A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

CESEDİ KÖPEKLERE YEDİRİLEN ŞAİR SABAHATTİN ALİ VE…“SABAHYILDIZI“ FİLMİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Leylim ley (Zülfü Livaneli), Hapishane Şarkısı ( Kerem Güney), Melankoli (Nuhket Duru), Son mektup, Mahpus yatayata biter/Aldırma Gönül, aldırma…Göklerde Kartal Gibiydim/ Kanatlarımdan vuruldum/ Mor çiçekli dal gibiydim/ Bahar vaktimde vuruldum ve…Bir gün kadrim bilinirse/ İsmim ağzına alınırsa/ Yerim soran bulunursa/ Benim meskenim dağlardır, dağlar…

Bu şarkıları duymayanınız var mı, sever misiniz, gibi sorular sorulsa koro halde vereceğiniz yanıtı duyar gibiyim. Peki, şarkıların söz yazarını tanır mısınız?Adı neydi? Gibi sorular karşısında toplumun yarısından çoğunun verimsizleşeceğini biliyorum. Şairler adına ne içler acısı durum; öyle değil mi? Meslekler listesinde din görevlilerinin, belediye işçilerinin, esnafın, hatta ayakkabı boyacılarının, semercilerin, tornacının… vs, vs meslekler listesinde adı geçer. Ama şairlerin adı geçmez. İçim acıyor! Ya sizin? Yukarıdaki şarkı sözleri Aydınımızın suyunu içen, havasını koklayan, ömründe ilk kez cezaeviyle Aydın’da tanışan ve ceza evindeyken Kuyucaklı bir delikanlıyla tanışıp, bu delikanlının verileri üzerine kurgulanan “KUYUCAKLI YUSUF” adlı romanın yazarı, genç bir Almanca öğretmeni, Sabahattin Ali’ye ait olduğunu gecikmeli olsa da bilelim…

“Kuyucaklı Yusuf”un edebiyatımızdaki önemi;
Sabahattin Ali, 1931 yılında ( 23 yaşında) Aydın/Sanat Mektebinde bir Almanca öğretmeniyken, her şair ve yazar gibi aykırı düşünceleriyle arkadaşlarınca dışlanır. Ve bir gün, öğrencilerine dağıttığı bir gazete yüzünden tutuklanıp, Aydın Cezaevine tıkılır. Sonra Konya Cezaevi ve daha sonra Sinop Cezaevini yurt belleyecektir. “Aldırma gönül, aldırma” şiirini Sinop Cezaevi’ndeyken yazacaktır.Aydın Cezaevinde tanıştığı Jandarma Bekir, Kuyucaklı Yusuf’un kişilikleri üstüne kurgulanan romanın ilk tümceleri : “1903 senesi sonbaharında ve yağmurlu bir gecede Aydın’ın Nazilli kazasına yakın Kuyucak köyünü eşkıyalar bastılar ve bir karı kocayı öldürdüler” şeklinde başlar. Bu romanı anne baba olarak okumadıksa bile, çocuklarımızın okuması için her Aydınlı özel bir çaba göstermelidir.

Cesedi köpeklere yem edilen Sabahattin Ali, Marko Paşa adlı derginin çıkaranları arasındadır. Tutuklama kararı sumen altında beklerken bir arkadaşının “Seni tutuklayacaklar, kaç” demesiyle, doğduğu topraklara, Bulgaristan’a kaçmak ister. Ordudan silah çalarken yakalandığı için kovulan bir astsubay (Ali Ertekin) emrindeki kamyonla Bulgaristan sınırları yakınında mola verirler. Sabahattin Ali, çıkardığı kitabı okumaya başlar. İşte tam o anda Kamyon şoförü tarafından başına odun vurularak öldürülür. Üstündeki kıymetli eşyaları çalınır, çırılçıplak cesedi köpeklere yem olmak üzere orada bırakılır (2 Nisan 1948).

Türkiye dışında, hiçbir ülkede bir şairin cesedi köpeklere yedirilmemiştir.Türkiye dışında hiçbir ülkede Sivas/Madımak’ta(2003-Temmuz) olduğu gibi, tamı tamına 38 yazar ve şair diri diri yakılmamıştır.

M. Emin Yurdakul, “Şairlerihaykırmayanbirmillet/ Sevenleri toprak olmuş öksüzçocukgibidir” diyedursun; günümüz Türkiye’sinin ‘ucube’ denilerek, yontuya, şiire, şaire bakış açısı budur.

Sabahattin Ali Aydın Lisesinde öğretmenlik yapmamıştır!!! 29 Kasım günü- benim gördüğüm kadarıyla – HABER-24 gazetesinin konuyu manşete taşıması alkışlanası bir davranıştır. Eleştirim yüzünden beni arayan gazete sahibini kutladım. Tekrar kutlamak isterim. Lakin haber ve film eleştiriye mahkûmdur.

Aydın Lisesi'nin eski binası olarak bilinen binanın merdivenlerinde bir grup arkadaşıyla Sabahattin Ali’nin toplu resminin gösterimi, yazarın Aydın Lisesi'nde öğretmenlik yaptığını göstermez. Aynı demir kapının benzeri ve aynı tarz merdivenler Sanat Mektebinin kuzeye bakan girişinde olduğu çok iyi bilirim. Ya da; Aydın Lisesi'nin eski binası Sanat Mektebinin bina inşası devam ederken, geçici şekilde bu okula analık yapmış olabilir ki, bu tez bence ağır basıyor.

Öğrencilik ve öğretmenlik hayatımın 33 yılı bu bina içinde geçen biri olarak bilirim ki, Kız Lisesi’nin binası zamanında tamamlanmadığı için, Cumhuriyet Kız Lisesinin öğrencilerine bir yıl Aydın Lisesi kucak açmıştır. Adnan Menderes Üniversitesi’nin, Orta Mahalledeki İsmet İnönü Orta Okulunda kurulduğunu kaç kişi anımsar? Aydın Lisesi’nin o eski binası uzun süre Adnan Menderes Üniversitesinin Rektörlük binası olarak kullanıldığını pek kişi anımsayacaktır. Yani, Aydın Lisesi’nin eski binası Sanat Mektebinin kuruluşu olan 1924 yılına kadar Erkek Sanat Mektebi’ne analık ettikten sonra,. 1948 yılında Aydın Lisesi’ne dönüşmüş olabilir. Bu tezlerden hangisi doğru olursa olsun, gerçek olan şudur ki, Sabahattin Ali, Aydın Lisesinde değil, Sanat Mektebinde öğretmenlik yapmıştır… Bu filmin Aydın Lisesi’yle ilintili görüntüleri konusunda kaygım olduğunu yapımcısı Sayın Metin Avdaç’la bizzat paylaştım… Aydın Lisesi’nde öğretmenlik yapan ünlü şairimiz Sabahattin Ali değil, Özdemir İnce’dir… (Ensemde patlayan tokadını nasıl unuturum?)

Yıllar önce Aydınlıların yapması gereken Kuyucak’taki görkemli heykeli ve “Deniz Yıldızı” adlı filmi, o dönemin Kuyucak Belediye Başkanı olan Sayın Ali Ulvi Akoğlu dâhil, hiçbir resmi kuruluştan yardım almaksızın Aydınlıların gösterimine sunan Sayın Metin Avdaç’ı yürekten kutluyorum.
3 Aralık 2014/ İ Z M İ R

Yazarın notu; Değerli okurlar, yukarda takdim ettiğim makale Aydın Yerel Gazetesinde değerli dostum araştırmacı yazar, şair ve öğretmen Sayın Mehmet Genç’in imzasıyla yayınlanmıştı. Çok beğendiğim bu yazısını iznini alarak ben de sizinle paylaştım.

01.04.2015
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ