DUYARSIZLIK HASTALIĞI

Geçenlerde sosyal medya aracılığıyla bir kampanya başlattım. Kampanyanın içeriği; bir turizm cenneti olan Fethiye’nin Küçük Samanlı, Büyük Samanlı ve Kuleli koylarının yol ve elektrik sorunlarıyla ilgiliydi.

Kampanyayı büyük umutlarla başlattım. Neden mi? Yaklaşık 1300 arkadaşım vardı. Kampanyayı onların her birine ulaştırmıştım. Onlar da kendi çevrelerine ulaştıracaklar, böylece kampanyam dalga dalga yayılacaktı. Bu durumda nasıl umutlu olmayacaktım?...

Aradan bir hafta geçti. Bunca çabama karşın ancak 40 imza toplayabildim. Şaşırdım, gerçekten çok şaşırdım. Nasıl olurdu? Olanaksız bir durumdu bu. Arkadaşlarımın pek çoğu da öğrencimdi üstelik.

Şaşkınlığım kısa sürede geçti. Toplum olarak geçmişi belleğimizden ne denli çabuk sildiğimizi, başka deyişle ne denli unutkan olduğumuzu, ayrıca umursamaz yapımızı göz ardı etmişim. Hani Yozgat’ımızın bir atasözü vardır: “Etliye, sütlüye karışma.” İçeriği hoş olmayan bu atasözü, toplumumuzun kişiliğini öyle güzel ortaya koyuyor ki…

Kendi kendime epey düşündüm. “Be saf adam! Sen neyin peşindesin? Uyuyor musun? Yurdum insanını tanımıyor musun?...” dedim. Saydım da saydım. Öyle ya daha geçenlerde bir kaza olayını seyretmeye gelen, ellerinde cep telefonlarıyla merakla görüntü çekenler bizim insanlarımız değil miydi? Çarptığı kişiyi yol artasında bırakıp kaçan sürücülerimiz yok muydu? Yerde baygın yatan, belki de ölümle pençeleşen birini görünce yönünü değiştirenlerimize rastlamıyor muyduk? Kadınlarımız öldüresiye dövülürken dövenin yanı sıra dövüleni de suçlayan; tacizcilere kızarken tacize uğrayanları da kusurlu bulanlar çıkmadı mı bu toplumun içinden? Çeşitli nedenlerle hakkını arayanlara destek vermeyen, bununla yetinmeyip bir de karşı çıkanlar az mıydı?... Ben tutmuş, böyle bir sosyal yaşamda, başlattığım kampanyaya destek arıyorum. Neymiş, Fethiye’nin bazı koyları perişanmış, yolları berbatmış, elektrik yokmuş, falan filan. Kim takar?...

Belki biraz ağır geliyor yazdıklarım ama, üstüne alınan alınsın. Ben kendi açımdan gocunmuyorum. Herkesi suçlamıyorum kuşkusuz. Olaylar karşısında suskun kalanlara, duyarsızlara, umarsızlara kızıyorum.

Üç maymunu oynama konusunda çok becerikliyiz: Duymayız, görmeyiz, konuşmayız. Çünkü duymaktan, görmekten, konuşmaktan çekinir, korkarız. Yıllarca, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” mantığıyla eğitilmişiz. “İtle dalaşmaktansa çalışı dolaş.” ilkesiyle davranmaya yönlendirilmişiz. “El öpmekle ağız aşınmaz.” deyip insanın insana kulluğuna yol vermişiz. Bu anlayış bizi öyle bir noktaya getirmiş ki hak aramayı bilmeyiz, hak aramaya çalışmayız; bununla da kalmaz, hak aramak için uğraşanlara tepki gösterip kızarız. Daha neler neler…

Ben kendi adıma ağzımın payını aldım. Ama yılmayacağım. Toplumumuzun yanlış eğilim ve davranışlarına karşı direneceğim, uğraşımı tüm gücümle sürdüreceğim.

Benim kampanya içeriğimden çok daha toplumsal, çok daha gerekli kampanyalar oluyor sosyal medyada. Umursuyor muyuz, katılıyor muyuz bu kampanyalara? Hayır. Alışılmış bir davranışla “beğen”i tıklayıp geçiyoruz. Bazen bir adım daha ileri gidip ”paylaş”ımda bulunuyoruz. O da hatır için.

Herkesi toplumsal sorumluluk sahibi olmaya, hangi konuda olursa olsun ülkemizin sorunları karşısında duyarlı olmaya çağırıyorum. “Elin üç koyunundan, beş keçisinden bana ne?” diyerek bir yere varamayız. Yılarak, korkarak, kişisel çıkarlarımıza bir zarar gelir düşüncesiyle hareket ederek sürdürmeyelim yaşamımızı. Bırakalım şu neme lazımcılığı. Kıralım şu duyarsızlık zincirini, kurtaralım kendimizi duyarsızlık hastalığından. Bize yakışmıyor.

Büyük şair Nazım Hikmet’in deyişiyle;
…
Ben yanmasam
sen yanmasan
biz yanmasak,
nasıl çıkar karanlıklar
aydınlığa?...

30.11.2016
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ