A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

BİNBEŞYÜZ KİŞİYE ARABAŞI ÇORBASI İKRAMI VE ESKİ YOZGAT’TA ARABAŞI GECELERİ

Değerli okurlar,

Yaşadığımız müessif Elazığ depremi ile ilgili haberleri yazılı ve görsel basından çaresizlik içinde ve üzüntü ile izliyoruz. Hayatını kaybeden yurttaşlarımıza rahmet, yaralı olarak kurtulan yurttaşlarımıza da acil şifa dilemekten başka elimizden bir şey gelmiyor maalesef. Malını mülkünü ve hayvanlarını kaybedenlere de devletimizin acilen el uzatmasını bekliyoruz. Bu konuda bir şeyler yazmak içimden geçenleri sizlerle paylaşmak isterdim ama bir deprem Profesörü Tv. de sanki benim içimden geçenleri dile getiriyor ve şöyle diyordu: “Bizde deprem bilgileri çok eskiye gitmiyor. Biz bu bilimi başka şeye bağlamışız. Ne demek istediğini ben anladım.
Aşağıda okuyacağınız sohbet yazımı deprem olayından önce hazırlamıştım sizlerle paylaşıyorum.
Geçtiğimiz gün, bir zamanların Yozgat’ının isim bırakanlarından rahmetli Nüfus Müdürü Nusret Alper Bey’in torunu Sayın Nusret Alper Bey kardeşim ile telefonda Yozgat sohbeti yaparken aklıma geldi. 8 Ocak tarihli Yozgat gazetelerinde okumuştum. Yozgat, Zübeyde Hanım Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi tarafından düzenlenen Geleneksel 7. Arabaşı Şöleni'nde bin 500 kişiye arabaşı ikramı yapılmıştı.

Kasım ayında Bozok Üniversitesinin davetlisi olarak eşimle birlikte İstanbul’dan Yozgat’a giderken bomboş yol kenarında sırtında çantası olan bir delikanlı el kaldırdı. Hem hemşerilik hislerimle hem de arka koltuk boş olduğu için durup aldım. Yanakları kırmızı bir köylü çocuğuydu. Aramızda şöyle bir konuşma geçti.
— Biz Yozgat’a gidiyoruz sen nereye gidiyorsun dedim. Utana sıkıla cevapladı.
— Bende Yozgat’a gidiyorum.
— Öğrenci misin?
— Evet.
— Nerede okuyorsun?
— Meslek Lisesinde.
— Ne okuyorsun?
— Aşçılık.
— Aşçılık lisesi mi var Yozgat’ta?
— Zübeyde Hanım Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinde okuyorum, aşçılık öğreniyorum.
— Yani aşçı olacaksın. Peki, iş bulma durumu nasıl?
— Mezun olunca büyük otellerin mutfaklarında çalışma imkânımız var.
Baktım çok sıkılıyor bana cevap vermekte zorlanıyor üstelemedim. Zaten aracımın radyosu da açıktı konuşmadan yola devam ettik. Dört yola yaklaşırken biz devam edeceğiz üniversitenin misafirhanesine gideceğiz dedim. Ben ışıklarda ineyim dedi ve merkezdeki bir tarafı Saat kulesine karşısı Çamlığa giden dört yol ışıklarda durduğumuzda aniden kapıyı açıp teşekkür bile etmeden acele ile indi. Böyle acele inince içimden “inşallah çantası ile koltuğa bir zarar vermemiştir” diyerek dönüp bakmak zorunda kaldım. Sonra da kendime kızdım bilmediğin birisini neden arabana alıyorsun dedim.


Değerli okurlar, bilgisinden, tecrübesinden, hayat görüşünden istifade edeceğim kişilerle sohbet ederken eğer gerekiyorsa karşımdaki kişinin iznini alarak kayıt cihazımı açarım. Çünkü bildiğiniz gibi söz zamanla uçuyor geriye pek bir şey kalmıyor. Nusret Bey ile sohbet ederken de böyle yaptım.

Ben yukarda yazdıklarımı nakledince, Nusret Bey’de şunları anlattı; “çorba hakikaten lezzetliydi. Yapan meslek lisesi öğrencileri de çok mutluydular. Çocuk yaşta hünerli elleriyle halk içine çıkmışlardı. Çevreme göz gezdirdim. Üniversite öğrencileri de hiç olmazsa bir öğün bedava çorbayı medeni bir şekilde çorbalarını içip atıklarını da çöp kutularına attılar. Üniversite tahsili için Yozgat’a gelen öğrenciler, bu vesile ile adını çok duydukları fakat satışının yapılmayıp yalnızca evlerde misafirlere ikram edilen arabaşının tadına bakmış ve meraklarını da gidermiş oldular.

Oysa, şimdilerde sosyal medyada izlediğimiz bir çok paylaşımda Yozgat’a ve Yozgatlıya yakışmayacak biçimde arabaşı yutma hünerlerini sergileyenleri gördükçe bu kişilerin kültürümüze karşı ne kadar sorumsuz ve yanlış davranış içinde olduklarına üzülmemek elde değil.

Sosyal paylaşım sitelerinde aslında Yozgat ve Yozgatlının arabaşı kültüründe bu tür bir arabaşı yutma geleneği ve kültürü yokken “Yozgat’ta arabaşı böyle yutulur” başlığı altında bunu sosyal paylaşım sitelerinde paylaşmak Yozgat ve Yozgat kültürüne ne kadar katkı sağlar bilenmez.

O halde, arabaşı nedir?

Bir kere, Türkmenlere has bir çorba olduğundan Türkmen obalarında yapıla gelen bir Türk yemeğidir.

Arabaş,ı kesinlikle ayaküstü atıştırmalık bir yemek değildir.
Arabaşı ritüeli, meydanlarda sebil olarak dağıtılıp yiyecek olarak sunulacak bir çorba da değildir(Nedeni aşağıda). Arabaşı bir ana öğün ya da karın doyurma amaçlı bir yemekte değildir
Arabaşı, dost meclislerinde sohbete ara verilerek gelen misafirlere ikram edilen kendine özgü yutma ritüeli olan yöresel mistik bir lezzettir.
Arabaşı, Yozgat denilince akla gelen coğrafi işaretlerin (Arabaşı, testi kebabı, parmak çörek, çanak peyniri) içerisinde en başı çeken adı Yozgat’la birlikte anılan coğrafi bir lezzettir.
Arabaşı, muhallebi kıvamından sert hamur ile öğün zamanları dışında yenildiğinden çorbanın adı “ara aşı” olarak da bilinmektedir. Bu isim zamanla değişerek “arabaşı” halini almıştır.


Genellikle, geçmek bilmeyen uzun kış gecelerinde akşam yemeğinden hayli sonra gecenin bir ikamı olarak sunulan Yozgatlının kendine has mistik bir arabaşı yutma ritüelidir ki, bu sosoyal olay, arabaşı sofrasına oturmaktan ve sofradan kalkıp misafir olunan evden gidinceye kadar devam eden bir edep ve erkânı içerir.

Gecenin geç saatlerine doğru hazırlanan arabaşı sofrasına ev sahibinin buyur etmesi ile büyükten küçüğe doğru saygı ve sevgi çerçevesinde oturulur. Genelde arabaşı hamurunun ortasında bulunan yıldızı bozan kişi bir sonraki arabaşı ziyafetine ziyafet meclisinde bulunanları davet etmek üzere ilk hamuru alır fakat yutmaz. Sofradakiler "hadi hayırlı olsun haftaya da sendeyiz kaz mı culuk mu ne kesersen artık" diye söylerken yaşça büyük olan arabaşını ilk içen olur. Sonrasında diğerleri arabaşı hamurunu çorbası eşliğinde yutmaya hep birlikte başlarlar. Arabaşı yutarken veya içerken kaşıktan çorba damlatmak veya yutarken sağa sola sıçratma ayıp olduğu kadar arabaşı içerken veya yutulurken ses çıkarılması da ayıp ve edepsizlik sayılır.


Arabaşının hamuru, şimşir kaşıkla alınır çorbaya daldırılır yutulur. Şimşir kaşık arabaşının olmazsa olmazıdır. Arabaşının çorbası oldukça sıcak olarak içilen bir çorba olması nedeniyle şimşir kaşık, hamuru yutmak için kaşık ağıza değdirildiğinde sıcağı iletmez ve ağzı yakmaz. Demir kaşık, sıcağı iletir ağzı yakar ve demir kaşıkla arabaşı yutulmaz. Arabaşı sofrasında demir kaşık bulundurulmaz. Her Yozgatlının evinde arabaşı için en az bir deste şimşir kaşık bulunur.

Arabaşı yutmakta hünerli olanlar, yani birden fazla arabaşı hamurunu veya normal kesilmiş hamur diliminden biraz fazlaca büyük kesilmiş bir dilim arabaşı hamurunu yutanlara sofrada destur verilir. Ve bir kaç kez kaşıkla ve hamurla yapılan bu tür gösteriler sergilenirken yapılan şakalar ve nükteler sofraya ayrı bir lezzet verir.

Arabaşı yutmakta marifetli olanlara, sofradan kalkmadan şimşir kaşıklarının sap kısmının en ucuna delik açılarak kırmız kurdele bağlanır. “Maşallah, sen arabaşı yutmanın erbabı oldun ama kaşığı da yutma” diye taltif edici sözler söylenerek kurdeleli şimşir kaşık hediye edilirdi.

Daha önceki sofralarda Kurdeleli şimşir kaşığı kazanlar, arabaşı ziyafetlerine giderken bu kaşıkları yanlarında götürür, şimşir kaşığın kurdelasını el bileklerinden geçirip kaşığı bileğine takarak arabaşı hamurunu böyle yutarlardı. Arabaşı ziyafetine kazandıkları kırmızı kurdeleli şimşir kaşık ile gelenler, arabaşı yutmanın erbabı sayılırlardı. Böyle bir kaşıkta birden fazla hamuru edep ve erkâna uygun şekilde yutabilenler, birbirleriyle cemaat tarafından yarıştırılırlardı.

Arabaşı cemiyetlerinde esas olan birlik beraberlik ve akrabalık bağının kuvvetlendirilmesi küçüklerin büyüklerini ve akrabalarını tanıması idi.

Arabaşı ziyafetlerinde hamuru eli ile alıp yutmak veya arabaşı tepsisi üzerine eğilerek hamuru ağıza direk çekmek, arabaşı yutarken sesler çıkarmak gibi hareketler ayıp ve edepsizlik sayılır, böyle davrananlar cemiyete dâhil edilmezdi. Öyleki arabaşı ziyafetlerinde arabaşı tepsisinin ortasına konulan arabaşı tasındaki çorbaya kaşıktaki üst üste konmuş hamuru düşürene de ceza verilmek suretiyle ziyafette bulunanların dikkatli ve titiz davranmaları sağlanırdı. Kazara arabaşı hamurunu kaşığından çorba içerisine düşüren veya tepsi hamuru ortasındaki yıldız şeklindeki hamuru bozan kişilere ceza olarak sonraki arabaşı ziyafetini ona yaptırıp cemiyette bulunanları ziyafete çağırması adettendi.

Kültürümüzde olmayan bu yozlaşmanın gelecek kuşaklara sanki kültürün bir parçası olarak yanlış yansıtılmasını önlemek hepimiz için bir Yozgatlılık görevidir. Bu nedenle Yozgat halkının kış aylarının vazgeçilmezi arabaşı ziyafetini Yozgatlıya ve Yozgat’a yakışır şekilde sürdürmelerini temenni ederim.”

Bende yazımı, değerli Nusret Alper Bey’e verdiği bu bilgiler için teşekkür ederek ve bu vesile ile Dursun Ozan ağabeyimi de rahmetle anarak bitireyim. Rahmetli Dursun Ozan ağabeyimiz, Yozgat’ın hatırı sayılan, sevilen eski “Efendi”lerindendi. Yozgat Kültürünü iyi bilen eski Yozgat’ın yaşayan, yaşatmaya çalışan son iki canlı tarihinden birisi idi. İkinci canlı tarihi emekli eğitimci Yılmaz Göksoy ağabeyimiz idi. Dursun Ozan ağabeyimiz bir süre Hayri İnal Konağının müdürlüğünü de yapmıştı. Yerel yemekler noktasındaki maharetiyle meşhurdu. Özellikle tandır kebabı, arabaşı çorbası ve telkadayıf yapımında kimse eline su dökemezdi. Gurbetten gelip konağı ziyaret eden Yozgatlı hanımları arabaşı çorbasını ve hamurunu nasıl yaptıkları konusunda mutlaka imtihan ederdi. İkisi de hakkın rahmetine kavuştular. Makamları cennet olsun.

26.01.2020
OKUR YORUMLARI
ARSLAN TEKİN
27.01.2020 10:45:00

Abdülkadir Bey merhaba,

Arabaşıyı anlatıyorsunuz. Çok hoş. Yozgatlının vazgeçilemez aşı. Aynen anlattığınız gibi, biz de öğrencilik yıllarımızda Yerköy'de arkadaş evlerinde toplanır, annelerimizin ellerinde anlam kazanmış arabaşıya kaşık sallar ve kim çok yutacak yarışı yapardık.

Arabaşının adının nereden geldiğini çok tartışırdık. Ankara'da DTCF'de okurken, hocamız olan Şıhların Ahmet Efendi'nin oğlu Dr. Ali Şakir Ergin, Arap aşı değil, "arabacı aşı" olduğunu söylemişti. Hocamız Arap ülkelerini de bilirdi. Araplarda böyle bir aş olsaydı söylerdi. Sonra ben de Arap ülkelerine gittim ve hatta kaldım, böyle bir aşa rastlamadım.Göçkün millet için "arabacı aşı" uygun bir adlandırma. Türkçede zayıf olan orta hece düşünce "arap aşı" (arabaşı) olarak söylenegelmiştir. Eski Osmanlı metinlerine de çalışmalarım dolayısıyla epey girdim. "Arap aşı" veya "arabacı aşı" yazılışı karşıma çıkmadı. Belki başka araştırıcılar bulmuşlardır.
Selâmlar.
Kolay gelsin.

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ