ÖĞRETMEN OKULLARININ DÜNÜ-BUGÜNÜ

16 Mart 2015, öğretmen okullarının kuruluşunun 167. yılı. Ülkemizin çeşitli yörelerinde sessiz sedasız birtakım kutlamalar, anmalar yapılıyor. Bu etkinlikler genelde öğretmen okulu kökenli kişilerce düzenleniyor. Çünkü en iyi onlar biliyorlar öğretmen okullarının Türkiye için önemini.

Önce öğretmen okullarının geçmişten bugüne geçirdiği evreleri ana çizgileriyle şöyle bir gözden geçirelim:

18 Mart 1848’de rüştiyelere (şimdiki ortaokullar) öğretmen yetiştirmek üzere İstanbul’da “Dârülmuallimîn-i Rüşdî (Orta Öğretmen Okulu) açıldı.İşte bu tarih, öğretmen okullarının kuruluş tarihi olarak kabul edilmektedir.

Dârülmuallimîn-i Rüşdî zaman içinde geliştirilerek bünyesinde ilk, orta ve liselere öğretmen yetiştiren kısımları da içine alan “Dârülmuallimîn-i Âliye (Yüksek Öğretmen Okulu)” adlı kuruma dönüştü. 1891 yılında bu kurumun içinde yer alan ‘Âli’ kısmı idadilere (şimdiki liseler) öğretmen yetiştiren bir yüksek okul durumuna getirildi. Bu okul; 15 Temmuz 1923’te “Yüksek Muallim Mektebi”, 16 Ağustos 1934’te de “Yüksek Öğretmen Okulu” adını aldı.

1926 yılında Mustafa Kemal’in girişimiyle Ankara’da “Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü” açıldı. 1929’da okulun adı “Gazi Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü” olarak değiştirildi. Daha sonraları da Gazi Eğitim Enstitüsü” adıyla eğitim çalışmalarını sürdürdü. Eğitim enstitüleri 1940’lı yıllarda ülkemizin başka yerlerinde de açıldı.

1930’lu yıllarda köylere öğretmen yetiştirme arayışları arttı. 1936 yılında; askerliklerini onbaşı, çavuş olarak tamamlayanlar altı aylık bir kursa alınıp “eğitmen” adı altında köylerde görevlendirildiler.

17 Nisan 1940’ta köy çocuklarının alınıp öğretmen olarak yetiştirildiği köy enstitüleri açıldı. Yapıcı, yaratıcı, üretici bir kimlikle yetiştirilen bu öğretmenler, Türkiye’nin dört bir yanına ışık saçtılar. Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Mahmut Makal, Ümit Kaftancıoğlu, Dursun Akçam gibi nice ünlü şair ve yazarlar çıktı bu okullardan. Ama ne yazık ki çeşitli baskılar altında kalan köy enstitüleri 1954 yılında kapatıldı. Böylece Türk eğitiminin en önemli yapı taşlarından biri ortadan kalkmış oldu.

Ardından aynı yıl “ilköğretmen okulu” adı altında altı yıl eğitim veren okullara geçildi. 1974 yılına dek süren ilköğretmen okulları, bir süre daha köy enstitüsü geleneği yaşattı. Bu okullardan mezun olan öğrencilerden bazıları, öğretmenler kurulu kararıyla seçilip Ankara’da bulunan Yüksek Öğretmen okuluna gönderildi. Bu yolla liselerin öğretmen gereksinimini karşılandı.

1974 yılında ilköğretmen okulların bazıları “öğretmen lisesi”ne, bazıları da iki yıllık “eğitim enstitüsü”ne dönüştürüldü.

Yüksek Öğretmen Okulları, 1975-1976 yılından başlayarak üniversite sınavını kazanan lise mezunlarını almaya başladı, 1978’de de kapatıldı.

12 Eylül 1982 darbesi sonucu, öğretmen yetiştirme görevi Millî Eğitim Bakanlığından alınıp üniversitelere verildi.

1989 yılına dek süren öğretmen liseleri, 1989 yılından itibaren yerini “Anadolu öğretmen liseleri”ne bıraktı. Ancak ne öğretmen liseleri ne de Anadolu öğretmen liseleri, ilköğretmen okullarının yerini tutamadı. Çünkü programları, eskiden olduğu gibi doğrudan ilkokullara öğretmen yetiştirmeye yönelik değildi. Bu okulları bitirenler, öğretmen olabilmek için eğitim enstitülerine ya da üniversitelere gitmek zorundaydılar.

Öğretmenliğimin ilk yıllarını altı yıllık ilköğretmen okullarında geçirdim. Bu nedenle söz konusu okulların eğitim kalitesini çok iyi bilirim. İlkokulu bitiren öğrencilerin alındığı bu okullarda çok güçlü bir eğitim vardı. Öğrenciler köylerde öğretmen olmak üzere eğitilirdi. Son sınıftakiler, çevre köylerde birkaç aylık staj dönemi geçirerek her yönüyle öğretmenliğe hazır duruma getirilirdi.

Başlangıçta çok etkin olan ilköğretmen okulları, giderek amaç ve işlevinden uzaklaştı. Bugün çoğu emekli olsa da hâlâ o okullardan mezun olup görev yapan öğretmenlerimiz var. Hepsi o geçmiş günlerin özlemiyle yaşıyorlar. O okulları saygıyla anıyorlar.

Günümüzde öğretmen yetiştirmekle ilgisi olmayan fakültelerden mezun olanlar, bir süre formasyon eğitimi alıp öğretmen olabiliyorlar. Ne yazık ki bu ülkede veteriner fakültesini, ziraat fakültesini… bitirip de ilkokul öğretmenliğine atananların olduğu dönemleri gördük. Kırk günde kabak bile yetişmez derken hızlandırılmış eğitimle öğretmen yetiştirildiğine tanık olduk.

Öğretmen okullarının kuruluşunu andığımız bugün, en büyük dileğim, yeni bir yapılanmaya gidilerek eskiden olduğu gibi nitelikli öğretmenler yetiştiren kurumların açılmasıdır. Yoksa ileride bugünleri de arar oluruz.

Öğretmen okullarının kuruluş yıldönümünde tüm öğretmen arkadaşlarımı saygıyla selamlıyor, onlara görevlerinde başarılar diliyor ve sözlerimi İsmail Hikmet Ertaylan’ın “Öğretmen Marşı”yla noktalıyorum:

Alnımızda bilgilerden bir çelenk,
Nura doğru can atan Türk genciyiz.
Yeryüzünde yoktur, olmaz Türk'e denk;
Korku bilmez soyumuz.

Şanlı yurdum, her bucağın şanla dolsun;
Yurdum seni yüceltmeye antlar olsun.

Candan açtık cehle karşı bir savaş,
Ey bu yolda ant içen genç arkadaş!
Öğren, öğret hakkı halka, gürle coş;
Durma durma koş.

Şanlı yurdum, her bucağın şanla dolsun;
Yurdum seni yüceltmeye antlar olsun.
16.03.2015
OKUR YORUMLARI
Mustafa Topaloğlu
17.03.2015 11:02:00

Ve aleykümselam öğretmenim.Hissiyatımıza tercüman olmuşsunuz.Çok duygulandım.Görüş ve düşüncelerinizi yürekten paylaşıyorum. Al benim gönlümden de o kadar Muhsin Bey.Yazınızın altına atıyorum imzamı. Böyle giderse bu günleri de ararız.Görünen köy kılavuz istemez.Dileriz ki sağduyulu eğitimcilerin öncülüğünde yeni bir yapılanmaya gidilir.Öğretmen yetiştiren kurumlar öğretmenlik idealine uygun bir yapıda ihya edilir.
Saygılarımla...

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ