A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

ATATÜRK VE İŞÇİ HAKLARI, NEREDEN NEREYE (2)

Değerli okurlar, önceki günlerde açıklanan YEP’e (Yeni Ekonomik Program)  göre görünen o’ki emekli olmak zorlaşıyor, işten çıkarmalar kolaylaşıyor. 25 yaş altı gençlerin bir gün gelip emekli olmaları zora girecek, kıdem ve ihbar tazminatları alınamaz hale gelecek. Ve yine görünen o’ki bu programla Covid-19’da zorunlu uygulanan uzaktan çalışma kalıcı hale getirilecek ve bu yüzden işçi maaşları düşecek.

Kovid-19 sürecinde iş hayatında yaşanan evden çalışma ve esnek çalışma gibi uygulamaların yasalara girerek sendikaların ‘köle işçilik' dediği sistemin yasal hale getirilmesinden endişe ediliyordu. YEP ile endişeler daha da arttı. İşte YEP'te yer alan ve köle işçiliğin önünü açacak politika metni şöyle;

“Covid-19 salgını sonrası ekonomik toparlanmayı destekleyici, gençlerin deneyim kazanarak işgücü piyasasına girişlerini kolaylaştırıcı, kısmi süreli çalışmayı teşvik edici ve işgücü piyasasına ilişkin yapısal düzenlemeleri de içeren İstihdam Kalkanı Paketi hayata geçirilecektir. 25 yaş altı gençler ile 50 yaşın üstünde olan çalışanların istihdam edilebilirliklerini kolaylaştırmak için daha esnek koşullar sağlanacaktır. 50 yaş üstü tam zamanlı çalışanların kısmi zamanlı çalışmaya geçişi teşvik edilecektir. 10 günden az çalışan 25 yaş altı gençlerin daha kolay istihdam edilmesine imkân sağlayacak düzenleme ile gençlerin deneyim ve beceri kazanmaları sağlanacak ve işverenlerin gençleri tercih etmesi desteklenecektir.”

YEP'e göre sayıları milyonlara ulaşan işsiz gençlerin istihdamını kolaylaştırma adı altında süreli sözleşmelerin önü açılacak. Gençler ayda 5-10 gün çalıştırılarak sözde işsizler listesinden düşürülecek. Ancak bu çalıştıkları sürelerde emeklilik için gereken sigorta primleri yatmayacak. Bu gençlerin hem emekli olmaları zora girecek hem de kıdem ve ihbar tazminatı alamayacaklar. Genç köle işçi çalıştıran patronlar asgari ücretli işçi başına 868 lira SGK primini ödemekten kurtulacak.

Patronlar bir kişinin yapacağı işi iki işçiye paylaştıracak. 50 yaş üstü çalışanlar kolay iş bulmuş gibi olacak ancak bulduğu iş karnını doyurmayacak. Üstelik kıdem tazminatı hakları olmayacak.

Esnek çalışma modeliyle iş hayatına tümden belirli süreli sözleşmelerin getirilme riski doğacak. Belirli süreli sözleşmelerle çalışanların kıdem ve ihbar tazminatıyla işe dönüş davası açma hakkı tümden yok olacak.

Şimdi gelin birlikte Atatürklü 1930 lu yıllara gidelim: Türkiye’de sosyal güvenlik ilkeleri daha 1936 yılında 3008 sayılı İş Kanunu ile atılmıştı. 3008 sayılı İş Kanunu, o günün şartlarına göre, gerçekten “devrim” kanunlarından bir tanesidir. 1936’iı yıllarda gündeme gelmişti ama İkinci Dünya Savaşının başlamasıyla ancak 1946 yılında hayata geçirilmeye başlanmıştı. Çünkü o günlere kadar işçiler günde 16 saat, 18 saat çalışırken, ilk defa 1936 yılında çıkan bir yasayla 8 saatlik çalışma süresine kavuşmuştur. Yine, işçinin yarınını garanti altına alacak müesseselerin kurulmasının ilkeleri de 1936 senesinde kurulmuş. Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonra çıkan devrim kanunları arasında İş Kanununu da bir devrim kanunu olarak kabul edilir. 1946 senesinde Çalışma Bakanlığı ve Sosyal Sigortalar Kurumu kurulduktan sonra, bu İş Kanunundaki Atatürk’ün direktifleriyle konulan ilkeler, işçilerin yarınlarına güvenle bakabilmelerini sağlayacak sosyal güvenlik kuruluşlarının kurulmasıyla ilgili yaşama geçirilmeye başlanmış. İş saatleri tartışması yapılırken, o günün şartlarında 16 saat çalışan işçinin yeni kanuna göre kaç saat çalışması lazım diye de tartışmalar başlamıştı.  Bu tartışmalar o kadar yoğunlaşmıştı ki, bazıları 14 saate indirelim, 12 saate indirelim derken, bazıları da 10 saate indirelim diyor, bazıları da 8 saate indirelim gibi görüşler ortaya atıyordu. Tartışmalar böyle devam ederken bu konuda Atatürk’ün görüşünü alalım diyerek Atatürk’ün huzuruna çıkarlar, “Efendim, iş yasası hazırlıyoruz. Ülkemizde şu anda günlük çalışma süresi 16 saat, bunu kaç saat yapalım? Diye sorarlar.  Atatürk’ün sözü şu olur. “Çocuklar, Avrupa’da kaç saat, batı ülkelerinde kaç saat?” “8 saat efendim” derler.  Atatürk: “8 saat olacak” diye cevaplar. İtiraz ederler, “Efendim, 16 saatten 8 saate inmez, bunu kademe kademe yapalım” derler. Atatürk’ün sözü aynen şöyle olur: “Gençler, şu şeyi hiç unutmayın: Devrimler süratle yapılırsa devrim olur. Eğer devrimler çok süratle yapılmazsa yozlaştırılır, sulandırılır, devrim kabiliyetini kaybeder. Biz kadının peçesini santim santim kaldırmadık. Bunu da böyle 14 saat, 12 saat, 10 saat değil, doğrudan doğruya Avrupa’da 8 saatse 8 saate indireceğiz” diyerek itiraz edenleri susturur.

1936 senesinde çalışanlar, mesailerinin ilk defa 16 saatten 8 saate indirilmesiyle daha insanca bir çalışma ortamına kavuşmuşlardır. 1946 senesinde Çalışma Bakanlığı ve Sosyal Sigortalar Kurumu kurulduktan sonra da Atatürk’ün direktifleriyle İş Kanununa konulan ilkeler, işçilerin yarınlarına güvenle bakabilmelerini sağlayacak sosyal güvenlik kuruluşlarının kurulmasıyla ilgili yaşama geçirilmeye başlanmıştır. Nereden nereye…

 

OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ