A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

Bir yiğit beyzade, Çapanoğlu Halit bey

İyi ata binen, iyi cirit oynayan, güreş sporuna çok meraklı babayiğit bir insandı Halit Bey. At sevgisinin ta çocukluğundan geldiği, gündüzleri her arandığında, geceleri sık sık yatağından kalkıp kaybolduğunda, ahırda atların yanında otururken bulunduğu söylenirdi. Bu duruma alışkın olan aile bir seferinde onu at üstünde uyurken bulmuşlardı. Çevre illerde düzenlenen cirit oyunlarına ve güreş müsabakalarına da mutlaka adamları ile birlikte katılırdı. Gittikleri bir güreş müsabakasında güreşçileri yenilirler. Halit Bey’in üzüntüsü yüzünden belli olur. Adamlarından birisi “ beyim, bizim adamlardan Ermeni filancayı da güreşe soksak” teklifine “ o adam pehlivan mı” diye sorar. Adam,” bilemem ama davul zurna çaldığından beri yerinde duramıyor” diye cevap verince “güreşmek istiyorsa çıksın güreşsin” der. Ermeni meydana çıkar ve güreşçilerin en babayiğidi ile güreş tutup onu yenince Halit Bey’in keyfi yerine gelir. Ama etraftan Halit Bey’in pehlivanı da Ermeni imiş sataşmaları kulağına gelince onlara cevap olarak “ babayiğit olsunda isterse Ermeni olsun” demiştir.



Vezir Mehmet Celalettin paşanın torunu olan kardeşlerin en büyüğü olan Edip Bey; sırası ile Arapkir, İskilip, Sungurlu, Akdağmadeni, Keskin, Osmancık, Akşehir, Zile de kaymakamlık, Kayseri, Dersim, Çorum, Yozgat, Nâblus, İçel ve tekrar Yozgat’ta Mutasarrıflık yapmıştır. Emekli olduktan sonra Yozgat’taki konağına yerleşir. Kardeşi Celal Beyle birlikte Yozgat’ta önce İttihat ve Terakki partisinin kurucusudurlar. Daha sonra bu partide gördükleri olumsuzluklar üzerine ayrılırlar. Yozgat Müdafaa-ı Hukuk cemiyetinin de kurucusudurlar. Edip Bey iyi yetişmiş şair ruhlu bir insandır. Edip Bey divanı isminde bir şiir kitabı da vardır.
İkinci ağabey Celal Bey; Mekke, Tokat, Afyon, Amasya mutasarrıflıklarında bulunmuştur. Ağabeyi Edip Bey gibi iyi yetişmiş, dirayetli, bilgili, görgülü bir devlet adamıdır. O da emekli olup Yozgat’taki konağına yerleşir. Celal Beyinde bir şiir divanı vardır. Hatıralarını kaleme aldığı defteri dokuzuncu göbekten Çapanoğlu ve aynı zamanda kız kardeşi Fitnat hanımın da torunu olan Abdülkadir Çapanoğlu’nun (ben) kütüphanesinde korunmaktadır.

Kendisinden küçük kardeşi Salih Bey; Kardeşlerin en küçüğüdür. Ağabeyleri gibi dirayetli, bilgili, devlet tecrübesi olan ve ağır ceza reisliğinden emekli bir kimsedir. O da emekli olunca Yozgat’a yerleşir.
Bu sırada Yenihan da (Yıldızeli) Postacı Nazım isyanını bastırmakla görevlendirilen Kılıç Ali 1 Haziran 1920 günü Yozgat’a gelir. Bu sırada babası vaktiyle Edip ve Celal Bey’lerin babaları Çapanoğlu Hacı Osman Bey’in hizmetkârı Çerkez Kölemenlerinden Bekir ağanın oğlu olan Mehmet Hulusi Efendi(Akyol), Yozgat Müftüsüdür. Edip ve Celal Bey kardeşlere aralarındaki husumetten dolayı kin beslemektedir. Kılıç Ali’yi Çapanoğulları aleyhinde doldurur. Bir şeyden haberi olmayan Kılıç Ali, Çapanoğullarını cezalandırmak ister ve Kuvay-ı Milliye için Edip ve Celal beylerden 500 er altın iane vermelerini talep eder.

Kılıç Ali, Edip ve Celal beylerden ret cevabı alınca Çapanoğullarını konaklarında göz hapsine aldırarak kapılarına nöbetçiler diker. Bu askerler gereği kadar disiplinli olmadıklarından, evdeki hanımlara genç kızlara sözlü tacizde bulunmaya başlarlar. Bu olayı Avni Doğan Bey, Kurtuluş, Kuruluş ve Sonrası isimli kitabında bakınız nasıl anlatıyor; “Kılıç Ali’nin gönüllüleri (bu cümleyi dikkatinize sunuyorum) kim bilir kimin tahriki ile Celal ve Edip beylerin konakları önünde bağırıp çağırmaya ve sövüp saymaya başlarlar.” İki kardeş Edip ve Celal Beyler, yapılan bu ahlaksız taciz ve tahrik sonucu gururlarına yediremeyip kardeşleri Salih Bey ile akrabaları Vasıf Bey’i, büyük dedem Mahmut Celalettin Bey ve oğlu dedem Muhlis Bey’leri de alıp o gece Yozgat’tan ayrılıp Köhne’ye (Sorgun) giderler.

Durumu haber alan Arapseyf nahiyesinde ki kardeşleri Halit Bey, 300 silahlı adamı ile Yozgat’ı basacağını Kılıç Aliye bildirince zoru gören Kılıç Ali Boğazlıyan’a çekilir. Bu arada yukarıda adı geçen Yozgat Müftüsü Mehmet Hulusi Efendi (Akyol) başta olmak üzere Yozgat’ta söz sahibi olmak isteyen bazı kişilerin gizli birliktelikler ve desiseler ile giderek artan tahriklerine Ankara Hükümetinin ilk başlardaki zafiyeti de dâhil olmak üzere, Anadolu’nun bu bölgesini ve Çapanoğullarını iyi tanıyamayan bazı komutanların da sorumsuzlukları, basiretsizlikleri, bilgisizlikleri eklenince iletişim kopukluğundan da kaynaklanan olaylar sonucu Çapanoğulları ailesi yalnız bırakılarak, bir başkaldırıya adeta itilirler.

23 Haziran 1920 günü Çerkez Etem 70 subay,1200 piyade,1300 atlı,4 adet kuvvetli dağ topu,1 adet sahra topu,8 adet makineli tüfek’ten mürekkep ordusu ile Yozgat’ı basar. Beyleri Yozgat’ta bulamayan Ethem 2000 kişilik bir kuvvetle peşlerine düşer. Alaca’ya vardığında kasabayı önce top ateşi ile bir güzel döver sonra bir süvari hücumuyla bir uçtan bir uca geçer. Çapanoğulları, Aynacıoğulları ve Deli Ömer çetesi ile yaptıkları iki saatlik çatışmada Çapanoğlu Beylerini ele geçiremez. Öğleye kadar süren kanlı çarpışma sonunda Çapanoğulları, 300 civarında kayıp verirler.

Alaca dönüşü tekrar toparlanan Çapanoğulları ile Arapseyf boğazında daha kanlı bir çarpışma olur. Bu çarpışma tam dört saat sürer. Olayı yaşayanlar; “Halit Bey çok yiğitti, her an kavganın ortasındaydı, altındaki atlar vuruldukça yorulmadan yılmadan dövüştü üç kere at değiştirdi” diye anlatırlardı. Her iki taraftan ölen sayısı 2000 kadardır. Çarpışmada canlarını kurtarabilen beyler, kaçıp Uzunyayla (Pınarbaşı) Çerkezlerine sığınmışlar onlar da Ethem’e karşı durarak kendilerine sığınan misafirlerini teslim etmeyeceklerini bildirmişlerdir (27 Haziran 1920).

Yiğit Halit Bey’in makûs talihi de bundan sonra başlar. Uzunyayla’ya (Kayseri/Pınarbaşı) sığınan beyler 1921 yılına kadar burada kaldılar. Eşleri ve çocukları Yozgat’ta Çerkez Etem’in yakıp yıkıp talan ettiği konaklardan arta kalanlarda yaşamlarını sürdürmeye devam ettiler.

Halit Bey çiftçilikle uğraşırdı, bu yüzden Arapseyf’de bıraktığı eşinin ve çocuklarının durumunu merak etmektedir. Aziziye de (Kayseri/Pınarbaşı) kaldığı günler endişe içinde geçmektedir. Huzursuzluğu had safhaya gelince ağabeylerine Arapseyf’e gitmek istediğini söyler. Onlar da yolların çok tehlikeli olduğunu söyleyerek vazgeçirmeye çalışsalar da sabırsızlanan Halit Bey, bir gece kardeşlerine haber vermeden, bindiği atın ayaklarına keçe sarıp gizlice kaçar. Kimseye görünmeden Yozgat Karatepe çiftliğindeki evine gelmeyi başarır. Ancak, bu topraklar çok hain yetiştirmiştir. Fırsattan istifade topraklarına göz diken Kambur Halil isimli bir köylü ihbar edince evi sarılır ve yakalanır. Oradan Arapseyf’deki evine getirilir. Muhtar Ali Kâhya’nın muhtarlık odasında ailesi ile bir süre görüşür.

Götürülmek için dışarı çıkarılan Halit Bey, kendisi ile birlikte dışarı çıkan ve avlunun bir köşesinde ağlaşan karısı, bacısı ve çocuklarını tek tek kucakladıktan sonra şöyle söyler; ”Adımız mahşere kadar yaşasın inşallah. Her “Çapanoğlu Halit” adını duyduğunda düşmanlarımızın ödü yarılsın, benzi sararsın, dostlarımızın yüreği genişlesin, şaduman olsun” der. Küçük oğlu Arslan’ı son bir defa daha kucaklayıp öptükten sonra, “Hadi oğlum, sizi Allah’a emanet ediyorum, sen Çapanoğlu Halit Beyin oğlusun Allah’tan başka hiçbir şeyden korkma. Korkma emi oğlum”der. Sonra bacısı Fitnat Hanıma (benim büyük babaannem) “Hakkını helal et bacı, gidip de dönmemek var. Çocuklarım ve anaları önce Allah’a sonra sana emanet” diyerek vedalaşır. Halit Bey, avlunun bir köşesinde ağlayan karısı Şerife Hanımdan tarafa döner, yutkunarak, sadece “Hakkınızı helal edin” diyebilir. Jandarmalara doğru yürür, kelepçeye kollarını uzatır…

Fitnat Hanım, yüreğinden kopup gelen bir ağıda başlar “Alay alay köyümüze geldiler/Her taraftan hanemizi sardılar/Ağ konağı ateşlere verdiler/Seyret yüce dağdan gör Çapanoğlu”.

Küçük oğlu Arslan; “Baba beni bırakma!” diye bağırarak gittikçe uzaklaşan babasının arkasından koşmaya çalışırsa da Şerife Hanım peşinden atılır, varıp yakalar, yerlerde debelenen oğlunu, kucağına alıp getirir.

Tutuklanan Halit Bey, İstiklal mahkemesinde yargılanmak üzere Amasya’ya götürülür. Amasya da iken adam öldürmekten tutuklu Amasya’nın Eraslan köyünden Kara Tahsin Ağa ile hapiste kader birliği yaparlar. Tahsin ağaya “Bunlar beni asacaklar biliyorum. Buradan çıktığında ailemi ziyaret etmeni ve onlara benim eğilmeden bükülmeden mahpusta kaderimi beklediğimi söylemeni istiyorum” der. Yargılanıp orada idam edilir (13 Haziran 1921). Hapislik cezası biten Kara Tahsin ağa doğruca Arapseyf’e gelir misafir olur, Halit Bey’in mesajını iletir. Ablası Fitnat Hanım üç kere Amasya’ya ziyarete gider ama cenazesini almaya korkudan kimse gidemez. Çok araştırmamıza rağmen mezarını maalesef bulamadık.

Uzunyayla’ya sığınan beyler 1921 yılına kadar burada kaldılar. Daha sonra Atatürk her gün imza atmaları şartı ile memleketlerin dönmelerine izin verir. Çok kısa süren bu durum onları aileleri ile birlikte Ankara’ya çağırması ile sona erer. Üç ay kadar Ankara da bulabildikleri kira evlerinde ve hanlarda çok sıkıntılı günler geçirirler. Her daim devletine sadakatte kusur etmeyen Çapanoğullarının neden böyle bir başkaldırıya kalkıştıklarını dikkatlice araştıran Atatürk mecliste Yozgat milletvekili Süleyman Sırrı İçöz’ün meclis kürsüsünden Çapanoğullarını suçlayan bir sürü iftirada bulunmasından sonra kürsüye gelerek, “Efendiler, biraz önce kürsüde konuşan efendiye hiçbir surette katılmamız mümkün değildir. Bahsettiği aile, memleketimize geçmişte büyük hizmetlerde bulunmuşlar, hataları varsa da hatalarından vazgeçmişler, bu günde devletimize hizmette kusur etmemektedirler” diyerek başkaldırıya katılan Çapanoğullarını memleketlerine dönmemeleri şartıyla yargılatmadan affetmiştir. Başkaldırıdan bir sene sonra affa uğrayan beylerden Edip Bey’in Manisa’da, Celal Bey’in İstanbul’da, Salih Bey’in de Avukatlık yapmasına müsaade edilerek Kırıkkale’de ikametlerine izin verilmiştir.

Kambur Halil’e nemi oldu? Deli Hacı onu saklandığı yüklüğün dibinde buldu çıkardı. İşte korktuğu başına gelmişti.

“Buyurun ağam!”
“Gel bakalım Kambur Halil. Seninle biraz işimiz var.”
Üstümü başımı giyeyim ağalar.”

Yürü lan! Sıçarım şimdi senin üstüne başına!”
“Yürü pezevenk!”

Harman yerinde bekleyen Aynacıoğlu’nun önünde gelip durdular. Kambur Halil Ayakta zor duruyordu.
Aynacıoğlu sinirden köpürüyordu. Elindeki mavzeri doğrultup peş peşe tetiğe bastı.

“Bu şerefsizin leşini ibreti âlem için buradan kaldırmayın! Ağasına, beyine hıyanet edenin sonu böyle olur.” (Siyami Yozgat/ USAT/ Yozgat isyanının romanı sayfa 438-444 Kambur Halil’in nasıl sorgulandığını bu sayfalarda okuyabilirsiniz.)

Yukarda “Makûs Talih” dedik ya! Anadolu’nun kaderciliği tarif eden bir deyimi vardır “toprak çekti” derler. Ama yinede insan söylemeden edemiyor “ah ne olurdu sende ağabeylerin gibi biraz daha sabretseydin”.

01.01.2015
OKUR YORUMLARI
Serdar deniz
03.05.2023 00:59:00

Cümleden selam olsun capanoglu ailesi Biz Trabzon bölgesine sürgün zamanın dan gelen dedelerin torunlarıyız Trabzon Araklı ilçesinde şuan çapanlı köyü var ve biz capanlı olduğumuzu cok iyi bilen bir ailelerız suamda yıl 2023 fakat bizim Trabzon'da çapanlı olarak bir namımız var fakat sizden ricam benim araştırdığım tarihlerde Trabzon'a sürgün edilen 2 dedemizin ismini bilmiyoruz tüm yaşlılarımız da bilmiyor sadece avcı kardeşler diye duyduk sizin bu konu ile bilginiz varmı

M.Kılıçaslan
28.11.2018 20:28:00

Merhaba , bende Çapanoğlu torunuyum ama tam hikayeyi bilmiyorum, Babannem zamanında bahsederdi bir süredir aklını yitirmişti ama geçmişi iyi hatırlıyor ara ara diyordu oda yeni rahmetli oldu 76 yaşında, bildiğim kadarıyla arap seyfi alaca köyündendi babası Mehmet Celal Çapanoğluymuş annesi İkbal Arslan çerkes kızıydı. Abisi de vardı Aydın oda vefaat etti genç yaşt pek bilmiyorum. Babası genç yaşta aklını kaybetmiş at çiftlikleri felan varmış zamanında birşeyler olmuş almışlar ellerinden , babasının mezarını bilmiyordu. Sadece İstanbul da vefaat etti kimsesizler mezarlığına gömülmüş sanırım. Dediğim gibi yarım yamalak bir hikaye yeni toprağa verdik üzgünüz ve merak ediyorum belki bir bileni vardır. Hayatı kısa sürede olsa yozgatta devam etmiş dayısı komsermiş babası vefaat edince yozgata dönmüşler bir köy adı veriyordu ama unuttum orada dayısı komsermiş karakolun karşısındaki evde kalırlarmış Çerkes kızı dediğim ikbal annem de bildiğim kadarıyla ceritmiş. Celal dedemin tek bir resmi mevcut ama dediğim gibi bilgiler yarım belki bir bilen vardır.

İSMAİLARSLAN
29.01.2015 23:05:00

Sn. Abdülkadir bey...
Çapanoğullarından olan Edip Bey'in hatıralarının kütüphanenizde olduğunu ifade etmişsiniz. Bu hatırları bir kitap haline getirerek hizmete sunsanız sevgilerimle

Mehlika Filiz Ulusoy
06.01.2015 10:46:00


Abdülkadir Bey,

Olayı sanki içinde yaşamış gibi aktarmışsınız. Kaleminize sağlık. Annem, amcası Halit Bey'in Amasya'da asılmasının ardından şöyle bir olay olduğunu anlatırdı. Amasya'nın ileri gelenlerinden biri, Halit Bey'i asanlara şöyle der: "Siz görevinizi yaptınız. Halit Bey, böyle olacak bir kişi değildi. Bırakınız da biz de dini gerekleri yerine getirelim." Bu kişi Halit Bey'i darağacından indirip alır. Başka biri bunu yapmaya asla cesaret edemezdi derler. Bu kişi kimdi ve Halit Bey'in nereye gömüldüğünü biliyor muydu? Annem bu kişinin aile adını söylemişti ama şimdi kesinlikle hatırlamıyorum. Devletin geçmişteki kayıtları açılırsa belki mezar yeri bulunabilir.

Saygılarımla

Mehlika Filiz Ulusoy
09.01.2015 13:38:00

Abdülkadir Bey

İşaret ettiğiniz yazıyı şimdi tekrar dikkatle okudum. Bu çok aydınlatıcı oldu. Çapanoğlu'nun 20. yüzyıl başındaki tarihini sizin kadar inceleyen yok gibi. Bunları kitap halinde görecek kadar yaşamayı umut ediyorum.

Saygılarımla

ABDULKADİR ÇAPANOĞLU
06.01.2015 12:10:00

Filiz Hanım,
Annenizin ifadesine göre bu kişi Amasya’nın Mecitözü ilçesi eşrafından Piroğulları sülalesine mensup Piroğlu İbrahim Efendi olabilirmiş. (bkz. Önceki yazılarımdan “Çapanoğlu Celal Bey ve Piroğlu İbrahim Efendi”) Ne yazık ki 1960 yılında tanıştığımız oğlu Piroğlu Halil Bey’de vefat etti. Saygılarımla.

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ