A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

Ana, evlat sevgisi

Yıl; 1989. Yer; Balıkesir/Burhaniye Sulh Hukuk Mahkemesi. Mahkeme Hâkimi, Nazan Gürçağlayan. Dava konusu; Bir dananın geri alınma talebi.

Bir köylünün buzağısı her nasılsa merada otlarken çobanların dikkatsizliği yüzünden kayboluyor. Yakındaki bir başka köyde yaşayan bir başka köylü bu buzağıyı buluyor, kendi ineğinin yanına katıyor bakıp, besliyor. Aradan geçen 7-8 ay içinde buzağı büyüyüp dana oluyor ve bu köylü tarafından Burhaniye hayvan pazarında satışa çıkarılıyor. Tesadüfe bakın ki dananın ilk sahibi de hayvan almak için pazara geliyor. Danayı görüp tanıyor. Büyüten köylüye bu dananın kendisine ait olduğunu, buzağı iken kaybolduğunu söyleyerek geri vermesini istiyor. Köylüden ret cevabı alınca da dananın kendisine iade edilmesi için Burhaniye Sulh Hukuk Mahkemesine dava açıyor. Hâkim hanım, gerek iki mal sahibinin, gerekse şahit olarak gösterilen köylülerin ifadelerinden dananın tanınmasına yarayacak ve kendisini tatmin edecek çok belirgin bir işaret tespit edemiyor, dava uzayıp gidiyor. Bir gece evde otururken aklına şöyle bir çözüm geliyor. Dana’yı bulup büyüten köylünün köyünde bir keşif yapacak. Dananın davranışlarını gözlemleyecek. Son celsede bu yönde karar alıp tespit edilen tarihte bu köylünün köyünde danayı serbest bıraktırıyor. Önde Hâkim Hanım, yanında kâtibi ve mübaşiri, arkasında bilirkişi, daha arkada dananın sahipleri ve Avukatları, onlarında arkasında köylüler olmak üzere büyükçe bir gurup, bir Kemal Sunal filmi gibi dana’yı adım, adım takip ediyorlar. Dana biraz sağda solda duvar diplerinde kalan birkaç tutam otları yedikten sonra yavaş, yavaş ahırının yolunu tutuyor ve içeri giriyor. Tabi bütün bu yaşananlar da tüm ayrıntıları ile zapta geçiriliyor. Geçiriliyor ama bu seferde dananın ilk sahibi ben de köyümde de keşif isterim diyor. Yine tespit edilen bir tarihte öbür köyde de aynı olay tekrarlanıyor. Dana bu sefer biraz tedirgin, ama yine de etraftaki otları yedikten sonra öbür köydekinden biraz daha uzun bir zaman diliminde yavaş, yavaş ve ara, ara da etrafı koklayarak sokak aralarından geçip eski ahırını buluyor hızla ona doğru gidiyor içeri giriyor. İzleyenlerde aynı hızla ahıra geliyorlar. İçerdeki manzara başta Hâkim Hanım olmak üzere olaya şahit olanları o kadar etkiliyor ki gözyaşlarını tutamıyorlar. Dana ile annesi birbirlerine kavuşunca öyle bir koklaşıp birlerine öyle bir sokuluyorlar ki Hâkim Hanım bu manzarayı, adeta bir birlerine yapıştılar diye tarif ediyor. Sahipleri iki hayvanı birbirlerinden ayırmak isteyince inek yavrusundan ayrılmamak için bağlı olduğu ipini koparmak istercesine çabalıyor. Bu olay da yine tüm ayrıntıları ile zapta geçiriliyor. Bu seferde bakıp besleyen köylü itiraz ediyor ve asıl anasının kendi ineği olduğunu ve bu uygulamanın tekrar kendi köyünde de yapılmasını istiyor. Bu talep üzerine Hâkim Hanım daha değişik bir deneme yapmak istiyor. Üçüncü bir keşfe karar veriyor. Bu seferki uygulama köylerde değil Burhaniye’de yapılacak. Her iki inek ve dana Burhaniye ye getirtiliyor. Bir meydanda serbest bırakılıyorlar. Dana asıl annesini görünce hızla hemen onun yanına doğru gidiyor. Analık olan inek de onlara doğru geliyor. Üçü bir araya geldiklerinde dana, başı ile analık ineği itip yanlarından uzaklaştırmak istiyor. Ve karar. Dananın ilk sahibine iadesi oluyor, Yargıtay da kararı yerinde bulup onaylıyor.

İkinci olayımız Kilis’in bir köyünde cereyan ediyor. Boşanmak üzere olan genç karı koca mal paylaşımı için tespit istiyor. Kilis Asliye Hukuk Mahkemesi Hâkimi Nazan Gürçağlayan tesbit için köye gidiyor. Gelin kucağında bebesi ile hangi eşyayı gösterirse Hâkim Hanım Traktörün römorkuna yükletiyor. Gelin, bir kenarda duran beşik ve üzerindeki yatak yorganı da işaret ediyor. Kayınvalide ve görümce beşiği vermek istemiyor itiraz ediyorlar. Hâkim hanım onlara “Beşiksiz bebek mi olurmuş, elbette beşikte gidecek alın bunu da” diyor ve öyle yapılıyor. Yükleme işi bittikten sonra kız tarafı römork’a binip oradan ayrılacağı esnada gelin bebeği görümcesinin kucağına veriyor. Hâkim Hanım şaşırıyor. Geline soruyor “bebeği neden görümcene verdin”.Gelin gayet pişkin cevap veriyor. “Ben bebeği babamın evimden getirmedim ki”.Hâkim Hanım çok sinirleniyor. “Madem öyle bebek yok, o zaman beşikte yok” diyerek beşiği ve içindeki yatak yorganı indirtiyor. Şimdi, affınıza sığınarak içimden şöyle geçiriyorum. Şu insanoğlu ara sıra hayatın bu harala gürelesinden kendisini kurtarıp biraz hayvan davranışlarını gözlemlese, ibret alır mı acaba diyeceğim. Ama söylemeye dilim varmıyor işte.

OKUR YORUMLARI
kadir ahmet danıska
08.01.2012 00:54:00

yine kaleminizden ibretlik bir yazı dökülmüş,hayat koşturması maalesef insanı insan yapan degerlerini kaybettiriyor,allah sasırtmasın

Mehlika Filiz Ulusoy
05.01.2012 12:58:00

Abdülkadir Bey, gerçekten çok çarpıcı ve ibret verici iki olay anlatmışsınız.
Bazen bir hayvan yavrusuna kucak açarken bir insan -bir anne- yavrusuna tahta bir beşik kadar değer vermeyebilir.
Hakime hanımlara da aşk olsun! Hz. Süleyman gibi adalet dağıtmışlar.
Konuyla ilgili efsaneleşmiş bir olay da şöyledir:İki kadın bir bebekle beraber gelip Hz. Süleyman'dan sorunlarını çözmesini isterler. Kadınların her ikisi de bebeğin annesi olduklarını iddia etmektedir. Dava çıkmaza girince, Hz. Süleyman bir pala ile bebeğin ikiye bölünerek kadınlara pay edilmesini emreder. Kadınlardan biri birden Hz. Süleyman'ın ayağına kapanıp haykırır; "Ben davamdan vazgeçtim. Bebeği o kadına verin. Yeter ki yavrum yaşasın!" der. Böylece Hz. Süleyman gerçek anneyi saptamış olur.

Osman Karaca
02.01.2012 15:02:00

Kıymetli Hocam İnek deyip geçtiğimiz hayvan Yavrusundan ayrılmazken İnsanlar canlarında nede çabuk kopuyorlar. Allah kimseyi sevdiğinden ayırmasın "İnek bile olsa"

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ