A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

ÇAPANOĞULLARINDAN ÖNCE BOZOK SANCAĞINDA EŞKİYALIK

Değerli okurlar, Çapanoğullarının Bozok’a ne zaman geldikleri kesin olarak bilinmemekle birlikte kabri Çapanoğlu Büyük camii türbesinde bulunan dedemiz Koca Ömer Ağanın ölüm tarihi miladi 1704 dür. Oğlu Ahmet Paşa’dan (1730) başlayarak Süleyman Bey’in vefatına (1813) kadar Padişahların ayn-ül ayan (ayanların gözdesi) diye değer verdikleri bir sülaledir. Aşağıda okuyacağınız hadise Çapanoğullarının Bozok’a gelmelerinden takriben yarım asır önce vuku bulmuştur.

Rum (Sivas) Eyaleti Vilayeti ’ne bağlı Bozok Sancağında şöyle bir olay gerçekleşir. Bu olay Bozok sancakbeyine ve Sorgun kadısına gönderilen hükümde yer almaktadır.

Bozok Sancakbeyi Ali Bey, Sorgun kazasına bağlı Öyük köyüne 150 atlı ile gedip köyde 50 gün oturup arpa, bulgur ve koyunları alıp gider.  20 gün geçmeden tekrar köye gelip köy sakinlerinin oturdukları evlerinin üzerine konup sonra geri devretmek için 1.300 kuruşlarını alır. Köy halkı Ali Bey’in ürünlerini, hayvanlarını ve evlerini zorla aldıkları ve ahaliye zulmettiğinden dolayı Ali Bey’den şikâyetçi olurlar. Ali Bey’in etrafına topladığı adamlarıyla yaptığı eşkıyalık faaliyetlerine son vermesi, ahalinin erzak ve hayvanlarını saliyane ettiği (tümüne el koyduğu) ve devir adı altında fazla para aldığından; ahalinin hakkının iadesi isterler.

Kepazeliğe bakar mısınız? Halkın canının malının devlet tarafından emanet edildiği Bozok Sancakbeyi kendisine emanet edilen halkı soyuyor.

Padişah 4. Murat (17. Osmanlı padişahı ve 96. İslam halifesi. 1623 ile 1640 yılları arasında hüküm sürdü. Revan (Erivan) ve Bağdat fatihidir) Bozok sancak beyine (Ali Bey’e) ve Sorgun kadısına şu hükmini gönderir:

Sen ki kadısın mektup gönderüp, “livâ-i mezbûre beği olan Ali Beğ yüzeli atlu ile varup, kazâ-i mezbûra tâbi’ Öyük nâm karyede elli gün oturup, altı yüz İstanbul kilesi arpa ve yirmi kile dakîk ve kile bulgur ve yirmi re’s koyun ve yüz elli vukiyye revgân-ı sâde sâliyane idüp, müft [ü] meccânen olup, mabeynden yirmi gün geçmedin tekrâr varüp, karye-i mezbûre ahâliları iyalleriile sâkin oldukları evleri üzerine konup, devr nâmına binüçyüz guruşların alup, ziyâde zulm ü ta’addî eylemiştür. Vâkı’ hâli arz idiver” diyü ilhâh eyledüklerin bildirdüğün ecilden sen ki livâ-i mezbûre beğisin fukarâ senden ziyâde şikâyet eylemiştür. İmdi başın sana gerek ise ashâb-ı hukûkın hakkların bî kusûr edâ idüp, bir dahî şikâyet ittürmemek emrüm olmuştur. Buyurdum ki: Vusûl buldukta bu bâbda sâdır olan fermân-ı şerifüm üzere amel idüp dahî ashâb-ı hukûkın şer’-ile müteveccih olan hakların bî-kusûr edâ idüp, bir vech-ile ta’allül ve bahâne eylemeyesin. Bir tarîkle illet idüp, fukarânun hakların virmeyesin. Sonra zararın müşâhede eylemek mukarrerdir. Ana göre âgâh olup, fukarânun [hakkın] edâ eylemekte ihmâl ü müsâhele eylemeyesin. Şöyle bilesin.”

Eşkıya sancakbeyi tövbe edip aldıklarını pardon çaldıklarını geri verdi mi belli değil.

Aşiretler bulundukları bölgelerde yapıları gereği sürekli hareket halinde oldukları için (konar-göçer) asayişi ihlal etmişler, yaylak ve kışlak arasında gidip gelirken yerleşik ahaliye maddi ve manevi zararlar vermişlerdir. Mesela Türkanlı ve Rişvan aşiretine mensup bazı kişilerle beraber Şeyh Bezenli aşiretine mensup bir grup eşkıyanın Aksaray, Emirgazi, Sultanhanı, Kolukısa, Esbkeşan ve Ilgın havalisinde ahaliye zarar verdiği ve üzerlerine gönderilen askerlerle çarpıştıkları tespit edilmiştiri

Osmanlı Devleti’nde 17. yüzyıldan itibaren Anadolu ve Suriye bölgesinde teşebbüs edilen iskân faaliyetleri ile hem aşiretlerin bulundukları bölgelere verdikleri zararı asgari bir düzeye indirmek, hem de çok sayıda nüfusa haiz olan konar-göçer gruplardan asker ve vergi konusunda maksimum düzeyde faydalanmak amacıyla, aşiretlerin sık sık boş alanlara iskân edilmesi gündeme gelmiştir.

18.  ve 19. yüzyıllarda da benzer problemler var olmaya devam etmiş ve bu çerçevede yeni iskanlar yapılmaya devam etmiştir. Yapılan bu iskân faaliyetlerinden Şeyh Bezenlü (Bezenli) aşireti de nasibini almıştır. Nitekim aşiret mensuplarının, Rişvan-haremeyn, Boynuincelu, Çelikanlu, Cihanbeylu, Kuzugüdenlü, Türkanlu aşiretleriyle beraber Ankara, Yozgat, Kırşehir, Nevşehir, Çorum, Konya, Sivas ve Yozgat taraflarını yaylak ve kışlak olarak kullandıkları ve muhtelif eşkiyalık faaliyetlerinde bulundukları görülmektedir.

Bu çerçevede Şeyh Bezenli aşiretinin de Osmanlı devleti tarafından zaman zaman göçe zorlandığı ve aşiret mensuplarının bir kısmının 18. yüzyıl sonlarında Düzce ve Üskübü kazalarına iskana tabi tutuldukları tahmin edilebilecektir. Nitekim belgelerden anlaşıldığına göre aşiret Haymana kökenli olup, aşirete mensup Seyyid Hacı Ali, Seyyid Yusuf, Seyyid İsmail ve Seyyid Hacı Mahmud adlı kişilerin verdiği bir arzuhalden aşiret mensuplarının Düzce ve Üskübü’ye 1790’larda geldiği 462 anlaşılmaktadır.

Değerli okurlar, 16.yy’da başlayan bu tür olaylar daha sonraki dönemlerde de artarak sürmüştür. İşte bu durum karşısında yoksul halkın dili olan âşıklar şikâyetlerini şiirlere dökmüşler ya ezilen halkla ya da bireysel olarak baş kaldırmış, bu eylemlerini ya sazına ve sözüne yansıtmış ya da başkadırıp dağa çıkmıştır.  Örneğin Sivaslı Âşık Veli şöyle isyan ediyordu;

Şalvarı şaltak Osmanlı

Eğeri kaltak Osmanlı

Ekende yok biçende yok                              

Yiyende ortak Osmanlı

Yani şöyle söylüyordu Âşık Veli. Şalvarı yakışıksız Osmanlı, Eğeri alttan bağlanamayan Osmanlı

Ekmede yoksun, biçmede yoksun, ama yemeye gelince ortaksın.

Değerli okurlar, yukarda özet oalark bahsedildiği gibi Osmanlı Devleti savaşlardan dolay içerde eşkıyalarla baş edemiyordu. Orta Anadolu’da yaşayan halk, eşkıyadan ve göçebelerden çok zarar görüyordu. Devlet Çapanaoğlu Ahmet Ağa’yı Bozok bölgesini eşkıyalardan temizlemek ve vergi toplamakla görevlendirir. Bölgeyi eşkıyalardan temizleyip asayişi sağlayınca saray onu Yeni İl Has Voyvodası yapar (1728).  Bir yıl sonra da oğlu Mustafa Bey “Bozok sancağı” mütesellimliğine getirilir. (1729)

Ahmet Ağa, Ailenin bilinen ilk bireyi olan Çapar Ömer Ağa’nın bilinen tek oğludur. Tarihlerde kendisinden genişçe bahsedilen Çapanoğludur. Yozgat şehrinin asıl kurucusu olarak gösterilir. Doğum tarihi hakkında bilgi bulunmazken tespit edilebildiği kadarıyla adı ilk defa Mamalu Türkmenleri voyvodalığının iltizamla (bir bedel karşılığı vergilerin toplanması işi) uhdesine verilmesiyle ilgili Evâil-i Receb 1145 [18-27 Aralık 1732] tarihli belgede geçmiştir. Bu tarihten sonra nüfuzu hızla artmaya başlamış ve ailenin yerel hanedanlığa giden yolu açılmıştır. Başka bir kayıtta da 1141 de (M. 1728) tarihinde nüfuzlu bir voyvoda olarak görünmektedir. Bu vazife ile işe başlayan Çapanoğlu Ahmet Paşa Reeplu Afşarı, Silsüpür Ceridi ve Köçekli cemaatlerini Rakka’ya (Suriye) götürmekle memur edilmiştir.

Bâbıâli ile iyi geçinmesi, yörede asayişi sağlaması, ihtiyaç anında İstanbul'a et ve un, cepheye de asker ve zahire temin etmek gibi görevleri mükemmel bir şekilde yerine getirmesi, din ve mezhep ayırımı yapmaması ile bölgesinde yaşayan halkı kendisine bağlayarak nüfuzunu artırması, onun çevresindeki âyanlar üzerinde üstünlük kurmasını kolaylaştırdı. 1732 de Mamalu Türkmenleri Voyvodası yapıldı.  Bu üstünlüğü pekiştiren bir başka husus da oğullarından Mustafa Bey’in 1729 da Bozok Sancağı mütesellimliğine, 1736 da Bozok Sancağı voyvodalığına tayin edilmiş olmasıdır.

Daha sonra başarılı hizmetlerinden dolay 1741 yılında Bozok sancağı voyvodalığı Ahmet Ağa’ya tevcih edilir ve aynı yıl aynı sancağın mütesellimliğine getirilir. Mütesellim demek, Osmanlı İmparatorluğu'nda taşra görevlerine beylerbeyi, sancakbeyi, muhafız vs. olarak tayin edilen vezir veya beylerin görevlerini, onlar adına yürüten memur, vali vekili demektir. Ahmet Ağanın Mütesellim yapılması, Topkapı Sarayı arşiv defterinde şöyle yazıyor. “Anadolu’da Harp ve darbe kaadir ve askeri sevk ve idareye ve başbuğ olmağa lâyık ehliyetli olanların hükümetçe defteri tertip edildiği sırada bu evsafı haiz olarak 1500 neferi idareye kudreti olmak üzere Çapanoğlu Ahmet Bey de deftere kaydedilmiştir.

Kaynaklar: Mühimme Defterlerine Göre Osmanlı Devleti’nde Eşkıyalık Hareketleri (1626-1631) Mihriban ARTAN

İlk Çağdan Cumhuriyet’e Bir Batı Karadeniz Kenti DÜZCE (Ahali-yi Sadıka/Sefine-i Nuh) Prof. Dr. Zeynel ÖZLÜ

OKUR YORUMLARI
Sibel Manacıoğlu Oktay
09.01.2022 20:18:12

Öncelikle sülalemizle bir kere daha gurur duyduk bu detaylı yazınızla. Ne kadar önemli bir tarihe sahip olduğumuzu da anlamamız için güzel ayrıntılar verilmiş. Ayrıca devlet olmanın anlamının da, doğru zamanda doğru kararlar verilerek ortaya konulabileceği vurgulanıyor. Çok teşekkürler emeğinize ve arşivimize kattığınız bu güzel katkıya.

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ