 seçimlerin olacağı zaman) Dedik ki; “Köy Enstitülerini kapatırsan şu gördüğün doğudaki tüm toprak ağaları ve batıdan Emin Sazak’ın oyları sana, kapatmazsan oy yok” ve Menderes’te 1950’de iktidara gelir gelmez köy enstitülerinin temelini sarsmaya başladı.

Demokrat Parti iktidara geldikten sonra 27 Ocak 1954’te çıkarılan kanunla köy enstitüleri kapatılarak günümüze ve geleceğe ışık saçacak güneşimiz resmen batırıldı.

Menderes, Demokratik bir rejimin olmazsa olmaz koşulu olan muhalefetin haklarına sınırlama getirerek Cumhuriyet Halk Partisinin mallarına el koydu.

Temek hak ve özgürlükleri ve basın özgürlüğünü kısıtladı. Hapishaneleri gazetecilerle doldurdu.

Üniversitelerdeki bilim özgürlüğüne müdahale ederek üniversite hocalarına “kara cübbeliler” dedi,

“Ben orduyu yedek subaylarla bile yönetirim” diyerek Türk Ordusunu aşağıladı.

Odunu aday göstersem Milletvekili seçtiririm diyerek meclisi aşağılarken, siz isterseniz hilafeti bile seçtirirsiniz diyerek demokrasiyi ve laikliği hiçe saydı.

Kendisine oy vermeyen Kırşehir İlini, ilçe yaptı.

15 Milletvekilinden müteşekkil olarak kurduğu Tahkikat Komisyonunu askeri ve sivil yargı yetkileriyle donatarak hem sivilleri hem askerleri yargıladılar. Bu komisyonun kararlarının temyizi yoktu. Komisyon’un verdiği kararlar kesindi. Komisyon’un asıl görevi Cumhuriyet Halk Partisini yargılamak ve kapatmaktı.

Adnan Menderes, 6 Eylül 1958 de "İdam sehpalarında can verenlerden ders alsalar ya…" diyerek muhalefeti yani CHP’yi ve dolayısıyla İsmet Paşayı astırmakla tehdit etmişti. Ertesi günü CHP Genel Başkanı İnönü, sanki geleceği okumuş gibi "Sehpalar kurulursa nasıl işleyeceğini kimse bilemez" diyerek başbakana cevap vermişti. Demokrat Parti Hükümetinin başbakanı Adnan Menderes 1951–1960 yılları arasında 43 kişinin idam kararına imza atmış ve hepsi de idam edilmişti. Adnan Menderes başına gelenleri yaşadıktan ve idam edildikten sonra, mümkün olsaydı da yeniden hayata dönebilseydi, acaba idam cezası hakkında nasıl bir tavır alırdı?

Yukarda arz ettiğim gibi Demokrat Partiden sonra iktidara gelen partiler, bu siyasi cinayeti oy deposu gibi görüp Menderesi mazlum gibi göstererek hem onu hem Demokrat Partiyi gerçeklere uymayan bir biçimde yüceltmişlerdir. Hata buradadır.

02.09.2019


OKUR YORUMLARI
İhsan Kurt
03.09.2019 13:35:00

Abdulkadir Bey, bilgilendirici ve aydınlatıcı yazınız için teşekkür ediyorum. Saygılar.

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ