Değerli okurlarım, köşeme Rodos seyahatimizin dördüncü ve son bölümünü koyacaktım ailemiz için çok önemli bir kutlama gündeme gelince bir yazılık ara vermek istedim.

Ankara da Denizciler Caddesi üzerinde bir işletme. Bizde o civarda Talat paşa Bulvarı 17 numarada ikamet ediyoruz, Numune Hastanesinin karşısı 1952-1955 yılları. Ben ve kardeşim Haluk Anafartalar Caddesi üzerindeki Atatürk birinci İlkokuluna gidiyoruz, yürüyerek tabi. O zamanlar servis araçları daha icat edilmemiş. Yaz tatillerimizde oyun yerimiz bu işletmenin önü. Akranlarımız, halamın oğlu Cengiz Divanlıoğlu (Danıştay 9. Daire emekli başkanı) ve işletmenin sahibinin oğlu kuzenim Yusuf Tereyağoğlu.

İçimizde sadece Yusuf’un 3 tekerli bir bisikleti var. Ara sıra bizi bindiriyor ama büyük ablası belki bir zarar veririz diye hemen elimizden alıyor. Çocuk gururumuz çok yaralanıyor ama o da haklı, dört çocuk bilmeden istemeden bir zarar verebilir.

Bir oyunumuzda, cevizleri yan yana dizip karşıdan elimizdeki cevizi onlara doğru atarak birbirimizden ceviz ütmek. Ceviz, işletmenin yanındaki manav Recep Amcada ama bizim hiç harçlığımız olmadı ki kendi paramızla ceviz alalım. Yusuf’un babası eniştemizin sahip olduğu bu işletme Ankara’nın ilk ve en büyük oto boyahanesi. Öyle ki yurdun başka şehirlerinden otomobiller geliyor. Bütün iç donanımları sökülüp tamamen çıplak hale getirildikten sonra ithal boyalarla boyanıyor. Önce kimyasallarla orijinal boyası sökülüyor. Sonra vuruk yerleri düzeltildikten sonra ki bu düzeltme sırasında jet tabir ettiğimiz elektrikli zımpara makineleri kullanıldığından çıkan kıvılcımları zevkle seyrediyoruz. O zamanın otomobilleri tamamen saç, kaportada hiç plastik aksam yok. Sonra arabanın tüm kaportası elle macunlanıyor ve macun iyice kuruduktan sonra su zımparası ile komple zımparalanıyor. Bizim para kaynağımız eniştemiz Necati Tereyağoğlu. Bizde elimize aldığımız bir zımpara parçasını suda ıslatarak arabaya sürtmeye başlıyoruz. Bir yandan da çaktırmadan eniştemizi gözle takip ediyoruz. Nihayet o an geliyor, eniştemiz ceviz almaya yetecek harçlıklarımızı avucumuza sıkıştırıyor. Her şeyi bırakıp manav Recep Amcaya koşuyoruz. Cevizleri aldık ama bunlardan bir tanesi kafa cevizi olması gerekiyor. Bunu n içinde üzerinin asfalt ile kaplanması lazım. Onun yeri de Atatürk’ün na’şının Anıtkabir’e taşınmadan önce bir süre kaldığı Etnografya müzesinin önü. Askerlere görünmeden öğle sıcağında biraz asfalt kazıyıp kafa cevizi olarak seçtiğimiz cevizi kaplıyoruz. Zift olan elimizi yine eniştemizin işyerinde tinerle temizliyoruz.

Yukarıda sadece bir anımı anlattığım İSO 2001 belgeli bu işletme, bugün Ankara İskitler Cad. Samyeli sokakta Tereyağoğlu oto plaza adı altında ve 4 katlı işyerinde 70. Yılını kutluyor. 1945 de yani benim doğduğum yıl hem de aynı ayda açılmış. Benimle aynı yaşta. İşletmenin başında şimdi kuzenim Yusuf Tereyağoğlu var. Çok geniş bir çevresi olan kuzenim Ankara’da yaşayan Yozgatlı hemşerilerimize her konuda yardımcı olmaya çalışıyor. Şimdi müsaadenizle burada bir parantez açayım.

Geçen yıl rahmeti rahmana yolcu ettiğimiz değerli Necati Tereyağoğlu’nun soyadı nereden geliyor? Babası cennetmekân Yusuf Efendi, aslen Ankara’nın Çamlıdere’sinden. İstanbul’da ki Fatih Medresesinde hocalık yapıyor yani öğretmen. Osmanlı devleti onu Kırıma tayin ediyor. Osmanlı devleti yıkılıp Türkiye cumhuriyeti kurulunca ailesini alıp tekrar Ankara’ya müftülükte verilen yeni görevine dönüyor. Sesi çok güzel olduğundan kuran okuması için muhtelif camilere davet ediliyor. Bu şöhreti, sonunda bu konulara meraklı Atatürk’ün de kulağına kadar ulaşınca köşke davet edilip orada da bir kuran tilaveti (okumak) yapıyor. Sesini çok beğenen Atatürk “ Hocam sesin de çok güzelmiş tereyağı gibi akıyor, soyadın tereyağı olsun mu?” Diyor ve öyle oluyor. Daha sonra oğlu ekleniyor. Sonraki yıllarda şöhretini çekemeyen bazı yobaz cami hocaları, “Bu adam Rusya’dan geldi kendi komünist, komünizm propagandası yapıyor” iftiraları ile küçük düşürmeye çalışıyorlar. Bu iftiralar neticesi Ankara’nın Ayaş ilçesinin Feris Köyüne ilkokul öğretmeni olarak tayin ediliyor. Atatürk gibi bin yılın lideri birisinin övgüsüne mazhar olan Yusuf Efendi bu tayini içine sindiremeyip emekliliğini istiyor. Yazımızı değerli kardeşim Yozgat’lı araştırmacı yazar Osman Karacanın sözü ile bitirelim. “Her insan bir tarihtir."

24.10.2015
OKUR YORUMLARI
kadir ahmet danıska
27.10.2015 13:12:00

bu vesile ile yeni yaşınız kutlar sağlıklı , mutlu ve sevdiklerinizle dolu yıllar dilerim. nice 70 yıllar diyelim , koca bir çınar gibi tarihi bizlere anlatıyorsunuz.eliniz dert görmesin hep yazın hep aramızda olun,saygılarımla

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ