ÖN YARGILARDAN ARINMAK

Ön yargı, eski deyişle peşin hüküm; “bir kimse ya da olayla ilgili olarak belirli koşul, olay ve görüntülere dayanılarak önceden edinilmiş olumlu ya da olumsuz yargı”dır. Türk Dil Kurumu ön yargıyı böyle tanımlıyor. Tanıma bakınca ön yargının eleştirilecek bir yanı olmadığı düşünülebilir. Ancak günümüzde ön yargı artık bu anlamıyla değerlendirilmiyor. “Bir kişi ya da olaya ilişkin yeterli bir bilgi edinmeden, önceden peşin bir karara varmış olma durumu” olarak algılanıyor. Bence doğrusu da budur.

Ön yargı, kişilerin gerçekleri görmesine ve doğrulara ulaşmasına engel olan bir düşünme biçimidir. Çünkü ön yargılı kişiler, kendi düşündüklerinin doğru olduğundan en ufak bir kuşku duymazlar. Bu nedenle değişime kapalıdırlar.

Bazı insanlar için, “Olaylara atgözlüğüyle bakıyor.” deriz. Atgözlüğü, “çevresinde olup bitenleri iyi algılayamama, değerlendirememe, sabit fikirlilik” anlamında kullanılan bir sözcüktür. Bu anlamdan hareketle ön yargı “zihnin atgözlüğü” olarak adlandırılır.

Ön yargı, kişinin belleğine ipotek koyan acımasız bir düşünme yöntemidir. İnsanı belirli kalıpların içine sıkıştırır. Kendinizi o kalıplardan bir türlü kurtaramazsınız. Dolayısıyla saplantı biçimine dönüşmüş düşüncelerinizin tutsağı olursunuz. Psikolog Doğan Cüceoğlu, bu tutsaklığı bakın ne de güzel anlatıyor: “Ön yargı, arı soktu diye bal yememektir.”

Ön yargının pençesine düşmüş kişiler, kendileri gibi düşünmeyen herkesi dışlarlar. Çünkü her zaman kendi düşündüklerinin en doğrusu olduğu konusunda koşullanmışlardır. Olaylara farklı bir açıdan bakamazlar; daha doğrusu bakmaya tahammül edemezler. Tartışma kültüründen yoksundurlar. Düşüncelerine karşı çıkılmasından hoşnut olmazlar. Kendi gibi düşünmeyenlere dayanamayışları onları öfkeli kılar. Bu nedenle kavgacı kişilik yapısına sahiptirler.

Ön yargılı kişileri saplandıkları düşünceden ayırmak neredeyse olanaksızdır. Albert Einstein’in deyişiyle, “Bir ön yargıyı yok etmek, atomu parçalamaktan daha zordur.”

Ön yargı, insanın düşünme gücünü köreltir. Bir düşüncede saplanıp kaldıkları için ön yargılı kişiler yargılama gücünden yoksundurlar. “Peşin düşünceler yargılamasız kararlardır.” diyor Voltaire. Düşünceleri kendi belleğinde yargılamayan kişiler, yeni düşüncelere hiçbir zaman açık değillerdir.

Ön yargılarla belleğini dolduran kişilerden hoş görülü olmaları beklenemez. Çünkü onlar kendileri gibi düşünmeyen kimseyi kabullenmezler, daha doğrusu kabullenemezler. Varsa yoksa kendi düşünceleridir doğru olan. Biri hakkında önceden bir yargıya varmışlarsa ne yaparsanız yapın bunu değiştiremezsiniz.

Ön yargı; çabuk oluşan, ancak belleğe kazınan bir düşüncedir. Oysa bir kişi ya da olayla ilgili bir yargıya varabilmek için birtakım araştırma, inceleme ve gözlemlerde bulunmak gerekir. Bir Kızılderili atasözünde, “Bir kişi hakkında karar vermeden üç güneş batımı bekle.” deniyor. Öyle kafa yormadan, işin aslını astarını öğrenmeden bir yargıya varıp sonra da onun tutsağı olmak, işin en kolayına kaçmak değil midir?

Ön yargı, kişilerin ve toplumun dengesini bozar. Yalan yanlış yargılarda donanmış kişilerle tartışıp doğruyu bulamazsınız. Olaylara tek bir çizgiden bakanları bu çizginin dışına çıkaramazsınız. Ön yargılı kişilerle bir ortak noktada buluşamazsınız. Çünkü bellekleri ön yargı zinciriyle bağlanmıştır. Artık onlardan akılcı düşünmelerini, sağduyulu davranmalarını bekleyemezsiniz. Bir toplumda ön yargı ne denli yaygınsa o toplumda birliktelik sağlamak o denli güçleşir.

Ön yargı bir tür alışkanlıktır. Bu nedenle alışkanlıklar gibi kolay kolay terk edilemez. Olumsuz bir alışkanlık olduğu için de kişiyi yanlış yönlendirip hataya sürükler. Dolayısıyla ön yargılı kişilerden olumlu davranışlar, eleştiriler, tutarlı hareketler beklemek hayal olur.

Bir toplumda hoş görüyü, kardeşliği, sevgiyi, barışı egemen kılmak; akıl yürütme, araştırma, inceleme, özgür düşünme ve yargılama gücümüzü geliştirmek istiyorsak ön yargılarımızdan arınmalıyız.

Belleğe çöreklenmiş bir yılan olan ön yargılardan kurtulmanın yolu; çok okumak, bilgiyle donanmak ve tartışma kültürüne sahip olmaktan geçer.

Ön yargı bir zayıflık belirtisidir. Kişileri ve toplumları ön yargının tutsaklığından kurtaramazsak birlik ve dirliğimizi koruyamaz, birbirimizi düşman gibi görmeye başlarız. Yazar Sinan Biçici’nin anlatımıyla, ön yargının tutsağı olduğumuzda, “Gözümüz görmez, kulaklarımız duymaz, kalbimiz kapanır; beyin, otomatik pilotu devreye sokar ve zihin savunma kalkanlarını hemen ortaya çıkarır.” Artık bizim gibi düşünmeyenlerle tüm bağlantımız kopmuştur.

Gelin, hep birlikte ön yargının zincirlerini kıralım. “Yüreklerimizde taşların arasındaki otlar gibi büyüyen” ön yargılarımızdan kurutalım. Hoş görü teknesine binip engin ve özgür düşünceye yelken açalım.

12.04.2019
OKUR YORUMLARI
ABDULKADİR ÇAPANOĞLU
14.04.2019 18:07:00

Muhsin Hocam, ön yargılardan kurtulmak için çok okumak lazım diye başlayacaktım ama okumanın hatta yüksek tahsil yapmanın bile çoğu insanda pek fazla bir etkisi olmadığını fark etmişimdir.

Bazı masum önyargılar hoş karşılanabilirse de dini hurafelerden kurtulamamak hem kişiyi hem de bir ülkeyi tehdit edebiliyor.

Bu konuda yapılan araştırmalarda dindar kesim içe dönük ve dışa dönük dindarlar olarak araştırılmış. İçe dönük dindarların hoşgörü, sevgi, saygı, başkalarına karşı iyi niyetli olma, ön yargı ve ayrımcılıktan uzak durma gibi insancıl eğilimler içinde olduğu görülmüş. Dışa dönük dindarlıkta ise din adeta başka maksatlar için bir vasıta konumundadır. Dinin kişisel gayeler için kullanılma eğilimi daha fazla ön plana çıkmaktadır. Dolayısıyla bu tür dindarlar zaman zaman inançlarına sıkı sıkıya bağlanarak katı, tutucu, hoşgörüsüz ve dogmatik eğilimler sergiliyorlar.

Ön yargılı ve ayırımcı olmayan kişiler ise dine sorgulayıcı bir yaklaşımı kabul eden, özeleştiri yapabilen, pozitif bir şüphe içerisinde bulunan ve değişime açık duran kesin yargılı cevapları reddetmeye eğilimli olan kişiler oluyorlar. Ama dini kişisel gayeleri için kullanmaya meyilli dışa dönük dindar tipler için vatan, millet, bayrak sevgisi bir şey ifade etmiyor. Miting sonrası yerlere atılan, üzerine basılıp geçilen bayrakları medya da çok gördük. Onların bu önyargılarını çok güzel kullanan ve hatta körükleyen iktidarları da gördük maalesef.

İşin en acı tarafı da toplumu irşat edecek imamların dindarlık bakımından diğer meslek gruplarına göre daha içe dönük oldukları ve hoşgörüsüzlük, ayırımcılık, sevgisizlik ölçeğinde daha yüksek puan aldıklarıdır. Saygılar.

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ