A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

1933 YILI GENÇ TÜRKİYESİNDE WAGON – LITSCOOK OLAYI

Değerli okurlar eskiden kısaca “Vagon-Li” dediğimiz “Wagon Lits Cook” şirketinin işlettiği yataklı vagonlar Türk demiryollarının en ilgi çekici vagonlarıydı. Aslanlı armalı lacivert vagonları vardı. Bilet satış acentelerinden birisi Hilton otelinin girişindeydi, bende 1969-71 arası çalıştığım işyeri adına birkaç defa buradan bilet almış bir kere de seyahat etme şansım olmuştu.

Uluslararası bir şirket olan Wagon-Lits Cook, ilk kez 1924 yılının ağustos ayında, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa'nın izniyle, İstanbul-Ankara arasında aslanlı armalı lacivert yataklı ve yemekli vagonlarını servise koyuyor. Özellikle Haydarpaşa Ankara hattında bu vagonlarda yaşanan tatlı olayların anıları eskiler tarafından hala anlatıla gelmektedir. Ünlü şair Yahya Kemal Beyatlı’nın dediği gibi o yıllarda Ankara’nın en sevilen şeyi olan İstanbul’a dönüş sevinci en çok bu vagonlarda yaşanmış, yıllarca en ünlü politikacılar, konuklar özellikle büyük Atatürk bu vagonlarda şirketin olgun titiz ve terbiyeli personeli tarafından ağırlanmışlardır.”

Ulusal Demiryolculuğumuzun kurucusu ve ilk Genel Müdürü Behiç Erkin Bey, Yemekli-Yataklı Vagonlar Servisinin ülkemizde başlayışını şöyle anlatıyor;” Ankara’nın devlet merkezi olması ve Cumhuriyet merkezinin memlekete getireceği inkişaflar dolayısıyla evvela Haydarpaşa-Ankara arasında başlamak üzere yataklı ve lokantalı vagonlar servisi tesis edilmesi zaruret halini almıştı. Bu maksatla Milletlerarası Yataklı Vagonlar Şirketi ile görüşmelere başladık ve 28 Mayıs 1924 tarihinde şirketin gönderdiği mümessil M. Lacombe ile bir mukavele akdettik.

Gazeteci Yunus Nadi 10 Ağustos 1924 tarihli Cumhuriyet gazetesinde şöyle yazmış; “Serin bir yayla havasının çok rahat uykusundan sonra Beylikköprü’de uyandım. Anadolu tarikiyle (yoluyla) Asya’ya girmiş olan yataklı vagonla seyahat hakikaten huzurlu olduğu kadar keyiflidir de”

Wagon Lits Cook Şirketi1972 yılında tesis ve vagonlarını TCDD’ye devrederek Türkiye’den ayrıldı. Demek oluyor ki son seyahat edenlerden birisi de ben olmuşum.

25 Şubat 1933'te İstanbul'da gençler, "Türkiye'de Türkçe konuşulur" sloganlarıyla Taksim ve Karaköy'de protesto gösterileri düzenlemişlerdi. Cumhuriyet'in ilanından sonraki ilk büyük gençlik hareketiydi. Darülfünun (Üni­versite) gençliği, Wagon-Lits (Yataklı Vagonlar) Şirketi'nin Beyoğlu ve Galata'daki Aacentelerini basarak, "Türkiye'de Türkçe konuşulur" sloganla­rıyla protesto gösterileri düzenler.

İstanbul'da büyük heye­can yaratan bu olayın nedeni, acente müdürünün işyerinde çalışanlara Türkçe konuşmayı yasaklaması, bu yasağa aykırı hareket eden bir Türk görevli­ye de hakaret edip onu işten uzaklaştırmasıydı. Gençlerin büyük tepkisine yol açan olay, 23 Şubat 1933 günü şirketin Beyoğlu'nda, Tokatlıyan Oteli'nin altında bulunan acentesinde gerçek­leşir. O gün, acenteye gelen bir müşteri, memurlardan Naci Bey'e başvurarak akşam kal­kacak Ankara treninde, ya­taklı vagonda yer olup olma­dığını sorar; yer bulunmadığı­nı öğrenince ısrar eder. Naci Bey de müşterinin ısrarı üzeri­ne, belki yer bulunur umu­duyla, telefona sarılıp şirketin Galata'daki acentesini arar. Naci Bey, doğal olarak, Türk­çe konuşmaktadır.

Bu konuşma, acente müdürlüğüne yeni atanmış olan Bay Jannoni'nin dikkati­ni çeker. Önce diğer memurla­ra, Naci Bey'in hangi dili ko­nuştuğunu sorar. Onlardan, "Türkçe" yanıtını alınca, si­nirlenerek Naci Bey'i yanına çağırır ve "Burada resmi lisa­nın Fransızca olduğunu bilmi­yor musunuz? “Size sopa ile mi davranmalı” diye bağırır.Naci Bey de"Ben Türk'üm. Ülkemde resmi lisan Türkçedir. Hatta siz bile Türkçe öğrenmelisiniz “diye cevap verir. Bu cevap Bay Jannoni'nin büsbütün hiddetlendirir. Önce kabahatsiz me­mura 10 lira nakdi ceza vere­ceğini, hakaretamiz bir tavırlarla bildirir. Naci Bey'in, 'Niye ceza veriliyor, kabahatim nedir? Memleke­timde Türkçe konuşmak hak­kımdır' şeklindeki sözlerine karşılık, cezayı daha da arttır­ır ve “sizi 15 gün için kovuyo­rum' diye bağırır. Naci Bey de şapkasını alıp bir tek kelime bile söylemeden çekip gider.

Hadise, hazır bulu­nan diğer memurları da müteessir ettiği için, müdüre git­mişler ve yaptıkları hareketin doğru olmadığını, arkadaşları hakkında verilen kararın geri alınmasını istemiş­lerse de aldıkları cevap şu olmuş: 'Ya ben giderim yahut da o!'

Olay, yataklı vagonlar şirketinin temsilci­liğine de aksetmiş, fakat bu küstahlık­la alakadar olabilecek hiçbir hareket görülmemiş." 

Türkiye Cumhuriyeti'nin Onuncu Yı­lı'nı kutlama hazırlıklarının başladığı günlerde meydana gelen bu olay, gazetelerde ge­niş yer bulunca, kamuoyunda da büyük bir tepki doğar.

Üniversite gençliğinin temsil­cileri, "Memleketin mukadde­satına hakaret eden Şirket Müdürü Jannoni'nin bu tutu­munu protesto amacıyla" bü­yük bir miting düzenleme ka­rarı alırlar. 

25 Şubat günü, öğleden sonra, gençler tramvay ve oto­büslerle akın akın Taksim'e, oradan da Beyoğlu'na gelirler. Kısa sürede toplanan kalaba­lık binlerle ifade edilebilecek rakamlara ulaşır.Gençler, atlı polis barika­tını aşarak Beyoğlu'nda, acentenin bulunduğu bölgeye doğ­ru yürüyüşe geçerler. Gençle­rin bir öfke seli halinde geldi­ğini öğrenen Bay Jannoni, memurlara izin verir, kepenkleri alelacele indirttikten sonra or­tadan kaybolur.

İstiklal Caddesi'ni hınca hınç dolduran kalabalık nede­niyle tramvaylar hareket edemez hale gelir. Bir genç, bu tramvaylardan birinin üstüne çıkarak hareketlerinin amacı­nı açıklar: Türkiye bir sömür­ge değildir, Türkiye'de Türkçe ‘den başka bir dilin hakimi­yeti söz konusu olamaz... 

Bu sözler üzerine büsbü­tün coşan gençler, ellerine ge­çirdikleri taşlarla acenteyi taşlamaya başlar.   İndirilmiş kepenkler, taş yağmuruna uğ­rar. Kepenklerin gürültüsünü de gençlerin "Türkiye'de Türkçe konuşulur" bağırışları bastırır.

Daha sonra gençler kapalı kepenkleri kaldırarak içeri gi­rerler; şirkete ait eşyalardan bazıları tahrip edilir, duvarda asılı duran Cumhurbaşkanı 'Gazi Hazretleri'nin fotoğrafı, "Bu müessese, bu resmi asma­ya layık değildir" sözleriyle duvardan indirilir ve dışarı çı­karılır.

Heyecan içinde olmalarına rağmen, yine aynı binada bu­lunan iki başka yabancı şirke­tin bürosuna zarar vermemeye özen gösteren gençler, dışarı çıktıklarında karşılarında po­lis ve itfaiyeyi buldular. An­cak polisin çabaları sonuç ver­mez. Polis barikatını aşan gençler, itfaiyenin üzerlerine sürekli su sıkmasına rağmen, "Türkiye'de Türk dili hakim­dir" diye bağırarak Karaköy'e inerler. 

Karaköy'de, Wagon-Lits Şirketi'nin merkez binası taş­lanır. Daha sonra gençler Ca­ğaloğlu'na yönelirler. Bura­da, ellerindeki 'Gazi' fotoğra­fını Halkevi'ne teslim eden gençler, gazeteleri ziyarete başlarlar.

Cumhuriyet gazetesinin önüne gelindiğinde, yazarlar­dan Peyami Safa'nın "Türk diline dil uzatanların dilleri kurusun" diye bağırması, gençleri iyice coşturur. Bu arada gençler, olaya o günler­de yapılan güzellik yarışması kadar yer ayırmayan kimi ga­zeteleri kınayıcı sloganlar da atarlar.

Olaylardan sonra, polis tarafından yakalanan 20 genç, ilk sorgularının ardın­dan serbest bırakılırlar. Şirketin Karaköy merkezinde 1.500, Beyoğlu acentesinde ise 3 bin liralık bir zararın meydana geldiği yetkililerce saptanır. Diğer illerdeki gençler de çektikleri telgraflarla bu hareketi desteklediklerini bil­dirirlerken, "Türkiye'de Türkçeyi mutlak hâkim kılmak için" bir 'Dil Mücadele Cemi­yeti' kurulması kararlaştırılır. 

Müdür Bay Jannoni'ye Türkçeyi öğrenmek, nasip olmaz! Hakkında adli bir takibat sürerken, Wagon-Lits Şirketi'nin Paris'teki merkezinden gelen müfettişler, yaptıkları soruş­turma sonucu davranışlarını hatalı buldukları Müdür Jan­noni'ye işten el çektirirler. Me­mur Naci Bey de görevine iade edilir.

1 Nisan 1972 tarihinde de Wagon-Lits'nin imtiyazı sona erdi. Vagonlardaki şirket arması törenle sökülerek TCDD'nin ay-yıldızlı arması takıldı.

OKUR YORUMLARI
Jale Karakıvrak
24.02.2022 17:41:00

Zevkle okudum.....

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ