A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

CEBBÂRZÂDE (ÇAPANOĞLU) MEHMED ÂRİF BEY

Şeyh Ahmed Muhtar er-Rufâî ona, “Kravatlı Evliy┠lakabını takmıştı. Osmanzâde Hüseyin Vassâf, onu şöyle tarif ediyor; “Uzun boylu, beyaz sakallı, mütenâsibü’l-endâm ( çok orantılı bir endam) idi. Sokağa çıkarlarsa setre pantolon, kolalı gömlek giyerler; temiz gezerlerdi. Hamzeviyyü’l-meşreb (yumuşak başlı), sünniyyü’l-mezheb (sünni mezhepli) idi.

Osmanlı İmparatorluğu’nun, dağılma sürecine girdiği, içte ve dışta buhranların yaşandığı, devletin ve toplumun her alanında batılı anlamda reformların yapıldığı bir dönem olarak adlandırılan 1800-1920 yılları arasında Üsküdar’da yaşayan ve “Çapanzâde, Cebbârzâde” adlarıyla anılan Mehmed Ârif Bey, Temmuz 1828’de Rumelihisarı civarındaki Baltalimanı’nda doğmuştur.

Mekteb-i İrfan’da tahsil hayatına başlayan Ârif Bey, on dokuz yaşında bu okuldan mezun olmuştur. Daha sonra Babıali Mâliye Kalemi, Hazine-i Mâliye Bedelât Kalemi ve Nizâmiye Kâtipliği’nde memuriyetlerde bulunmuş ve 1880’de kendi isteğiyle emekliye ayrılmıştır.

Hem tasavvufî birikime son derece hâkim olmuş hem de ilmî derinliği ve üretkenliğiyle çok sayıda eser kaleme almış bir mutasavvıftır. Eserlerin çoğu şerh türünden olmakla beraber çok sayıda şiir içermektedir. Bu da Cebbârzâdenin “şârih” (şerh eden, ayrıntılı anlatan) olmasıyla birlikte aynı zamanda bir şair de olduğunun da göstergesidir. Hele kayıp eserlerinden sayılan Divançesi de şairliğine bir delildir. Şeyh Ebu’l-Vefâ’nın şiirine yaptığı şerhten hareketle Mehmet Arif Bey’in, tasavvuf bilgisine sahip olduğunu ve çok sayıda ayet ve hadise başvurduğunu söylemek mümkündür. “Bende sırr-ı irşâd (yol gösterme sırrı) yoktur” diye başkalarına yol gösterici olmaktan çekinmiş ise de, aksine herkesten bir şeyler öğrenme gayretinde bulunmuştur. Mehmet Arif Bey’in hayatıyla ilgili çok geniş bir bilgi bulunmamaktadır. Eserlerinin de çoğu kayıp ve kütüphanelerde rastlanmamaktadır. Hayatı ile ilgili en doğru ve detaylı bilgiler kendisiyle sık sık görüştüğünü, eserlerini okuduğunu ve feyizlendiğini de ifade eden Hüseyin Vassaf Beyin “Sefine-i Evliyasında” mevcuttur. Sefîne-i Evliyâ’da yer alan şu iki beyti, onun şairlik kudretinin de olduğunun göstergesidir:

Dil-beste olup aşk ile baksaydı sümbüle
Bülbül koparırdı yine ol demde gulgule
Çün bâd-ı sabâ bir daha vir goncadan güle
Gül-şen görünür âteş-i aşk bülbüle (Osmânzâde Hüseyin Vassâf, 2006: 214)2

Gönül bağlayıp âşk ile baksaydı sümbüle
Bülbül şamata koparırdı ol nefeste
Sabah rüzgârı goncadan bir gül ver
Çünkü aşk ateşi bülbüle gül bahçesi gibi görünür

33 yıl devlet hizmetinde bulunan Ârif Bey, emekli olduktan sonra Çengelköy Bekâr Deresi’ndeki Doktor İrfan Bey Köşkü’nü kiralayarak hayatının geri kalanını eser telifine vermiştir. Muharrem 1339 (Eylül 1921)’de oturduğu bu evde vefat etmiş ve masrafları “ceybi hümayundan”(padişahın özel bütçesi, hazinesi) karşılanmak suretiyle vasiyeti üzerine Nakkaştepe kabristanına defnedilmiştir (Bursalı Mehmed Tâhir, 2000: 346; İnal, 1988: 39).
Genellikle şerh türünde (ayrıntılı anlatım) eserler yazan Cebbârzâde Mehmet Arif Bey, kaynakların bildirdiğine göre 17 eseri vardır.
Bu eserleri şöyle sıralamak mümkündür:
1. Fıkh-ı Keydân Tercümesi
2. Atiyye-i Sübhâniyye Şerhu Gavsiyye-i Geylâniyye
3. Hazîne-i Nûr
4. Celb-i Sürûr ve Selb-i Küdûr
5. Kitâbu’l-Hakâyık
6. Şerh-i Gül-deste-i İsmet (İsmet-i Buhârî’nin Nutku)
7. Miftâhu Hazâinü Rahmaniyye fi- Memleketi Vücûdü’l-İnsâniyye
8. Şu’ûnatu Hak alâ mâ-Cerâ’s-sebak
9. Hazâinü Envâr ve Defâinü Esrâr
10. Tuhfe-i Şemsiyye
11. Vâridât-ı Seferiyye
12. Tuhfe-i Seyfiyye
13. İstid’â-yı Merhamet
14. Zeyl-i Vâridât-ı Seferiyye
15. İzâhu’l-Merâm alâ Delâlet-i Seyyidi’l-Enâm
16. Divançe-i Eş’âr
17.Dâfiu’z-Zulem Min Kulûbü’l-Ümem:

Dâfiu’z-Zulem Min Kulûbü’l-Ümem: Cebbârzâde’nin, Şeyh Ebu’l-Vefâ hazretlerinin “Evvel tevhîdi zikr et sonra cürmünü fikr et / Var yoluna doğru git dervîş olayım dersen” şeklinde başlayan şiirine yaptığı şerhtir. Bu eserin iki nüshası tespit edilebilmiştir. Bu nüshalardan biri Süleymaniye Kütüphanesi Aziz Mahmud Hüdâî 544 numarada kayıtlıdır (Turgut, 2009: 73). Diğer nüsha ise aşağıda tanıtılan ve bu çalışmaya konu edilen İstanbul Üniversitesi’ndeki nüshadır. Cebbârzâde’nin Şeyh Vefâ Nutku’nun şerhi olarak bilinen eseri, İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi T 697 numarada kayıtlı yazmanın 49a-65a varakları arasında Dâfi’u’z-Zulem Min Kulûbü’l-Ümem adıyla yer almaktadır. Eserine besmeleden sonra Arapça bir dua ile giriş yapmıştır.

Vasiyeti üzere Nakkaştepe’ye defnolunan Cabbârzade Arif Bey’de unutulmayı hak etmeyen o eski Üsküdarlılardan biridir. Adının başında bulunan Cabbârzade künyesi, bu hazin hayat hikâyesinin aksine zengin ve hareketli bir tarihe işaret etmektedir. “Cabbârzâdeler”, aslında “Çapanzâde” veya “Çapanoğulları” adıyla bilinen ve bir zamanlar Bozok (Yozgat) Sancağı’nda hüküm sürmüş olan köklü bir âyan ailesidir. Muhtemelen Mamalu Türkmenleri’nden olan ailenin tarih sahnesinde ve vali olarak otorite sahibi olmuş bu ailenin adı, hem İslamlaşma sürecinin hem de güce dayalı faaliyetlerinin etkisiyle XVIII. Yüzyılın başlarından beri “Cabbârzâde” olarak da anılmaktadır.

Kaynakça:
Osmânzâde Hüseyin Vassâf, 2006: 212

Ahmet AKDAĞ- şeyh ebu’l-vefâ’nın tasavvufî bir şiirine cebbârzâde mehmed ârif bey tarafından yapılan şerh: dâfi’u’z- zulemmin kulûbü’l-ümem

Younıs Ahmed Adam Yahya- Cebbarzâde Muhammed Arif Bey ve Miftâhu Hazâini Rahmâniyye Fî Memleketi Vücûdi’l-insâniyye


04.08.2016


OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ