A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

CAHİLCE BİR TELEFON

Değerli okurları bu gün Babaannem Esma Hanım’ın babası ve 1908 Meşrutiyet Meclisinde Yozgat mebusu olan Hayrullah Efendiden ve onun mecliste yaptığı çok önemli bir konuşmasından bahsedecektim. Ama dün bir banka şubesinde eşimle birlikte sıramızı beklerken cep telefonumdan kendisinin Yozgatlı olduğunu ama Manisa’da ikamet ettiğini bildiren bir bayan aradı. Telefonumu internetten bulduğunu söyledikten sonra devam etti; “Biliyorsunuz biz Atatürk’ü sevmeyiz, Atatürk Yozgat’a geldiğinde Çapanoğlundan geceyi geçireceği bir kız istemiş onlarda” dedikten sonra bir süre sustu ve “bu doğru mudur “diye sordu. Başımdan sıcak sular döküldü sandım, bankanın salonu kalabalık, bir an ne diyeceğimi bilemedim, rengim kızarmış ki eşim sağlığımı merak ederek ne oldu diye heyecanlandı. Biraz kendimi toparlayarak “Hanımefendi bu tür söylentiler büyük bir yalan, bu yalanları uyduranlar da Atatürk düşmanı yobazlardır, ben şimdi bir bankadayım size sabit telefonumu vereyim lütfen bir saat sonra beni oradan arayın dedim. O da 0212 ile başlayan bir numaranız var o numaramı dedi. Evet, lütfen oradan arayın görüşelim dedim ama aramadı. Belki gösterdiğim tepkiden çekindi.

Arayan bu hanım gibi yıllar öncede 1974 yılında yedek subaylığımı yaparken tarih bilgisinden yoksun bir astsubay yılışarak bu yalanı yüzüme karşı anlatmıştı.Bu astsubaya, cevabını uygun birşekilde vermiş, arkadaşlarının yanında refüze etmiştim.Aradan 40 yıl geçmiş ama ne yazık ki halkımızı cahillikten ve bir o kadar da yobazlıktan ve bu ve bunun gibi yalanlardan kurtaramamışız. İnsan bu kadar ahmak olabilir mi? Allah’ın verdiği aklını hiç mi kullanmaz.

Değerli okurlar, Atatürk yıllar sonra bile ülkenin başına gelebilecekleri ta o zamanlar gördüğü için ülkeyi cahil din adamlarından kurtarmak ve medeni milletler seviyesine çıkarılmasında engel olmamaları için tekke ve zaviyeleri kapatmıştı. Bu düşüncesini de şöyle ifade ediyordu “Efendiler ve ey millet iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müridler, meczuplar memleketi olamaz."
Buralardan nemalanan binlerce cahil ve yobaz ama din adamı geçinen ve halkın sırtından bedavadan yaşayan bir sürü asalak birden bire ortada kalıvermişlerdi. Bunların içinde Atatürk’e çok yakın olanlarda var. Biraz tarih okursanız göreceksiniz. İşte bu halkın sırtından bedava yaşayan asalaklar Allah’tan korkmadan her yerde Atatürk aleyhinde çok ayıp ve ahlaksız yalanlar uydurdular ve uydurmaya da devam ediyorlar.

Şimdi tarihsel sırasıyla Atatürk’ün paşalık yıllarına, Çapanoğullarına ve Atatürk’ün Yozgat’a ne zaman geldiğine bir göz atalım. Böbrek sancısının tuttuğu günlerde Pera Palasta istirahat ederken Sultan Vahidettin’in iki kızı Ulviye ve Sabiha Sultanlarda diğer prenseslerle oraya çay içmeye geliyorlardı.Bu sarışın ve yakışıklı paşayı çok beğenen Sabiha Sultan araya öbür prensesleri koyarak Mustafa Kemal Paşa ile tanışır. Sonunda Paşa ile evlenmek isteğini padişah babasının da izni ile yine prensesler vasıtasıyla iletir. Atatürk bu teklife önce biraz sıcak baksa da bu evliliğin elini kolunu bağlayacağını, kendisinin de saraya damat olan Enver paşanın durumuna düşeceğini görür ve teklifi reddeder.Bir padişahın kızı nasıl reddedilir. Vahidettin küplere biner. İşte Atatürk budur. Çapanoğlu sülalesine gelince. 1732 tarihinden itibaren Bozok yaylasında hüküm sürmektedirler. Osmanlı Devletinin en gözde ayanı (aynül ayan)olarak bu topraklarda 300 yıla yakın adeta sikke bastırmadan bir padişah gibi hüküm sürmüşlerdir. Osmanlının son zamanlarında da ailenin büyükleri olan kişiler değişik yerlerde mutasarrıflık, kaymakamlık, valilik, vezirlik, posta nazırlığı gibi görevlerde bulunmuşlardır. Milli mücadelenin başladığı 1920 yılında yani artık devletin Anadolu’da gücünün olmadığı bir dönemde Mustafa Kemal’in Ankara’da kurduğu hükümetle gerekli teması kuramayan Çapanoğlu beyleri kendilerini çekemeyen bazı kişilerinde etkisi ile adeta bir isyana itilmişlerdir.(Bkz.Yozgat gazetesindeki yazım. http://www.yozgatgazetesi.com/yazarlar.asp?yazar=37&yazi=1291 Tarafsız gerçek tarihçiler bu olayda ne Atatürk’ü ne de Çapanoğlu beylerini suçlayacak bir kanaate varamamışlar, olayı büyük bir talihsizlik olarak kabul etmişlerdir. Nitekim olaylar yatıştıktan sonra beyleri Ankara’ya çağıran Atatürk olayların gidişatını inceledikten sonra Çapanoğlu Beylerini yargılatmadan affetmiştir. Bunda Karahisarı mebusu Şükrü Efendinin meclisteki şu konuşmasının da etkili olduğunu düşünüyorum. Şöyle diyordu Şükrü Efendi; “Bu millet isyankâr değildir. Şurada Yozgat’ta isyan çıktı deniliyor. Bendeniz Yozgat isyanını tetkik ettim, sui idare neticesidir. Bakınız efendim Yozgat isyanı yalnız sui idare neticesi de değil, bu Meclisin kendisini gösterememesi neticesidir. Bir islâm cemiyetinin, memaliki Osmaniye ve islâmiye mümessillerinin burada toplandığını bildirmemektedir. Neden oraya muktedir adamlar göndermedik, biz daha doğrusu yalnız İcra Vekillerine değil kendimize de kabahat bulmalıyız.”

Çapanoğulları hadisesi 1920 Ağustosunda son buldu. Peki, Atatürk Yozgat’a ilk defa hangi tarihte geldi. Cumhuriyetin ilanından sonra 15 Ekim 1924 tarihinde. Yani Çapanoğulları hadisesinden dört yıl sonra. 29 Ocak 1923 tarihinde Latife Hanımla evlenmişti. Gazi Mustafa Kemal Paşa ile Latife Hanım’ın evliliği, 5 Ağustos 1925 günü sona erdi. Atatürk Yozgat’a teşrif ettiğinde neredeyse iki yıldır Latife Hanımla evliydi. Ve sonra 3 Şubat 1934 tarihinde ikinci defa teşrif ediyor. Bu teşriflerinde isyandan dolayı şehir ahalisi adına özür dileyen yakın arkadaşı Akdağlı Bahri Bey’e(Tatlıoğlu) şöyle demiştir. “Bırak Bahri. O konuyu kapat. Kapanmış bir yara, deşip de yeniden kanatma. O dönemi kendi içinde izah etmek gerekir. Her sözü bir vecize olan yüce insandan bir devri anlatan en güzel ve önemli cümle budur işte.
Şimdi bu köşemden şunu haykırmak istiyorum. Ne dünyanın en kibar ve centilmen insanı ve bin yılın lideri seçilen Atatürk, ne Çapanoğlu ailesi, nede vatanı için bunca şehit veren ve Atatürk’ün “ÜNLÜ SÜVARİLERİ HARP MEYDANLARINDA KAHRAMANCA DÖVÜŞEN, TÜRK YİĞİTLERİNİN HARMAN OLDUĞU DİYAR, BOZOK YAYLASININ KAHRAMAN EVLATLARI VAR OLUN” sözü ile yücelttiği Yozgat halkı yukarda bahsedilen böyle bir terbiyesizliğe hatta ahlaksızlığa alet edilemez.Bu terbiyesiz ve ahlaksız dedikoduları üretenleri de,bunu olur olmaz yerde dile getirenleri de şiddetle kınıyorum, Allaha havale ediyorum. Ayıptır, günahtır. Yüce Allah’ın gazabı onların üzerine olsun. Âmin.

13.04.2016
OKUR YORUMLARI
M. Filiz Ulusoy
14.04.2016 10:34:00

Abdülkadir Bey,
Bu tür kişiler kimliksizdir. Onun için açıkça görüşemezler. Ben de böyle insanlara rastladım. Bir taraftan Çapanoğlu'nu, bir taraftan da Atatürk'ü karalamaya çalışırlar. Hem Çapanoğlu'nu hem de Atatürk'ü seviyorum ve onlarla iftihar ediyorum. Kaleminize sağlık.
Saygılarımla

Abdulkadir Çapanoğlu
14.04.2016 08:57:00

Değerli Muhsin Bey'ciğim, Yozgat'ımızın engin bilgili ve araşırmacı bir eğitimcisi olarak göndermek lüfunda bulunduğunuz güzel yormunuz için teşekkür ederim. Buyurduğunuz gibi okumuyoruz. Okumayınca da maalesef,ilim sahibi olmadan fikir sahibi olarak önyargılı ve duyduğuna inanan insanlar oluyoruz. Hep söylerim,milli eğitim müfredatını ben yapsaydım, Orta eğitimin son iki yılı içinde bir yıl eğrisiyle doğrusuyla Osmanlı tarihini, bir yılda sadece Çanakkale muhaeebeleri ile milli mücedelenin ne şartlar içinde yapıldığını meclis tutanaklarından ve yabancı kaynaklardan alıntılar ile ve not kaygusu olmadan genç nesile öğretirdim. Türkiyede incelemeler yapan Japon eğitimciler bile “Sizin eğitim sisteminizde milli ruh yok!" demişlerdi. Sevgi ve saygılarımı iletiyorum.

Muhsin Köktürk
13.04.2016 12:30:00

Sayın Abdülkadir Çapanoğlu,
İyi ki varsınız. Çapanoğlu soyadını gören bazı kişiler, hemen önyargıyla onu bir Atatürk düşmanı gibi algılamaya başlıyor. Kuşkusuz bu, söz konusu kişilerin yeterli tarih bilgisine sahip olamamasından kaynaklanan bir durum. Değerli kaleminizle hepimize ışık tutup Atatürk'le ilgili yanlış yargıları çürütüyorsunuz.
Teşekkürler, sevgi ve saygılar.

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ